Sincaplar ve Osman Emmi
İki sincap ceviz ağacının dibinde ceviz arıyordu. İçlerinden biri, bir çıtırtı duyunca diğerini uyardı:
-Kaç birileri geliyor!
İkisi de var güçleri ile yakında bulunan kestane ağacına doğru koştular. Ağacın kalın gövdesinden yukarıya tırmanıp dalları arasında kayboldular. Nefes nefese kalmışlardı. Gözlerini patika yola çeviren Çevik Sincap Osman emmiyi görünce rahatladı. Şirin sincaba:
-Gelen Osman emmiymiş. Korkmamıza gerek yok.
-Neden? O bir insan. Annem her zaman insanlardan uzak durun derdi. İnsanların ne yapacakları belli olmazmış.
-Osman emmi başka. Bak şimdi beni izle.
Şirin sincabın dur demesine rağmen Çevik sincap ağaçtan aşağıya indi. Ceviz ağacının altında yine ceviz aramaya devam etti. Nedense Osman emmiden korkmuyordu. Yavaş yavaş o taraf gelen Osman emmi onu gördü. Başladı onunla konuşmaya:
-Cevizler dökülmüş galiba? Sen de rızkını arıyorsun benim gibi. Görmeyeli nasılsın bakalım sincap arkadaşım?
Çevik sincap ona bakıp gülümsedi. Kendince Osman emmiyle konuşmak istedi. Çıkardığı sesleri ancak ağaçtaki Şirin anlayabildi.
-Çok iyiyim. Burada birçok ceviz var, hadi beraber toplayalım.
Sonra kestane ağacına bakıp Şirin’e seslendi.
-Hey Şirin, cevizler dökülüyor, bugün kış için yeteri kadar ceviz toplamalıyız. Gel korkma, Osman emmi iyi biri. O tüm hayvan ve bitkilere yardım eder. İnsanlar ona güzel ahlaklı insan diyorlar…
Osman emmi rüzgara dayanamayıp, köklerinin birazı yerinden çıkmış bir fidanı tekrar yerine yerleştirdi. Patika yola yuvarlanan taşları yolun kenarlarına dizdi. Sepetinin içine birkaç ceviz koyup yoluna devam etti. Giderken harıl harıl ceviz toplamaya çalışan sincaplara:
-Bol bol ceviz kestane toplayın, kışın aç kalmayın emi, dedi.
Çevik sincap:
-Seni seviyorum, güzel ahlaklı insan. Varlığın bize güç veriyor, umut veriyor. Bak yeniden hayata bağlanan fidanın da yüzü gülüyor…
Mutluydular. Böyle insanların çoğalması için dualar ettiler…
Emine Yılmaz DERECİ
Yazar(Bu hikaye Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî’nin bir hikayesinden uyarlanmıştır.)Kendini beğenmiş bir gramer yani nahiv bilgini vardı. İlim sahibi olduğundan kibirliydi. Kendini yükseklerde görüyordu.Bir gün ...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Bugün annem pişirdiği yemeklerden bir miktar saklama kaplarına koydu.Onları da bir poşetin içine yerleştirirken bana,-Bunları Zehra Teyze’ye götüreceğim.-Bende seninle geleyim anne.Zehra Teyze’yi çok ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Sevgili çocuk dostlarım;Bugün köyün bütün çocuklarıyla birlikte göle gidiyoruz. Esma ile Atlas’ın atları İpek de arkamızdan geldiği için, Hafize Teyze Rüzgâr’ı oldukça yavaş sürüyor. Göle vardığımızda...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Esen ılık rüzgâr kendini saran dış yapraklarına değiyor açması için onu teşvik ediyordu.- Aç küçük tomurcuk, korkma!Yapraklarını sıkı sıkı kapatmış rüzgârı dinliyordu. İçinde ki korkuyu atamıyor, bir ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ