Soru İşaretleri Olan Çocuk
Çocuk soru işaretleriyle dolaşırdı. Bazen sırtında bazen omuzlarında, bazen paçalarında… Hep onlarlaydı. Soru işaretleri durmadan çocuğun kafasını karıştırırlardı.
Çocuk bu durumdan şikayetçi değildi. Aksine, soru işaretlerinin varlığı onu mutlu ederdi. Onlar var oldukça çocuk öğrenmeye devam ederdi...
Bir gün, çocuk yine paçalarına dolanmış bir işaretle birlikte deniz kenarında yürümeye çalışırken parkta annesiyle oynayan bir başka çocuğun sorusuna denk geldi: “Anne, melekleri göremiyoruz ki! Onları görmeden nasıl onlara inanacağız?”
Çocuk paçasındaki soru işaretine göz kırpıp parktaki çocuğun yanına gitti.
Çocuğa etrafındaki soru işaretlerini gösterdi. Çocuk gözleri ışıldayarak “Yoksa sen de mi?” deyiverdi. Birbirlerine gülümserlerken salıncaklara doğru ilerlediler.
Rüzgârın da etkisiyle hafif hafif sallanırlarken yanlarına bir kumru kondu.
“Evet, söyleyin bakalım. Siz görmediğiniz hiçbir şeye inanmıyor musunuz?!”
Çocuklar birbirlerine baktı. Soru işaretleri kahkahayı basmışlardı. Kumru devam etti...
“Diyelim ki, görmeden inanmıyorsunuz. Mesela melekleri göremiyorsunuz değil mi? Madem görmüyorsunuz nasıl inanacaksınız o hâlde? Pekala o zaman size bir soru. Çok sevdiğiniz Allah’ın ve kutlu Peygamber’inin (sav) söylediklerine de mi inanmıyorsunuz? Onları da görmüyorsunuz!?”
Çocuklar gözlerini pörtletip önce birbirlerine sonra kumruya bakarak, “Elbette inanıyoruz!” diye haykırdılar. Kumru bu haykırışa kanat çırparak karşılık verdi. Hatta hızını alamayıp bir tur kaydıraktan kaydı ve tekrar çocuklarına yanlarına geldi.
“Bu durumda Allah’ın ve canımız Peygamber’imizin söylediği gibi ‘meleklere inanmak’ bizim en güzel ve kıymetli görevlerimizden biridir. Alın bakalım şu tüyleri takın cebinize. Baktıkça bu dediklerimi hatırlayın, tamam mı?”
Çocuk tüyü alırken, paçasındaki işaretlerden biri havalanarak uzaklaştı. Diğer çocuk da tüyü alıp zıplayarak annesinin yanına koştu.
Birazdan, kendisine mama veren bir adamın kucağına atlayarak teşekkür eden bir kediyi ve sırf can sıkıntısından bir kedinin kuyruğuna tekme atan bir adamı görecek; bunların üzerine dirseğine yapışan yeni soru işaretinin ağırlığıyla yürümeye devam edecekti çocuk.
Hayat böyleydi. Sorular güzeldi. Bazen cevaplanırdı. Bazen cevapsız kalırdı.
Belki melekler, cevapsız kalan soruların cevaplarını bir yerlere saklamışlardı. Kim bilir!..
Seda BAYRAK DURGUT
Yazar“Dalgalandı birden suskun deniz...” diye havalı bir giriş cümlesi sanırım iyi olur yeni yazım için...“Az önce kocaman bir yük gemisi geçti, fark etmedin mi?” dedi yanıma konan beyaz tüylü kırmızı gözl...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Caddede yürüyorlardı. İki dost... Çaldığı şarkıyı yarıda bırakan kemancıyla göz göze geldiler. “Çalmayı neden bıraktı acaba?” dedi biri. “Bilmiyorum ama keşke bırakmasaydı.” dedi diğeri...Okula giderk...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Şu ağacın tepesinde ne zamandır dünyayı izlerim bilmem. Gündüzleri, geceleri, kedileri, köpekleri, hüzünleri, sevinçleri, uçan balonları, uçamayan arabaları, işe giden insanları, okula giden çocukları...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Minik bir kediyim ben. Peki, minik bir kedi olmam insanların neden üzüldüğünü ya da sevindiğini anlamama engel mi sanıyorsunuz?Asla!Aksine insanlara yakın olmam onları daha iyi anlamam için bana müthi...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT