Robotik Sistemlerin Öncüsü İslâm Bilginleri
Müslüman bilim insanları, mekanik teknoloji’nin gelişimine hatırı sayılır katkılar sundular. Daha 9. yüzyılda, robotik âletlerin ilk numûnelerini Benî Musa Kardeşler ortaya koydular. Onların çalışmalarını, 13. yüzyılda Diyarbakırlı El-Cezerî daha ileri seviyelere taşıdı ve zirveye ulaştırdı.
İlk Robotik Âletleri Benî Musa Kardeşler Yaptı
Böylece, mekanik teknoloji’yi temellendirmeye dair kayda değer bir hizmete imza atmış oldular.
Bu âletler arasında, Rübik Küp (Sabır Küpü), yapay hayvanlar, yapay sesler ve şamandıralar gibi enteresan cihazlardan başka, ilk kez onlar tarafından icat edilen “robotik âletler” de mevcuttu. Şarkı söyleyen ve kanat çırpan kuş, bu robotik âletlerin en çarpıcısıydı.
Bunun yanında, otomatik flüt çalar cihazı, bugün kullanılan bilgisayardan çok da farkı olmayan ve flüt sesi üretmek için buhar kullanan, “dünyanın ilk programlanabilir makinesi” idi.
Su İçen Boğa Robotu ise, suyu içip bitirdiğinde doymuşçasına bir ses çıkarıyordu.
Öte yandan, açma-kapa düğmesi ve gaz maskesi de, ilk defa Benî Musa Kardeşler tarafından geliştirildi.
El-Cezerî Zirveye Taşıdı
İslâm dünyasında Benî Musa Kardeşler’in başlattığı çalışmaları, 13. yüzyılda Artuklular zamanında (1181-1206) Diyarbakır’da yaşayan ve asıl adı İsmail b. Rezzâz olan bilgin, mühendis ve mûcit, El-Cezerî zirveye taşıdı.
1200’lü yılların başında kaleme aldığı Kitâb fî ma’rifeti’l-hiyeli’l-hendesiyye ve El-Câmi beyne’l-ilm ve’l-amel en-nâfi fî es-sınâ’ati’l-hiyel başlıklı eserlerinde; su saatleri, kandil saatleri, çeşmeler, mekanik yöntemlerle hareket eden otomatik müzik âletleri, su pompalayan makineler, efendisinin eline abdest suyu döken çocuk gibi muhtelif âletlere yer verdi. Her âletin şeklini renkli mürekkeplerle çizerek çalışmasını ayrıntılı olarak izah etti.
Cezerî âletlerini, yerçekimi kuvvetiyle çalıştırdı ve bu kuvveti, düşürülen bir ağırlık ve boşalan bir kaptaki şamandıra veya batan bir cisim ile elde etti.
Büyük kısmı bugünkü mühendislik terminolojisine giren makine parçaları üzerine yaptığı çalışmaların en önemlileri şunlardır: Konik vanalar, kapalı kum kutularında pirinç ve bakır döküm, tekerleklerin balansı, ahşap şablonlar, âletlerin kâğıttan maketleri, su akıtan savakların ayarlanması, çarpılmayı en aza indirmeye yarayan ahşap tabakalar, gerçek anlamda emme borusunun kullanılması, suyunu belli bir zaman aralığı ile boşaltan kaplar ve daire sektörü dişliler.
Bunlardan bir kısmı yüzyıllar sonra Avrupa’da güya yeniden keşfedildi. Meselâ, kapalı kum kutularıyla döküm, Avrupa’da 1500’lü yıllarda başladı. Konik vanalardan ilk söz eden Leonardo da Vinci (1452-1519)’dur. Su saatinde, seviye kontrol cihazına benzer ve buhar kazanlarında kullanılacak bir âletin patenti, İngiltere’de 1784’te alındı.
Cezerî’nin Ürettiği Sistemler
El-Cezerî’nin bir diğer icadı da, krankı ve bağlantı çubuğu olan, dairesel hareketi doğrusal harekete dönüştüren makine idi. Günümüzde krank çubuğu sistemleri, araba motorlarından oyuncaklara değin her yerde kullanılmaktadır.
Cezerî, parmağını bile oynatmadan yüklü miktardaki suyu kaldırmayı sağlayacak parlak bir sistem geliştirdi. Beş adet su kaldırma makinesi tasarladı. Bunlar arasında, suyla çalışan, sulama ile temizlik ihtiyacını karşılamak için kullanılan ve 12 metre yükseğe su çekebilen bir pompa/tulumba da vardı.
Su çarkı ile işleyen tulumba, modern mühendisliğin tesisine doğrudan katkıda bulundu. Bu makine, çift etki ilkesinin uygulanması, dönme hareketinin ileri-geri harekete çevrilmesi ve emme borusunun bilinen ilk tatbiki olması bakımından çok önemlidir. Dolayısıyla buhar makinesinin ve emme basma tulumbanın ilk örneği sayılabilir.
Cezerî’nin pompaları, hayvan gücünü, su gücü ve dişliler ile değiştirdi. Onun pompaları, hâlihazırda kullanılan yapay kalplere ve bisiklet pompaları gibi âletlere temel oldu.
Şimdiye kadar Batı’da, Leonardo da Vinci’nin hidrolik ve dişlileri geliştirerek kullandığına inanıldı. Fakat çalışmalarında, kendinden önceki Müslüman mekanik dâhilerin verilerinden yararlandığı ihtimali oldukça kuvvetlidir.
Son Söz
Bizden (ç)alınan bilim/medeniyet mirasımızı devralacak ve onu kadim köklerine dayandırıp çağa uyarlayarak kendi özgün mecrasında yeniden şahlandıracak yeni Benî Musalara ve Cezerîlere şiddetle ihtiyaç duyduğumuz vakıadır.
Bunların yetişmeye ve semere vermeye başladığı da istikbâl adına ümit vaat edicidir.
Kaynakça:
El-Cezeri, El-Câmi Beyne’l-İlm Ve’l-Amel En-Nâfi Fî Es-Sınâ’ati’l-Hiyel, Yayıma Hazırlayanlar: Sevim Tekeli, Melek Dosay, Yavuz Unat, 2. Baskı, TTK Yayınları, Ankara, 2021.
Kazım Çeçen, Atilla Bir, “Benî Mûsâ”, DİA, c.5, TDV Yayınları, İstanbul, 1992.
Sadettin Ökten, “Cezerî”, DİA, c.7, TDV Yayınları, İstanbul, 1993.
İrfan Yılmaz, Yitik Hazinenin Kâşifi Fuat Sezgin, İstanbul, 2014.
İslam Uygarlığı’ndaki 1001 Buluş ve Olağanüstü Gerçekler, Editör: Salim T. S. Al-Hassani, National Geographic, Editör: Salim T. S. Al-Hassani, National Geographic, (baskı yeri ve tarihi yok).
İsmail ÇOLAK
Yazar1733’te Nazilli’de dünyaya gelen Ali Gâlib Vasfî, Uşşâkî şeyhlerinden Abdullah Salâhaddîn Efendi’nin halifelerinden Şeyh Muhammed Zühdî Efendi’nin hem oğlu ve hem de halîfesidir. İlk eğitimini babasın...
Yazar: Hamit DEMİR
Kurtuluş Savaşı’nın o zorlu ve sıkıntılı zamanlarında Ankara’daki Cebeci Hastanesi’nde, her gün ayrı bir can pazarı yaşanıyordu. Bu can pazarında, bitmek tükenmek bilmeyen bir hayatta kalma mücadelesi...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Bilim tarihinin erken dönemlerinden itibâren pek çok İslâm âlimi, yaptıkları çalışmalarla adlarından söz ettirmişlerdir. Birçok bilim dalının temellerinin atılmasında, ilmî ve kültürel alanlarda mühim...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Yusuf Ağa’nın kızı olan Fatma Seher (Erden), 1888 yılında Erzurum’da doğdu. Millî Mücadele’deki kahramanlıklarından dolayı tarihe, “Kara Fatma” adıyla geçti. Binbaşı Derviş Bey ile evlendi. 1912 yılın...
Yazar: İsmail ÇOLAK