Ateş Böceğinin İzinde
Yazın kavurucu sıcaklarda hayata dair yorgun düşerken ağustos böceklerinin tınısına şâhit oluyoruz. Hatta o kadar fazla şâhit olmaya başladık ki bu defa sinir bozucu seviyelere ulaşmaya başladığını söylemek yanlış olmaz. Ancak bütün bu olan biteni insan olarak değerlendirmede geri kaldığımız için bazı durumların kendi elimizle de meydana geldiğini görmezden geliyoruz.
İnsan vücudu malûmunuz olduğu üzere bir denge üzerine kurulmuş. Meselâ vücut ısısı 36 derecenin altına düşer ya da üstüne çıkarsa çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Bir denge konmuş ve vücut ısısının 36 derecede sabitlenmesi için Allah bir sistem kurmuş. Dünyada da bir düzen, denge var.
Ama biz insanlar bu dengeyi altüst etme konusunda acımasızca hücum ediyoruz. Ötesini berisini düşünmeden bize ne tür zararlar getireceğini hesap etmeden sadece günümüzü kurtarma derdiyle yaşayıp gidiyoruz. Elimizde bir güç olunca bunu sınırsız bir şekilde kullanabileceğimizi zannediyoruz. Haddimizi bilmiyoruz kimi zaman. Oysa herkesin bir hududu var. Geçemeyeceği bir çizgi var, durması gereken bir yer var.
Günlerdir topraklarımızda yangınları söndürmek için canla başla çalışan insanlar var, nefesimizi kurutan, sağlıklı bir nefes almamızı engelleyen insanlar da var. İkisi de insan ama bir fark var biri iyi, biri kötü. İyinin ve kötünün mâziden gelip âtiye kadar uzanan bir gerçekliği var maalesef.
Bize düşen ise iyiliği çoğaltıp, iyiliğin hükümran olmasını sağlamak. Kötüler hep olacak ama meydanı onlara bırakmamak gerek. Bunu anlamak çok zor, havasını teneffüs ettiği bir dünyada nefes alabildiği bir kaynağı yakarak yok edince bu insanların eline ne geçecek? Sürekli kazanma hırsı ile yakıp yok ettiğimiz kaynakları hangi para ile satın alacağız?
Öyle ki paranın hükümsüz kaldığı, parayla elde edemeyeceğimiz yığınla şey karşımızda dağ gibi duruyor. Ama öyle bir kibre bürünmüşüz ki zannediyoruz her şeyi paramızla alabileceğiz! Kabillerin sonu yok, bu Kabillerle elbette mücâdele etmek durumundayız. Bana ne, deme lüksümüz yok. Bu dünyada yaşıyorsak güzel bir şekilde yaşamak için elimizden geleni yapmamız lazım.
Eskiden ben ateşböceklerinin bu kadar fazla olduğunu hatırlamıyorum. Şimdi kendimle ilgili bir duruma da bağlayacağım ama belki birçok sessiz dünyasına çekilmiş insanların ortak bir düşünü ifade edeceğim. Doğadaki dengeyi bozan insan, çeşitli avlanmalar ile kuş sürülerinin de sonunu getirmekte maalesef.
Bakıyoruz etrafta serçe, keklik vb. kuş sürüleri azalmış. Ateşböceklerini yiyerek onların zararını bertaraf eden bir ekolojik denge sekteye uğratılmış. Allah’ın dünya için kurmuş olduğu düzenin ayarları ile oynarsak elbette dünya da bir şekilde hastalıklı hâle gelir. Kaynakları uçsuz bucaksız zannediyoruz ama inanan bireyler olarak dünyanın gerçek yaşam yerimiz olmadığını, insanın ömrünün bir sonu olduğu gibi dünyanın da bir sonu olduğunu unutmamak lazım.
Hak dediğimiz şey sadece bize ait değil, dünyada nefes alan birçok canlıya ait olan hakkı teslim etmek de adalet duygusu ile olur. Velhâsıl kelâm avlanmaların tamamen yasaklanması gerektiğini düşünüyorum. Dünyadaki bu ekolojik dengenin korunması ve zararlı haşerelerin doğal olarak ortadan kaldırılabilmesi için bunun şart olduğunu da belirtmek lâzım.
Eskiden bu kadar ateşböceği sesini duymuyordum acaba kullandığım işitme cihazı mı bu sesi vermiyordu yoksa bu kadar ateşböceği yok muydu bunun yorumunu sağlam duyan kulakların sahiplerine bırakıyorum. Ama şimdilerde duyduğuma göre muhtemelen eskiden çok fazla yoktu bu baş şişiren tını ile ötüşen böcekler.
Bazen içinde bulunduğumuz olumsuz durumları lehe çevirmek lazım. Ya da iyi açıdan bakmak lâzım. Meselâ işitme cihazı kullanan bireyler uyuduklarında işitme cihazlarını çıkarırlar. Çünkü zarar görmesi söz konusu. Ve işitme kayıpları da ileri ise cihazı çıkardıklarında çevrelerindeki sesi duymazlar.
Dolayısıyla cihazını çıkaran insanlar ateşböceklerinin o dayanılmaz sesinden uzaklaşmış olurlar bir nevi. Ama bir şey daha var ki işitme sorunu yaşayan insanların yine çözüme kavuşturamadıkları bir şey var ki, çınlama konusu. Belki bu yazımı bir tabip okur da bir şifa yolunu biliyorsa bize bir muştu verir ama henüz ben şâhit olmadım.
Meselâ çınlama olayı kiminde bir araç sesi, kiminde ateş böceği sesi, kiminde tren sesi gibi değişik sesler ile tezahür edebilir. İşitme cihazını çıkarsalar da bu sesi duymaya devam ederler. Dolayısıyla zihnen yorgundurlar. Bunu karşı taraftaki insanlara anlatamazlar ama. Çünkü görünürde bir yara bere olmadığı için karşısındakinin durumunun gayet iyi olduğunu düşünürler. Oysa içinde ne fırtınalar kopuyor haberi yok. O yüzden çevrenizdeki bu tür sıkıntılar yaşayan insanlara biraz daha hassas olmakta fayda var.
Seslerin arasında sessiz bir iklime geçiş yapmak kolay değildir. Sessizliği anlamak, ona alışmak ve onu tamamen kaybetme korkusu da kolay değildir. Allah cümle hastalarımıza kolaylıklar nasip eylesin. Kimsenin sıkıntısı, hastalığı birbirinden daha ağırdır diyemeyiz, herkesin kendine has zorluğu var.
Bazen sessizliğin tanımını sorarlar. Lehimize çevirerek şöyle de diyebiliriz: “Diyelim ki odaklanarak çalışmak, okumak ya da yazmak istiyorsun, komşu gürültüsü yok, dışarıdan gelen korkunç düğün gürültüsü yok, tamamen kendi iç sesin var, kendini soyutlayabilirsin, ondan dolayı acaba başka bir boyuta geçer gibi mi oluyor diye, düşünür insan.”
Hayatın bize sunduğu birçok sürpriz var. Bir ateşböceğinin kanat çırparak yakarışında bile birçok mesaj verebilir. Tabiî bunları okuyabilmek lâzım, yorumlayabilmek lâzım. Hayatımıza yayabilmemiz lâzım. Çünkü hayat bir bütündür, etrafa yayılmış binlerce bulmacanın birer tanesi gibi…
Erol AFŞİN
Yazarİhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, ömrü boyunca kardeşlik atmosferini tesis etmenin çabasını gütmüştür. Bir mürşid-i kâmil olarak dervişlerini fenâ fi’l-ihvân bilincine ermeye davet etmiştir. Müslümanla...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Duygularımızı doğru ve yerinde kullanmamız ihtiyacı tamamen insanîdir. Yaşadığımız dünya üzerinde milyarlarca insan bulunmakta ve bu da milyarlarca farklı düşünce anlamına geliyor. Dünya nüfusu arttık...
Yazar: Erol AFŞİN
Yaşamımız boyunca türlü merhalelerden geçiyoruz. Dünya durdukça da bu düzen böyle gidecek. Yani çeşitli imtihanlara tâbî olacağız. İnanan insanlar olarak dünya hayatının bir imtihan dünyası olduğunu b...
Yazar: Erol AFŞİN
Yüceltip Hakk’ın sesiniEr olmaya gelmedik mi?Kırıp zulmün kafesiniHür olmaya gelmedik mi?Yapılırsa aynı hataFitne yanar dört tarafta,Allah için aynı saftaBir olmaya gelmedik mi?Düşüp dostluğun izineDa...
Şair: Bestami YAZGAN