ARI VE SİNEK
Arıları ve sinekleri ağzı açık
bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız
kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler.
Arıların hepsi ışık olan tarafa
doğru ilerlemiş. Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan dışarı çıkmayı
başaramamışlar.
Bu arada sinekler, şişenin ağzına
doğru doluşmuşlar ve dışarı çıkıp karanlıkta kaybolmuşlar.
Karanlık tarafta bulunan şişenin
açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiş. Camın önünde ışığa doğru
çabalamaya devam etmişler.
İnsanın aklına hemen arıların
akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce karşımıza
anıt gibi dikilen bir yaşam tarzı ortaya çıkıyor.
A. Einstein’e göre arılar
olmazsa, insan yaşamı 4 yıl sonra son bulur.
Arılar nerede, hangi çiçek ile
besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulabilen ve o
kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan
uygulayabilen bir canlıdır.
Ve bu olağanüstü canlı nasıl olur
da şişenin ağzını bulup çıkamaz, değil mi?
Kuşkusuz, ışığa doğru
yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır. Onlar, engellere rağmen
ışıktan vazgeçmeyeceklerdir. Ve bu uğurda
gerektiğinde ölmeyi de göze alabileceklerdir.
Sinekler ise karanlığa doğru
sıvışan kaçaklardır. Hiç umursamadan karanlığa doğru yürüyenlerdir. Sinsi,
ilkesiz, yüreksiz, korkak, bencil varlıklardır. Sadece kendi yaşamları
değerlidir. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para
kazanacaklarsa oraya giderler. Değerlerin bir önemi yoktur.
Arıyı kovalamak isterseniz o
kaçmaz, sizinle savaşır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır. Ve
değerleri için ölür.
Ama sinekler kaçarlar. Sonra
yılışık yılışık tekrar dönerler terk ettikleri yere. Mikrop taşıyan ayaklarıyla
ezerler yaşadığımız her yeri.
Arılar yumurtalarını yalnızca
kovanlarına bırakırlar.
Oysa sinekler her yere yumurtlar,
her yerde ürerler. Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda… Onlar için
yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur.
Sinek olup karanlığa mı?
Arı olup aydınlığa mı?
Engellere rağmen ışığa
yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratmak adına
mücadele edenlere ve ışık saçanlara selam olsun!
“Rabb’in bal arısına şöyle ilham etti: ‘Dağlardan, ağaçlardan ve
insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin. Sonra
meyvelerin hepsinden ye de Rabb’inin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına
gir.’ Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için
şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır.”
(16/Nahl. 67-68)
Ayşe Gül PINAR
Yazar
Günün birinde, kendini yorgun ve tükenmiş hisseden bir adam, çareyi bir doktora gitmekte bulur. Kalbini sıkıştıran bir huzursuzluk, içini kemiren bir gerginlik ve her geçen gün büyüyen bir tedirginlik...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Din gelişimi, fiziksel, zihinsel, psikolojik, sosyal ve ahlakî gelişim alanlarında olduğu gibi, çocuğun bir gelişim alanıdır. Çocukluk dönemi, özellikle de ilk çocukluk dönemi, insanın eğitim ve öğret...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Bir zamanlar, hayvanların barış içinde yaşadığı geniş bir ormanda, kendini dünyanın en güçlü canlısı sanan bir aslan yaşarmış. Onun kükremesiyle ağaçların yaprakları titrer, bütün hayvanlar yolunu değ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
A vitamini, karaciğerde depolanan ve yağda çözünen bir vitamin türüdür. Normal besinlerde iki tip A vitamini bulunur. Bunlardan ilki önceden oluşturulmuş (premade) A vitaminidir. Aynı zamanda retino...
Yazar: Nesibe AYDIN