Ne Gam Mücrim İsem de
Ziyâ Paşa (1829-1880)
Belâ-yı mâsivâya mübtelâyım yâ Rasûlallah
Zebûn-ı pençe-i nefs ü hevâyım yâ Rasûlallah
Kerem kıl ben esîm’e el-aman ey Rahmet-i âlem
Serâpâ mahz-ı isyân ü hatâyım yâ Rasûlallah
Sen evreng-i şefâ’at şâhısın Sultân-ı Rahmetsin
Kapunda ben de kemter bir gedâyım yâ Rasûlallah
Zebûn-ı derd-i isyâna tabîb-i mihribân Sensin
Alîlim ben de muhtâc-ı devâyım yâ Rasûlallah
Ne gam mücrim isem de bana besdir bu sa’âdet kim
Kapunda bir kemîne hâk-i pâyim yâ Rasûlallah
Beni reddetme evlâdın başıyçün bâb-ı lûtfundan
Ziyâ’yım bende-i Âl-i Abâ’yım yâ Rasûlallah
Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar
Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan
…
İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez
Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez
…
İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrâh
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah
…
Zâlim yine bir zâlime giriftâr olur âhir
Elbette olur ev yıkanın hânesi vîrân
….
Allah’a sığın şahs-ı halîmin gazabından
Zîrâ yumuşak başlı atın çiftesi pektir
gibi nice darb-ı mesel nitelikli berceste beyitlere imza atan Ziya Paşa’dan gönlümüz daha güzel bir na’t arzulardı doğrusu. Zîrâ Ziya Paşa’nın hemen her şiirinde büyük hikmetler taşıyan, insanlara yol gösterici özellikte ifadelere rastlamak mümkündür. Çeşitli şiirlerinden seçip yukarıya aldığımız şu beş beyit bile bir insanın şair olması için yeterli kanaati taşıtacak bir hükümdür sanıyorum. Fakat yukarıda da dediğimiz gibi Ziya Paşa’nın na’tı, diğer şiirlerine göre, orijinal bir özellik göstermiyor. Dîvân şairlerinin klâsik hayâl hudutlarının dışına çıkamamış bir şiir…
Beyitlerde şunları söylüyor şair:
Yâ Rasûlullah, ben dünyanın belâsına tutulmuş, türlü istek ve heveslerin elinde zayıf düşmüşüm. Ey bütün âlemlere rahmet olarak gönderilen! Kerem kıl, ihsânda bulun da ben günahkâra yardım et; çünkü ben baştan ayağa katıksız isyân ve hatâ ile doluyum.
Yâ Rasûlullah, sen şefâat tahtının şâhısın, rahmetin sultanısın. Ben ise senin kapında zavallı bir dilenciyim. Bana şefâat kıl, imdat eyle, yardım et; yoksa bu kadar çok günahla ne kadar yansam yeridir.
Sen, isyân derdine düşmüşlerin şefkatli, güler yüzlü tabîbisin. Bense bir hastayım, şifâya muhtâcım; bana yardım et.
Suçluysam da bunda üzülecek bir şey yok; zîrâ senin kapında ayağının tozu bir zavallı kul olmam saâdeti bana yeter.
Ne olur evlâdının başı için, beni lûtuf kapından geri çevirme; şefâatinden mahrûm etme, çünkü Ziya kulun Âl-i Abâ’ya gönülden bağlıdır.
Ziya Paşa na’tında korku ve ümit arasında (havf u recâ) bir rûh hâli gösteriyor. Günahkâr ve suçlu olduğunu itiraf ediyor; bundan da korkuyor, ancak yine de Allah’ın mağfiretinden ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in şefâatinden ümidini kesmiyor.
Vedat Ali TOK
Yazar
Tâbiînin büyüklerinden Hasan-ı Basrî (v. 110/728) Hazretleri’nin Basra Camii’nde bir ilim halkası vardı. Öğrencilerine ders okutuyordu. Zaman zaman halktan kişiler gelir kendilerine fetvâ sorarlardı.R...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Hâmid-i Velî/Somuncu Baba, 14. yüzyılda Kayseri’de doğmuş, Şam ve Hoy gibi ilim merkezlerinde tahsil görmüş, Anadolu’da Bursa, Aksaray ve Darende gibi şehirlerde irşad faaliyetlerinde bulunmuş bir sûf...
Yazar: Yusuf HALICI
Emir Sultan Hazretleri, Şemsettin Muhammed bin Ali el-Hüseynî olarak bilinir, aslen Buharalı olup burada tahsil yapmış ve tarîkat terbiyesi görmüştür. Kendisi Kübreviyye Tarikatı’nın Nurbahşiyye kolun...
Yazar: Resul KESENCELİ
N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâimKadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-i RusûlünGül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidirBahtîyâ durma yüzün sür kademine o gülün1.Sultan Ahmed Han (1590-1617)“Bahtî” ve ...
Yazar: Vedat Ali TOK