Kârlı Bir İş
Geçtiğimiz günlerde Darende ve çevresindeydik. İki ablam ve yeğenlerim Muhammed’le Zeynep de bizimle oldukları için ayrıca çok mutlu olduk. Darende her zamanki zenginlikleriyle yine eşi bulunmazdı. Birçok farklı şehirden gelen insanlarla, külliye ve çevresi çok kalabalıktı. İnsanlar Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri’yle, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin manevî huzurunda çoluk çocuk, genç yaşlı kendi evlerinde gibi huzurla dolaşıp ziyaretlerini yapıyor, bu güzel ortamda sevdikleriyle birlikte olmanın tadını çıkarıyorlardı.
Misafirlerimiz olunca köye, Gökpınar, Aşudu (yeni adıyla Günpınar) ve Yenice’ye de gittik. Gökpınar’ı hep duyardım ama oraya gitmek nasip olmamıştı. Berrak mavi yeşil suyu, ferah havası ve geniş piknik alanlarıyla çok güzel bir yer. Şirin de bir camisi var. Biz üç kız namaz vakti gelince camiye girdik. Rahat rahat namazımızı kıldık. Biraz uzun sürmüş olmalı ki Zeynep geldi ve:
- Hadi, nerde kaldınız? Şurada piknik yapanlar bize çay ikram etti. Sizi de bekliyorlar. Biraz daha konuşursak akraba çıkacağız, derken bir yandan da gülüyordu.
Yanlarına vardığımızda, gerçekten de Muhammed, piknik yapanların hemen yanındaki masada oturmuş çay içiyor, bir yandan da onlarla sohbet ediyordu. Masaya otururken kaynayan odunlu semaverlerinden bize de çay koymuşlardı bile. Dört kişilik bir aileydi. Akademisyen olan kızlarıyla devlet memuru oğulları başka şehirlerden ziyaretlerine gelince birlikte piknik yapmak istemişler.
Böyle güzel bir ortamda ikram edilen yeni demlenmiş semaver çayını içmek harikaydı doğrusu. Anne Hatice Hanım öyle güler yüzlü ve evine gelmişiz gibi öyle candan ikramda bulunuyordu ki ben dayanamayıp:
- Ya, sen ne güzel bir kadınsın. Kendimizi Anadolu’yu gezerek program yapanlar gibi hissettik. Hani onlar da güler yüzlü kadınlar tarafından yöresel ürünlerin olduğu sofralarda ağırlanırlar ya, siz de bizi öyle ağırladınız, dedim.
Ayrılırken çok teşekkür edip İstanbul’a yolları düşerse diye telefon numaramızı verdik.
Sonra sıla-i rahim yapmaya niyet ederek halamızın kızını görmeye Setirağa’ya (Köyümüzün yeni ismi Aşağıulupınar ama hâlâ eski haliyle söyleniyor.) gittik. Tabii sadece onlarla değil birçok akrabayla daha doğrusu rahmetli annemle babamın birçok akrabasıyla da görüştük. Kuzenimizin bağında, dalından iri iri dut ve diğer meyveleri yerken “Hem gezip güzel yerler görmek hem türlü türlü meyvelerden yemek hem de sevap kazanmak ne kârlı bir iş.” diye düşünmeden edemedik.
Yenice’yi yazmaya yerimiz kalmadı. Onu da bir dahaki yazımızda inşaallah…
Raziye SAĞLAM
YazarSevgili çocuk dostlarım; Kasım ayının gelmesiyle havalar serinlemeye başladı. Soğuklar bastırmadan köyün çocuklarıyla birlikte yaylada piknik yapacağız. Çocuklar köyün otlatılacak koyun, kuzu ve ...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Birkaç senedir diziler yoğun bir şekilde aileyi hedef alıyor. “Prime Time/En çok izlenen zamanlar”da yayınlanan bu yapımlarda yer alan karakterler, en sevdiklerine neredeyse her cümlelerinde yalan söy...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Günümüz anne babalarının çocuk eğitimi konusunda yeteri kadar akademik bilgi sahibi olmalarına rağmen hâl eğitiminde yetersiz oldukları görülmektedir. Çünkü aileler çekirdek olunca anne babalarda çocu...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Sevgili çocuk dostlarım;Kar iyice bastırdı. Bugünlerde bizim çiftliğe yakın kayak merkezi açılıyor. Ömer ve Zeliş de dahil köyün bütün çocukları çok heyecanlı. Teleferikler kurulmaya başlandı. Kayak m...
Yazar: Raziye SAĞLAM