ARABA ARIZASINDAKİ SIR
Arabam, birkaç defa tekleyip istop etmiş ve beni bilmediğim bu yerlerde yüzüstü bırakmıştı. Aniden yağmaya başlayan kar, ön camı tamamen örttüğü için, dışarısı ancak yan camlardan görülebiliyordu. Kışın henüz başında olmamıza rağmen havanın güneşli olmasına aldanmış, üstelik de ana yoldaki trafiğin yoğunluğundan kaçmak için bu dar yola girmiştim. Kısacası dağ başında kalakalmıştım. Soğuktan ayaklarımın uyuştuğunu hissediyor ve birbirine vuran dişlerimin takırtısını duyuyordum. Mutlaka bir yere sığınmalıydım... Arabadan inip çevreye baktım. Tipi halinde yağan kardan gözlerimi zorlukla açabilmeme rağmen, ilerideki ağaçların arasında birkaç evin bulunduğunu fark ediyordum. Rahat bir nefes aldım ve en yakındakine gidip kapıyı çaldım. Karşıma çıkan çocuk, beni baştan aşağıya süzerek: - Baba, diye bağırdı. Bir amca geldi. Kalınca bir erkek sesi: - Buyursun, diye cevap verdi. Girsin içeri. İçeri süzülüp kapıyı örttüm. Genişçe bir hol gibiydi burası. İçeridekiler, bir yatağın başında toplanmıştı. Yatakta da yaşlı bir kadın vardı.Beklenmeyen bir misafir olduğum için, durumumu açıklama gereğini duymuştum. Onlara, buralara ilk defa geldiğimi ve arabamın bozulduğunu söyleyecektim. Selam verdikten sonra: - Uzaklardan geliyorum, dedim. Arabam da... Sözüm yarım kalmıştı. Yaşlı kadın, bin bir güçlükle doğrularak: - Sensin, diye atıldı. Sensin değil mi? Biliyordum geleceğini, çok iyi biliyordum!.. Kadının sözlerinden bir şey anlamamıştım. Başucunda duran biri yanıma sokularak: - Seni oğluna benzetmiş olmalı, dedi. Almanya’da bir yabancı kadınla evlenmişti. Yıllar yılı mektup bile yazmadı. Yaşlı kadın, bana doğru bakarak: - Evet, sensin, diye tekrarlıyordu. Nihayet geldin demek!.. Yavaşça yanına gidip elini öptüm. Yemenisinin içindeki nurlu yüzü, perde indiği belli olan gözlerinden akan yaşlarla ıslanmıştı. Titreyen ellerini yüzümde dolaştırırken: - Evet, benim, dedim. Geldim tabii ki!.. O evde kaldığım süre içinde, yaşlı kadına Almanya’daki hayalî işlerimden, kendisi gibi hamarat olan gelininden ve torunlarından bahsettim. Arada bir dalıp dalıp gidiyor ve kendine geldiğinde, onunla konuşmamı istiyordu. Yaşlı kadın, ertesi akşam vefat etti. Onu köyün dışındaki kabristana defnettik. Mezarlıktan ayrılırken hava açmıştı. Arabam da bir defada çalıştı...
Ayşe Gül PINAR
YazarOrhan Bey, 17 yaşındayken Yarhisar Tekfuru Aydos’un kızı Holofira/Olivera ile tanıştı ve ona gönlünü kaptırdı. Tanışmaları şöyle oldu: Orhan Bey, bir gün Yarhisar’ın önünden geçiyordu. O sırada hisarı...
Yazar: Zühal ÇOLAK
“Ebû Amr Süfyân İbni Abdullah (r.a.) şöyle dedi: ‘Yâ Rasûlallah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim.’ dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.),...
Yazar: Halide YENEN
Portakal, ılıman ve Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerde yetiştirilir. Eğimli alanlarda yetiştirilmeye uygundur. Sıfır dereceye kadar soğuğa dayanabilir. Portakal, bir kış meyvesidir. Kasım, Aralık ve...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Yaşlı bir baba kuzu etinden yapılmış yaprak döneri çok severmiş. Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş. Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş.Baba, yemeği ö...
Yazar: Ayşe Gül PINAR