Başkalarını Düşünmek Yüksek Nezaketin Eseridir
Zeyd bin Sabit Hazretleri, “Peygamberimiz (s.a.v.)’in toplum içine katılarak çeşitli konularda sahabesi ile sohbet ettiğini” belirtiyor. Katıldığı davetlerde sırf arpa ekmeği ve hurma bile olsa onu şevkle yer ve ev sahibine herhangi bir sıkıntı vermezdi.
Peygamberimiz (s.a.v.) sık sık çarşıya pazara çıkar, dükkânlara uğrar, bazen ölçüyü tartıyı eline alarak nasıl tartılıp ölçülmesi gerektiğini esnafa gösterir, alışverişte dürüst olmalarını tavsiye eder, üretici ve tüketicinin aldanmadan alışveriş yapmalarını sağlardı.
Müşkülü olan her kişi endişesizce Peygamberimiz (s.a.v.)’in huzuruna girer, sorusunu sorar, cevabını alırdı. Hastalarla ilgilenir, onlara geçmiş olsun der, ağır ise telkinde bulunur, cenazeye gider, yakınlarına taziye verir, onları teselli ederdi.
Komşuyu düşünmek imanın bir gereği idi. Peygamberimiz (s.a.v.), tabiatındaki yüksek nezaketin bir eseri olarak kadınlara da son derece nazik davranırdı, kadınlara ait meseleleri daha ziyade zevceleri vasıtasıyla öğretirdi.
Hz. Ali, Fâtıma’yı istemek üzere Peygamberimiz (s.a.v.)’in huzuruna gitti. Ancak söyleyeceklerini sanki unutmuştu, neredeyse dili tutulmuştu. Hz. Peygamber (s.a.v.), “Herhâlde Fâtıma’yı istemeye geldin.” diyerek ona yardımcı oldu.
Hz. Ali sevinç içinde “Evet!” dedi. Ancak, verecek mehri yoktu. Bu konuda da Peygamberimiz (s.a.v.) yardımcı oldu. Zırhını mehir olarak değerlendirebileceğini hatırlattı. Fakat bir de düğün yemeği vermek lâzımdı. Ashabdan bir zât, Hz. Ali’ye bir koç verdi. Ensar da aralarında mısır topladılar, düğün yemeği hazırlandı.
Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Ali ve Fatıma’ya “Allah’ım, ikisini mesut et; onlar hakkında evliliklerini hayırlı kıl.” diye dua etti. Hz. Ali’nin evinde eşya olarak bir hasır, yastık, içi lif dolu bir yatak, çömlek ve testi gibi şeyler vardı. Bunları da zırhını satarak elde ettiği para ile almıştı. O paranın bir kısmı ile de Hz. Fâtıma için ziynet almıştı. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), Hz. Fâtıma’ya çeyiz olarak “bir kumaş yaygı, bir kırba (su testisi), yastık, içi ot dolu bir yatak” hazırlamıştı.
Rasûlullah (s.a.v.)’in hizmetinde bulunan bir genç vardı, adı Rebia idi. Yaşının ilerlediğini gören Peygamberimiz (s.a.v.), ona “Evlenmeyi düşünmüyor musun?” diye sordu. Rebia, malî imkânsızlıkları ve yürüttüğü hizmetin önemini düşünerek “Hayır.” cevabını verdi. Hz. Peygamber (s.a.v.) tekrar sordu. Rebia aynı cevabı verdi. Nihayet üçüncüde bunda bir hikmet olduğunu düşünerek “Evlenmek istiyorum, emret, ne yapayım Yâ Rasûlullah?” dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v.), onu ensardan bir kabileye yolladı, o da gitti. Peygamberimiz (s.a.v.)’in selâmını aktararak kızlarını istedi. Onlar da “Başüstüne.” dediler. Sonucu büyük bir sevinçle Hz. Peygamber (s.a.v.)’e iletti. Ancak Rebia yoksuldu; ev eşyası, mehir ve düğün yemeği için para lâzımdı. Hz. Peygamber (s.a.v.), derhâl ashabını harekete geçirdi.
Hızlı bir yardımlaşma başlatıldı ve biriken paralarla mehir olarak ziynet alındı, ev eşyası alındı, bir de koç satın alındı. Peygamberimiz (s.a.v.) de kendi evinden, un yapılmak üzere arpa verdi. Böylece Peygamberimiz (s.a.v.)’in yakın ilgisi ile Rebia Hazretleri’nin düğünü yapılmış ve yeni bir yuva kurulmuş oldu.
Sema KORKMAZ
YazarEs-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin Divan’ını okurken“Geçtik esrar-ı ‘Ene’l-Hak’tan, o Hallâc değiliz.” dizesiyle başlayan bir şiiri çıktı karşıma. Daha önce hiç rastlamadığım bu şiirin dördü...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Çok sevdiğim bir ağabeyim yayınevi kurmaya karar verdiğinde böyle sürpriz problemlerle karşılaşacağını hiç düşünmemişti şüphesiz.Daha ilk adımda bir çelme ki sormayın.Şöyle oldu:Öğrencilik yıllarından...
Yazar: Sema KORKMAZ
Her kahve aynı tadı taşımaz. Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir...Bir pazar öğle sonrası annenin "Hadi bir kahve yap da içelim." dediği kahve huzurludur. Köpükler annenin göz bebekle...
Yazar: Sema KORKMAZ
Uzun yıllar önce tüm insanî duyguların yaşamakta olduğu bir ada varmış. İyimserlik, üzüntü, bilgi ve diğer duygular gibi sevgi de yaşıyormuş bu adada.Günlerden bir gün, duygulara adanın batacağı bildi...
Yazar: Sema KORKMAZ