Osmanlı'da Vakıflar
Şaka gibi geliyor ama inanın, bunların hepsi gerçek… Düşünün; hava buz gibi. Camiye gittiniz. Şadırvanda abdest alacaksınız ama buz gibi su içinizi titretiyor. Tam o anda elinde ibrik, yanınızda bir genç bitiyor. “Buyurun beyefendi.” diyor. “Abdestinizi sıcak suyla alın.” Şaşırıyorsunuz. Sonra gencin yakasındaki karta ilişiyor gözünüz: “Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı Görevlisi” yazıyor.
Ya da tam tersi...
Ağustos sıcağı, dilinizi damağınıza yapıştırmış. “Şöyle buz gibi bir su olsaydı.” diye içinizden geçirirken, bir bardak uzanıyor elinize. Suyu kana kana içiyorsunuz, içiniz ferahlıyor. Teşekkür etmek ve eline üç-beş kuruş tutuşturmak için, bardağı uzatan gence dönüyorsunuz. Ama o, parayı kabul etmiyor. Daha da şaşırıyor ve “Sen de kimsin?” diyorsunuz. “Ben, Yaz Günleri Soğuk Su Dağıtma Vakfı görevlisiyim.” diyor genç.
Bitmedi, çok fakirsiniz. Evlilik çağına gelmiş bir kızınız var. Ama çeyizi bile yok. Bir gün akşam karanlığı çökmek üzereyken, kapınız çalıyor. Kapıda iki bayan; ellerinde paket paket danteller, el işlemeleri, çeyizlik havlular, saten örtüler... Gözünüz yaşlı, sesiniz titrek soruyorsunuz; “Siz de kimsiniz?” “Biz…” diyorlar. “Fakir Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı‘ndan geliyoruz.”
Şaka gibi geliyor ama inanın, bunların hepsi gerçek. Hem de bundan 500 yıl önce bu topraklarda yaşanıyordu. Nereden mi biliyorum? Vakıflar Genel Müdürlüğü, harika bir çalışma yapmış. Osmanlı‘da kurulan vakıfların listesini çıkarmış. İnsan okudukça çarpılıyor, tüyleri diken diken oluyor. “Ya Rabbi, bu nasıl büyük bir medeniyettir, nasıl üstün bir meziyettir...” demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Kimisi 15. yüzyılda kurulmuş, kimisi 16. yüzyılda. Osmanlı’da kurulan vakıflar:
Daha onlarcası var. Ama hepsini yazmaya imkân yok. Ancak şimdi siz karar verin; 500 yıl önceki Osmanlı mı ileri, yoksa bugün çağdaşım deyip de kan ve gözyaşı ile beslenenler mi? Umudumuz ve temennimiz, bu tür vakıfların ülkemizde bu şekilde hizmet vermesidir; o zaman bu vatan maddi ve manevi saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir, inşaallah…
Sema KORKMAZ
YazarMoğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han’ın torunu Hülagu, 1258 tarihinde Bağdat’a girerek Abbasi Halifesi Mutasım’ı keçeye sarıp Moğol atlarının ayakları altında ezdirerek öldürtür. Şehirde katlia...
Yazar: Sema KORKMAZ
Zeyd bin Sabit Hazretleri, “Peygamberimiz (s.a.v.)’in toplum içine katılarak çeşitli konularda sahabesi ile sohbet ettiğini” belirtiyor. Katıldığı davetlerde sırf arpa ekmeği ve hurma bile olsa onu şe...
Yazar: Sema KORKMAZ
Bir gün baba ile oğlu kırlarda gezerken kelebeklerin kozadan çıkışlarına şahit olurlar. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşan çocuk, babasıyla birlikte kelebeğin kozadan çıkışını seyretmeye başlar. Çocu...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Tanınmış bir gezgin ve araştırmacı, bir gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun ıssız bir yerinde, çığlıklar atan milyonlarca kuşun havada daireler çizerek uçtuğunu gördü. Kulakları sağır edecek denli yük...
Yazar: Sema KORKMAZ