Ebû Talha'nın İnfak Sevgisi
Ebû Talha (r.a.) Peygamber aşığı bir genç... Gönlü cihad ruhuyla dolu bir yiğit... Allah yolunda infakta malıyla, cihadda canıyla cömertlik yapan bir kahraman.
Müslüman olduktan sonra Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’den ayrılmayan âşıklardandı. Peygamber Efendimiz’i canı gibi sever, ona hizmeti şeref bilirdi. Huzur-i âlilerinde pür edeb diz çökerek otururdu. Onu gölge gibi takip ederdi. Bütün savaşlara iştirak etti.
O öylesine âşık idi ki evinde pişirdiği yemeği yalnız yiyemezdi. Sevgili Peygamberimiz’e haber gönderir, onun iştirakini isterdi. Peygamber Efendimiz de zaman zaman gider, Ummu Suleym'in hazırladığı yemeği yer ve orada öğle uykusuna yatardı.
Ebu Talha (r.a.) Medineli Müslümanlar arasında en çok bağ ve bahçeye sahip olandı. Ebû Talha’nın Mescid-i Nebevi'nin karşısında Beyruhâ adlı bir bahçesi vardı. Hurma ağaçları, asma ve tatlı suyu ile meşhurdu ve burayı pek severdi. Rasûlullah’ı sık sık bahçesine davet ederdi.
Peygamber Efendimiz de genelde buraya uğrar, suyundan içer, bahçeyi bereketlendirirdi. Ebu Talha (r.a.) Âl-i İmran Suresi’nin 92.; "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça en üstün sevabı kazanamazsınız." ayet-i kerimesinin nazil olduğunu işitince Sevgili Peygamberimiz’in yanına gitti ve bu bahçeyi Allah rızası için infak ettiğini söyledi.
Ebû Talha şöyle dedi:
– Yâ Rasûlallah! Benim servetim içinde en kıymetli ve bana en sevimli olan, işte şu şehrin içindeki sizin de bildiğiniz bahçemdir. Bu andan itibaren Allah rızası için onu Allah’ın Rasûlü’ne bırakıyorum. İstediğiniz gibi tasarruf eder, dilediğinizi fakire verebilirsiniz.
Sözlerinin ardından bu güzel kararını derhal tatbik etmek için bahçeye gitti. Ebû Talha, bahçeye vardığında hanımını bir ağacın gölgesinde otururken buldu. Ebû Talha bahçeye girmemişti. Hanımı sordu:
– Yâ Ebâ Talha! Dışarıda ne bekliyorsun? İçeri girsen ya!
Ebû Talha;
– Ben içeri giremem, sen de eşyanı toplayıp çıkıver, dedi.
Beklemediği bu cevap üzerine hanımı şaşkınlıkla sordu:
– Neden yâ Ebâ Talha! Bu bahçe bizim değil mi?”
Ebû Talha;
– Hayır, artık bu bahçe Medine fukarasınındır, diyerek ayet-i kerimenin müjdesini ve yaptığı infâkın faziletini sevinç ve neşe içinde anlattı. Hanımının “İkimiz namına mı, yoksa şahsın için mi bağışladın?” suâline de “İkimiz namına…” diye cevap veren Ebû Talha, bu sefer hanımından huzur içinde şu sözleri dinledi:
– Allah senden razı olsun yâ Ebâ Talha! Etrafımızdaki fakirleri gördükçe aynı şeyi düşünürdüm de sana söylemeye bir türlü cesaret edemezdim. Allah hayrımızı kabul buyursun, işte ben de bahçeyi terk edip geliyorum!
Ebû Talha’ya bu fedakârlığı yaptıran ahlâk-ı hamîdenin ruhlarda kökleşmesi hâlinde ortaya çıkacak güzelliğin insanlık sathında revaç bulmasıyla yeryüzünde nasıl bir asr-ı saâdet iklîminin oluşacağını tahmin etmek hiç de zor değildir.
Sema KORKMAZ
YazarMedine çarşısına güçlü kuvvetli bir köle gelmişti. Almak için tâlibi çoktu. Fakat kölenin, kendisini satın almak isteyenlere, her türlü hizmet mukabili tek şartı vardı. Üzerine düşen hizmetleri fazlas...
Yazar: Sema KORKMAZ
Toplumların sahip olduğu en değerli miraslardan biri, kuşaktan kuşağa aktarılan kültürel ve manevî birikimdir. Anadolu coğrafyası, binlerce yıllık tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapark...
Yazar: Editör
Yavuz Sultan Selim giyim kuşamına itina etmez, giydiği kaftanı uzun süre sırtından çıkarmazmış.O çıkarmayınca vezir vüzera da yeni elbise yaptıramaz olmuş, iyice kılıksızlaşmışlar.Ne yapsak da padişah...
Yazar: Sema KORKMAZ
Oldukça yaşlı bir adam, kendisi gibi kamburlaşıp yere yanaşmış bir ağacın altında ağlıyordu.Biraz önce iri yarı bir genç yanına sokulmuş ve kendisinden içki parası istedikten sonra bir de tokat atmışt...
Yazar: Sema KORKMAZ