Müderris Abdulgafur’un Zafer Duası
Ankara halkı, Millî Mücadele yıllarında Cuma veya Bayram Namazları gibi bazı namazları, açık havada kılıyordu. Namaz kılınan bu yere, Namazgâh Tepesi denirdi. Burası, bugünkü Etnografya Müzesi ve Türk Ocağı'nın bulunduğu geniş ve yüksek düzlükteydi.
Ankaralılar bir gün, yine ağır ağır namazgâhta toplanmaya başladı. Çimenlere oturup, sessizce öğle namazını beklediler. Namaz vakti yaklaştıkça, kalabalık arttı. Namazgâh, öğle olmadan on bine yakın Müslümanla doldu. Cemaati oluşturan insanlar arasında sivil-asker, köylü-kentli, kalpaklı-sarıklı, zengin-fakir herkes vardı.
Namazın ardından, Yunanlılarla savaşan kahraman askerlerimizin galip gelmesi ve yurdumuzun düşman işgalinden kurtulması için dua edilecekti.
Aynı zamanda medrese hocası, yani müderris olan Balıkesir Milletvekilli Abdulgafur Efendi, namaz kılındıktan sonra, cüppesinin eteklerini toplayarak, konuşma taşının üzerine çıktı. Çok etkili bir konuşma yaptı. Konuştukça, cemaati heyecanlandırdı ve duygulandırdı.
Konuşmasını bitirince ellerini açtı, cemaatle beraber dua etmeye başladı. Dua ederken, hem kendisi ağladı, hem de cemaati ağlattı. Sıra, ordumuza zafer nasip etmesi için yüce Allah’a yakarmaya gelince, bütün Müslümanlar hep bir ağızdan, tüm yüreğiyle “Âmin!” dedi. “Amin!” çığlıkları, Ankara semalarında yankılandı, yeri-göğü inletti.
Sonraki aylarda da Ankara’nın bu hareketli günleri hiç bitmedi. Cepheye her asker gönderilişinde, aynı heyecan yaşanıyordu. Ankaralılar, ordumuzu yeni canlarla beslemeye hep devam etti.
Böyle bir asker uğurlama merasiminde, çarşı-pazar yine bayraklarla donatıldı. Cepheye uğurlanacak asker kafilesi, Hacı Bayram Camii önünde toplandı. Hem yeni gidecekler, hem de cephede düşmanla çarpışan Mehmetçiklerimiz için kurbanlar kesildi. Cami avlusunda bir araya gelen cemaat, hep birlikte Namazgâh Tepesi’ne hareket etti. Binlerce Müslüman burada toplandı. Cepheye gidecek alay geldiğinde, alkış sesinde yer-gök yıkıldı.
Ardından hep birlikte Cuma Namazı kılındı. Namazdan sonra zafer için dua edildi. Birlik ve beraberliği pekiştirici konuşmalar yapıldı, şiirler okundu. Daha sonra, önde asker kafilesi, arkada halk olmak üzere, davul zurna eşliğinde yürüyüşe çıkıldı. İstasyona gelindi. Askerlerimiz alkışlar ve dualar eşliğinde, trenle cepheye yolcu edildi.
Kahraman Mehmetçiklerimizin zaferle dönmeleri ve gelirken bağımsızlık hediyesi getirmeleri, herkesin ortak isteği ve dileğiydi.
İsmail ÇOLAK
Yazar
“Tayyar” Hanım, Osmaniye’nin Raziyeler Köyü’ndendi. Asıl adı Rahmiye idi.Katıldığı savaşlardaki çeviklik ve atikliğinden dolayı ona, “uçan kadın” anlamında “Tayyar Kadın” lakabı verilmişti.Güney Cephe...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Ahmet Şükrü (Oğuz) 1881 yılında İstanbul’un Yenibahçe Semtinde dünyaya gelmiştir. Doğduğu semtten dolayı daha çok “Yenibahçeli Şükrü” nâmıyla anılmış ve tarihe geçmiştir. Çerkez kökenli olup aile...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Sultan II. Abdülhamid'in, baş ikbal iken dördüncü zevcesi olan Müşfika Kadınefendi’den dünyaya gelen kerîmesidir. 1 Kasım 1887 tarihinde Yıldız Sarayı’nda doğmuştur. Babası Abdülhamid Han, doğmadan ön...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Osmanlı arşiv kayıtlarında “Memâlik-i Müctemia-i Amerika Devleti” olarak geçen Amerika ile Osmanlı Devleti arasındaki ilk temaslar, 18. Yüzyılın ikinci yarısına denk gelmektedir. Osmanlı 1770’li yılla...
Yazar: İsmail ÇOLAK