Peygamberimiz (s.a.v.)’in Adaleti
Peygamberimiz (s.a.v.) adaletli bir insandı. Kimsenin haksızlığa uğratılmasına göz yummazdı. Esasen, doğrulukla adalet birbirini tamamlayan iki güzel haslet olup bunların her ikisi de Peygamberimiz (s.a.v.)’de kemâl derecesinde idi.
Gençliğinden beri herkes onu “emin, güvenilir” olarak biliyordu. Ticaret arkadaşları onun hakkında “Ne kimsenin hakkını yerdi ne de kimseye hakkını yedirirdi. Hak konusunda hatır gönül dinlemezdi.” derler. Hz. Peygamber (s.a.v.), açıkça İslâm’ı davetle emrolunduğunda, Safa Tepesinden Kureyşlilere; “Size şu dağın ardından düşman atlılarının gelmekte olduğunu söylesem inanır mısınız?” deyince “Evet, inanırız çünkü sen hayatında asla yalan söylemedin.” cevabını veriyorlardı.
İnkârcılar, Mekke dönemi boyunca Peygamberimiz (s.a.v.)’e “şâir, mecnun, sihirbaz-büyücü” diyerek onu iftiralarla lekelemek istemişler; yabancılara onu böyle tanıtarak İslâm’ın yayılma hızını kesmek istemişler fakat ona asla “yalancı, hâin” diyememişlerdir.
Hatta Peygamberimiz (s.a.v.)’in mektubunu Şam’da alan Bizans İmparatorunun; “Daha önce bu adamın yalanına rastladınız mı?” sorusuna Peygamberimiz (s.a.v.)’in baş düşmanlarından olmasına rağmen Ebu Süfyan “Hayır, asla!” diye cevap vermek zorunda kalmıştır. Cenâb-ı Hak, Peygamberimiz (s.a.v.)’e “Emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et!” talimatını vermiş, Peygamberimiz (s.a.v.) de hayatı boyunca sırat-ı müstakimden ayrılmamıştır.
Bir kere Mahzumîlerden bir kadın hırsızlık etmişti. Yüksek bir aileye mensuptu. Bu yüzden Kureyşliler bu kadının ceza görmesine taraftar olmamışlar, Hz. Üsâme’yi de tavassut için Peygamberimiz (s.a.v.)’e göndermişlerdi. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Üsâme’yi çok severdi. İşte bu esnada Rasûl-i Ekrem Hazretleri şöyle buyurdu:
“(Bugün medeniyetlerinden hiçbir eser kalmayan eski milletler) İsrailoğulları, bu gibi taraf tutmalar yüzünden helak oldular. Bunlar fakirler üzerine en şiddetli cezaları tatbik eder, nüfuzlu ve zengin olanları cezasız bırakırlardı… Şayet kızım Fâtıma aynı suçu işleseydi gereken cezayı ona da verirdim.”
Rebeze’den Medine’ye gelmekte olan Sa’lebeoğullarından bir grup insan, şehrin yakınında bir yerde konaklamışlardı. Peygamberimiz (s.a.v.) onlarla karşılaştı ve satın almak istediği bir devenin fiyatını sordu. Pazarlık yapıldı.
Peygamberimiz (s.a.v.), deveyi alarak Medine’ye döndü. Fakat oradakiler, deveyi satın alanın Hz. Peygamber (s.a.v.) olduğunu bilmiyorlardı. Parasını almadan deveyi verdikleri için tartışmaya giriştiler. İçlerinden bir kadın şöyle diyordu: “Niçin tartışıyorsunuz? Bu kadar parlak alınlı adam hiç görmedik. Dikkat etmediniz mi? Onun yüzü ayın on dördü gibi parlamaktaydı” Kadın, bu sözleriyle, deveyi satın alanın kendilerini aldatacak yaratılışta olmadığını anlatmak istemişti. Aradan çok geçmedi. Hava kararmak üzere idi, bu sırada bir zat geldi. Bir miktar yiyecekle devenin bedeli olan parayı getirdi ve “bunları Rasûlullah (s.a.v.)’in gönderdiğini” söyledi. Topluluk ertesi gün şehre girdiğinde Peygamberimiz (s.a.v.) mescidde ashabına nasihat etmekle meşguldü. Bu esnada ensardan bir zât Salebeoğullarının geçmişte akrabasından birini öldürdüklerini, şimdi onlardan birinin öldürülmesi gerektiğini söyleyince Peygamberimiz (s.a.v.); “Hayır, bunu yapamazsınız! Bir evlat babasının suçu yüzünden öldürülmez!” buyurdu. Bir defasında da ganimet dağıtılırken taşkın hareketlerde bulunan birine Peygamberimiz (s.a.v.), “Sabırlı ol, sıranı bekle!” diye elindeki ince değneği uzatmış, adamın yüzü hafifçe çizilmişti. Peygamberimiz (s.a.v.), hemen değneği adamın eline vererek “İşte yüzüm!” demişse de adam hatasını anlamış olarak Peygamberimiz (s.a.v.)’den özür dilemişti.
Hâsılı, Peygamberimiz (s.a.v.), sözün tam anlamıyla adalet ve insaf sahibi idi.
Sema KORKMAZ
Yazar
Abdülhamid Han’ın, Emsâlinur Kadın’dan doğan kızıdır. 1 Aralık 1886 tarihinde Yıldız Sarayı’nda hayata gözlerini açmıştır. Sarayda özel bir eğitim almıştır. Lombardi Bey’den Batı Musikisi, Tanburî Cem...
Yazar: Bengisu HAYAT
Medine’de yaşayan Yahudi âlimlerinden Abdullah İbn-i Selâm, şehirlerine hicret eden Peygamber Efendimiz’i merak edip görmek istemiş; vech-i mübâreklerine bakınca da hayran bir şekilde, “Bu yüz yalan s...
Yazar: Sema KORKMAZ
Huzurevine yatırılan yaşlı bir kadının yazdığı acı dolu bir mektup. Bu mektup şimdiki hayatımızın gerçeklerini anlatıyor. Mektup şöyle:“82 yaşındayım; 4 çocuk, 11 torun, 2 büyük torun sahibiyim. Şimdi...
Yazar: Sema KORKMAZ
Bir gün nişanlısından ayrılmış bir arkadaşıma ayrılma nedenini sorduğumda arkadaş; “Hocam, nişanlım ile başlarda gayet güzel anlaşıyorduk. Bazen, şaka yoluyla da olsa, evlendiğimizde evde benim dedikl...
Yazar: M. Emin KARABACAK