Zeytin Çekirdekleri
Meryem, sabahın erken ışıklarıyla gözlerini açtı. Geceyi hatırladığında kalbi sıkıştı; patlama sesleri, korku dolu çığlıklar ve babasının koruyucu kolları zihninde canlandı. Gazze'nin o karışık ortamı, masum dünyasını bir kez daha sarsmıştı.
Babasının atölye olarak kullandığı kulübeden çıktığında, etraflarındaki yıkıntılar gözlerine çarptı. Komşularının evleri harap olmuştu. Annesi Fatma, yorgun bir şekilde limon bahçesinden dönüyordu. Meryem'in yüreği sıkıştı, çocuksu masumiyeti acı gerçeklerle yüzleşmeye zorlanıyordu.
“Anne, ne oluyor? Neden bomba atıyorlar?” diye sordu Meryem, gözlerindeki endişe belirginleşerek. Fatma, yorgun bir gülümsemeyle kızının yanına geldi. “Kuşatılmış bir yerde yaşıyoruz Meryem. İsrail uçakları evimize, bahçemize bomba atıyorlar. Ama korkma, biz buradayız, birlikte güçlüyüz.”
Meryem, annesinin güçlü sesini duyduğunda biraz olsun rahatladı ama içindeki endişe hiçbir zaman tamamen silinmiyordu. Küçük kalbi, barışın sesini arıyordu; ancak etraflarındaki yıkıntılar ve gözyaşları, umudunu zorluyordu.
Gazze’nin hastaneleri yaralılarla doluydu. Meryem, arkadaşlarını düşündüğünde gözleri doldu. Bir ara sokağın köşesinde yaralı bir çocuğun hıçkırıklarını duyduğunda kalbi sızladı. Ama Meryem umutsuzluğa kapılmadı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte dua etti. Allah’tan, Gazze'nin acısını dindirmesini, adaletin tecelli etmesini ve barışın yeniden hâkim olmasını diledi.
Sonra ailesiyle birlikte ellerindeki tesbihleri düşündü. Zeytin çekirdeklerinden özenle işlenen, babasının maharetiyle şekil bulan tesbihler… Onlar, ailenin geçim kaynağıydı. Ama şimdi, kimseye satabilecekleri bir yer yoktu. Bu düşünce, Meryem'in yüreğine bir ağırlık daha ekledi. Ancak Meryem umutsuzluğa kapılmadı.
Etraflarındaki yıkıntılar içinde bile umudu görmeye çalıştı. Belki de bir gün, barışın yeniden gelmesiyle birlikte, babasının eliyle işlediği tesbihler yeniden değer kazanacaktı. Belki de o zaman, Gazze’deki acılar sona erecek ve Meryem’in masum dünyası bir kez daha güneşle aydınlanacaktı.
Meryem, babasının yanına sokuldu, elindeki küçük sepetle zeytin çekirdeklerini temizlemeye başladı. Her birini titizlikle ele aldı, incelerken bir yandan da babasının yanına dolanmıştı. Ömer, kızının yardımına minnettar bir gülümsemeyle karşılık verdi. “Bu sabah zor bir sabahtıdeğil mi, babacığım?” dedi Meryem, babasının yüzüne bakarak.
Ömer, kızının masum yüzüne baktı, başını salladı. “Evet, Meryemciğim. Ama biz birlikte güçlüyüz. Birlikte her zorluğun üstesinden geliriz.” Meryem, babasının sözlerine güvenle başını salladı. Sonra, çekirdeklerin arasından birini seçti ve dikkatlice temizlemeye başladı.
Babasıyla birlikte geçirdiği bu anlar, onun için her zaman en değerli anlardı. Babası Ömer, zeytin çekirdeklerini incelerken Meryem’e nasıl dikkat ettiğini görmekten mutluluk duyuyordu. Onunla birlikte çalışmak, ona huzur veriyordu.
Zeytin çekirdeklerini temizledikten sonra sıra dizmeye geldi. Meryem, babasının yanına yaklaştı ve dizmeye yardım etmek için elini uzattı. Ömer, kızının yardımını memnuniyetle kabul etti. Birlikte, titizlikle zeytin çekirdeklerini iplere dizmeye başladılar. Her bir zeytin çekirdeği, ailenin birlik ve dayanışma ruhunu simgeliyordu. Meryem, babasıyla birlikte çalışırken, içindeki umut ve direniş ateşi daha da güçleniyordu. Belki de bu küçük zeytin çekirdekleri, bir gün barışın simgesi olacaktı.
Erbay KÜCET
Yazarİçinde birçok kültürün ve inancın izlerini barındıran Kudüs’ün toprağı, tarihin izlerine şahitlik ediyordu. Bu topraklarda büyüyen Feyza, Sare ve Durunaz, sanki bu toprakların canlı birer yansımasıydı...
Yazar: Erbay KÜCET
Kitaplar ruhumuzu besleyen en kıymetli hazinedir. Nasıl ki yemek yemeden, su içmeden yaşayamazsak, ruhumuzu da beslemek için kitaplara başvururuz. Yeni bilgiler edindiğimiz, farklı yaşam öyküleri ile ...
Yazar: Erdal KARASU
Vakfın Adı: Hayreddin Paşa bin Hüseyin (İzmir Donanma-i Osmaniyyeye Levazım) VakfıKurulduğu Yer: İzmirKuruluş Tarihi: 1328 H. /1910 M.Mirlivâ Hayreddin Paşa'ydı o... Mirliva demek, “general” demekti. ...
Yazar: Nisa ERCİYES
Metin Bey okuduğu gazeteden başını kaldırarak oğluna baktı. Ersoy kitaplığının önünde oturmuş, bazı kitapları alıyor, bakıyor, ayırıyor, sonra tekrar yerine koyuyordu. Metin Bey, oğluna merakla ne yap...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR