Namazın Hikmeti: Göz Sağlığından Ruh Sağlığına Bir Yolculuk
Almanya’da bir göz doktorunun Türk hastasına yönelttiği şu soru, duyanları hem şaşırtıyor hem de düşündürüyor: “Sen namaz kılmıyor musun?”
Bu soru karşısında afallayan Türk hasta, doğal olarak doktoruna sorar: “Doktorum, benim göz problemimle namazın ne ilgisi var?”
Ancak Alman doktorun cevabı oldukça dikkat çekicidir: “Eğer sen namaz kılsaydın namazın sonunda sağa ve sola selam verirken göz kasların düzenli çalışırdı. Bu hareketler göz sağlığı için çok faydalıdır. Sorunun bu yüzden olabilir.”
Meğer bu doktor sonradan Müslüman olmuş. Çünkü gözlemlemiş, araştırmış ve İslâm’ın emirlerinin sadece manevî değil, aynı zamanda bedensel birer şifa kaynağı olduğunu fark etmiş.
Pek çok kişi için namaz, sadece dinî bir görev gibi algılanabilir. Ancak işin derinine inildiğinde bu ibadetin insan bedeni ve zihni üzerindeki pozitif etkileri bilimsel olarak da desteklenmeye başlanmıştır. Namazda yapılan rükû, secde, kıyam ve teşehhüd gibi hareketler; düzenli bir esneme, kas çalışması ve kan dolaşımı sağlar. Özellikle secde sırasında başın yere eğilmesiyle beyne kan akışı artar, bu da zihinsel açıklık sağlar.
Göz sağlığı da bunlardan biridir. Namazda her rekâtın sonunda yapılan “selam verme” hareketi, baş ve göz kaslarının sağa ve sola doğru çevrilmesiyle doğal bir egzersiz etkisi oluşturur. Bu hareket, göz kaslarının dengeli çalışmasını sağlar ve uzun vadede görme yetisini destekler.
Bir diğer ilginç gözlem de şu şekildedir: Arap toplumlarında gözlük kullanımı Batılılara göre oldukça düşüktür. Bunun sebeplerinden biri, Arap alfabesinin sağdan sola doğru okunması olabilir. Gözün kas yapısı sağdan sola hareket etmeye daha yatkındır. Oysa biz Latin alfabesi kullanan toplumlar olarak soldan sağa okuyoruz. Bu da göz kaslarında zamanla dengesizlik ve yorgunluk yaratabilir. Yani yaratılışa uygun yaşamak, hem manevî hem fizyolojik anlamda insana fayda sağlar.
Rabb’imiz Zâriyât Suresi, 56. ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Bu ayet, insanın varoluş amacının ibadet etmek olduğunu açıkça bildirir. Fakat burada bir sır daha gizlidir; ibadet etmek, sadece Allah’ın rızasını kazanmak değil, aynı zamanda insanın kendi sağlığını, huzurunu ve fıtratını korumasıdır.
Buna benzer bir başka olay da şöyledir: Hollandalı bir sporcu, yıllarca vücut hareketleri üzerine araştırmalar yapar ve ideal egzersiz pozisyonlarını belirler. Bu hareketler arasında özellikle dikkat çeken bazı duruşlar vardır. Yanındaki bir Türk arkadaşı, bu hareketleri görünce şaşırır ve şöyle der: “Senin bulduğun bu hareketler zaten bizim namazımızda var!”
Bu söz üzerine düşünen sporcu, araştırmalar yapar; İslâm’ı tanır ve sonunda kelime-i şehadet getirerek Müslüman olur. Çünkü artık anlamıştır ki İslâm sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda, insan fıtratına en uygun yaşam biçimidir.
İster göz sağlığı olsun, ister kas ve eklem esnekliği, ister ruhsal denge… Namaz ve diğer ibadetler insanı bütünüyle kuşatan bir huzur ve denge sağlar. Günlük hayatın stresinden, teknoloji bağımlılığından ve fizyolojik rahatsızlıklardan korunmak için belki de en büyük ilaç, Yaratıcı’nın bize sunduğu doğal ve manevî reçeteleri uygulamaktır. Unutmayalım ki ibadet, hayata şifa getirir; yaratılışa uygun yaşamak, sağlıklı ve huzurlu bir yaşamın anahtarıdır.
Ayşe Gül PINAR
Yazar
Sivas idin Malatya’dan soruldunZengibarın eteğinde kuruldun,Tohma Çayda aka aka duruldun.Gül diyarı gönül şehri Darende.Nüfusun Müslüman, ermeni de var,Kayanın başında gör beni de varAfyon’u, tütün’ü,...
Şair: Rabia BARIŞ
Senden ayrılalı çokça yıl olduToprağında bıraktığımİzlerimi özledim...Ufukların gölgesineSessizce gömülenIşığını aldığımGözlerimi özledim…Yağmurunda yaşındaSırılsıklam hatıralarKayalıklardakiyankıları...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Abdullah b. Ömer (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim demiştir:“Sizden öncekilerden üç kişi yola çıkmıştı. Nihayet, gecelemek için bir mağaraya sığınıp içerisine girdiler. Derken dağ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Hz. Musa'nın zamanında yaşanan kuraklık, insanları büyük bir sıkıntıya sokmuştu. Ekinler kurumuş, hayvanlar telef olmuş ve insanlar açlıkla karşı karşıya kalmıştı. Bu zor durumda, insanlar Hz. Musa'ya...
Yazar: Ayşe Gül PINAR