Değerler Eğitiminin Farkında mıyız?
Aile hayatı içerisinde yaşamanın kendine has bir adabı vardır. Aile bireylerinin birer rolü vardır ve rol model olmaktadır diğer bireylere karşı. Aile kavramının biraz sarsılmaya yüz tuttuğu bir dönemden geçiyoruz. Bundan dolayı aile kavramını iyi anlayıp aile dinamiklerinin sağlamlaştırılması, aile kavramının öneminin hatırlatılması kaçınılmazdır. Bu yıl aile yılı olarak ilan edildi ve çeşitli etkinliklerle aile kavramının önemi sürekli dillendirilmekte ve diri tutulmaya çalışılmaktadır.
Eskiden aile içerisinde yetişen nesiller; anne, baba, anneanne, babaanne ve dede kavramları ile büyürken sevgi, saygı, merhamet, şevket vb. birçok insani değeri de beraberinde yaşayarak öğreniyordu. Teknolojinin artmasıyla birlikte hayatımıza giren başlarda televizyon, bilgisayar, oyun konsolları şimdilerde yerini tablet ve telefona bırakarak bizim dikkatimizi dağıtmaya devam ediyor.
Sadece dikkatimizi dağıtmakla kalmıyor, aile içerisinde geçireceğimiz zamanımızı da çalıyor. Aile bireyleri birbiriyle konuşmak yerine herkes bir köşeye geçerek elindeki telefonla ya oyun oynuyor ya da çeşitli kısa videolar ile zamanını heba ediyor. Basit gibi görünen ayrıntılar aslında gitgide büyüyor ve ileride daha çözülmez bir hal almaya doğru ilerliyor. Daha büyük sorunlara dönüşmemesi için de bugünden önlem almak gerekir.
Küçüklerin büyüklere saygısının azaldığı, aynı şekilde büyüklerin küçüklere sevgisinin azaldığı, merhamet ve vicdan gibi kavramların lügatlerin arasında kaldığı bir dönemde büyük eksiklikler içinde hayata devam ediyoruz. Acımasız bir neslin, ruhsuz bir neslin ilerlediğini görmek ürkütücü.
Elbette istisnalar var, anlayışlı kendini bilen bir nesil var ama diğer türlüsü de çok fazla bu durum ürkütücü duruyor. Üniversiteye gelmiş bir bireyin hatta üniversiteden mezun olmuş birinin dahi bir başkası ile konuşurken saygısız bir tutum içinde olması, adabı muaşeret dediğimiz toplum içerisindeki kuralların hiçe sayıldığı bir ortamdan bahsediyorum.
Mesela bir yere gidildiğinde odadaki kişi bacak bacak üstüne atıp sizi karşılıyorsa sevgi ve saygıda sorun var demektir. Gelen karşılanır ve giden uğurlanır. Belli bir yaş seviyesine geldiğimiz için başka insanlar hatalarımızı uyarmaktan imtina eder. Çünkü üniversiteyi bitirmiş; yirmi, yirmi beş yaşını geçmiş insanlara çocuklara anlatılan değerleri anlatmak, nasihat etmek nahoş bir görüntü oluşturur. Bazen acımasız değerlendirmeler yaptığımı düşünebilirsiniz ama maalesef gözlemlerim ve karşılaştığım örneklerin bu doğrultuda olduğunu üzülerek görüyorum.
Bugün çeşitli etkinliklerle değerler eğitimi üzerinde birçok eser veriliyor, programlar yapılıyor. İlkokul, ortaokul, lise ve hatta üniversite çağında dahi bunun örneklerine rastlamak mümkün. Ne acıdır ki sıfır altı yaş arasında aile içerisinde, hayatın içerisinde yaşanarak öğrenilecek bu değerlerin, okul zamanına sarkması çok acı vericidir.
Buradaki ihmalin boyutunu herkes düşünmek zorundadır. Çünkü bu değerleri okulda kazandırmak zordur. Okul çağına gelmeden aile içerisinde yaşayarak bu temel değerlerin çocuklara verilmesi için anne, babalara ve topluma büyük görev düşmektedir. Ve bu görevden kaçtığımız her an geleceğe bıraktığımız bir zarardan ibarettir.
Bu ciddi sonucu göremediğimiz, kendimizce haklı sebepler sıraladığımız bahanelerimizin ardında büyük sonuçların oluşacağını öngörmemiz gerekmektedir. Çocuklarımız korkarak mı büyüsün, düşüncelerini söyleyemesin mi minvalinde savunmalar işitebiliriz. Ancak aşırı özgüven kibri de beraberinde getirebilir.
Her şeyin kararında olması gerekir. Çünkü insan tabiatı abartıyı sevmez ve kaldıramaz. Bugün özgürlük diye savunulan birçok şey başkasının özgürlük alanını işgal etmektedir. Yani sınırsız özgürlük diye bir kavram olamaz, insan yaşar ancak belli sınırları olan bir ortamda sınırlı özgürlüğü ile yaşayabilir.
Mesela çok yüksek sesle müzik dinlerseniz komşunuzu rahatsız edebilirsiniz, komşunuzun özgürlük alanını kısıtlamış olursunuz. Bu yüzdendir ki herkesin normal değerler olarak kabul edeceği sınırlar içerisinde birbirimize saygı göstererek yaşamak zorundayız.
Bugün mesleki ve akademik olarak çok iyi durumda olan nesiller yetişiyor olabilir. İlimde ve bilimde güzel çalışmalar da yapılıyor olabilir ancak insanî gelişim noktasında ne kadar iyi olduğumuz konusu tartışmaya açıktır. Yani mesleki ve akademik olarak çok iyi nesiller yetiştirebilirsiniz ama ahlak ve vicdan konusunda bir şey katamamışsak bunun sonuçları da bizleri etkiler.
Bugün sanayiye gidildiğinde afaki rakamlar çıkıyorsa karşımıza, bu mesleki ahlakın yoksunluğundan ileri gelir. Yine bir doktor şifa bulmamız için afaki rakamlar talep ediyorsa yine vicdani ve mesleki ahlakın yoksunluğu karşımıza çıkıyor. Basit gibi görünen meseleler aslında hayatımızın her anını kuşatan ciddi konular. Dolayısıyla insan hayatında hiçbir şey değersiz ve basit görülemez. Basit gibi gördüğümüz değerlerin ileride karşımıza acımasız bir şekilde çıkmasını üzücü bir şekilde tecrübe edebiliriz.
Değerlerimizin aile içerisinde hasbi bir şekilde çocuklara aktarılması önemli ve bu değerlere sahip çıkmak da önemli. Bu güzide değerlerin okulda ya da toplumda verilmesini beklemek büyük yanlış olur. Çünkü değerler aile içerisinde kazanılacak bir kavram. Toplum ise öğretici değildir, topluluklar bir arada doğru yanlış bir şekilde hayatına devam edebilir, sokaklar eğitim veren bir yer değildir, uygulama sahasıdır. Yani ekilen ekinlerin hasatları toplama yeridir. Neyi kazanmışsak onu karşımızda buluruz.
Erol AFŞİN
YazarMalumunuz olduğu üzere geçtiğimiz Şubat ayında büyük bir deprem yaşamıştık ve içinde olduğumuz Malatya ile beraber Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman çok şiddetli bir şekilde bundan etkilendi. Diğer şehir...
Yazar: Erol AFŞİN
Son zamanlarda yapay zekâ destekli uygulamalar, telefonlar, tablet ve bilgisayarlar gibi söylemleri çok fazla duyar olduk. Bazı programların yapay zekâ destekli olduğu ve buna göre daha güvenilir oldu...
Yazar: Erol AFŞİN
Asrın felaketi olarak kayıtlara 6 Şubat 2023 Pazartesi günü saat 04.17 geçti. O zamandan bu yana on bir şehrimizde büyük zorluklar yaşanmaya başladı. Ama özellikle Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve ...
Yazar: Erol AFŞİN
Günümüzde sosyal medya kullanımı çok ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Neredeyse günün üçte birlik bir bölümünün sosyal medyaya heba edildiğini söylesek pek yanılmış olmayız sanırım. Sosyal medyanın en...
Yazar: Erol AFŞİN