Yılkı Atları
Geçenlerde bir sebepten arabada beklerken, Abbas Sayar’ın “Yılkı Atı”nı okudum. Öteden beri bir yere giderken, uygun bir vakit bulma ihtimaline karşılık, yanıma mutlaka bir kitap alırım. İllaki bir fırsatını bulurum ve birkaç sayfa da olsa okumak hoşuma gider.
Adından da anlaşılacağı gibi, “Yılkı Atı”, Anadolu’da bazı yörelerde yılkılığa bırakılan atların hikâyesini anlatıyor. Atlar yaşlanıp da güçten düşünce, sahibi beslemek istemeyip kışta kıyamette evden uzak bir yere bırakıp geliyor. Atlar hem çetin kış şartlarına hem de çakal ve kurtlara karşı kendini koruyup bahara ulaşabilirse, köylüler tekrar geliyor ve bulabilirse kendi atını ya da başka sağlıklı bir atı alıp tekrar işinde gücünde kullanıyor. Ya da yakalayıp da boyun eğdirebilirse başkasına satıyor.
“Yılkı Atı”nın kahramanı olan Dorukısrak gençliğinde girdiği yarışları kazanarak sahibinin yüzünü güldürür ama yaşlanınca gözden düşer ve kışın zor şartlarında bir nevi ölüme terk edilir. Hayatta kalmak için atların hep birlikte hareket etmeleri ve tehlikeye karşı birlik ve beraberlik içinde olmaları, bir olmanın gücünü anlatması açısından bayağı güzel.
İnsanların hizmetinde bulunan, at veya eşek gibi böyle vefalı hayvanların işi bitince kış kıyamette evden atılması, vicdanlı bir insanın yapacağı bir hareket değil. Bir de üstüne bahara ulaşabileni gidip tekrar alıp işinde gücünde kullanmak, sanki daha fena bir davranış gibi geliyor bana. Annemin köyde yaşayan bir kuzeni anlatmıştı:
Kış kıyamette bir eşek bulmuş karların içinde. Sahibi kış gelince bakmak istemediği için evden atmış. Zavallı eşek soğuktan, hastalıktan zayıf düşmüş. Onu almış, sıcak ahırında bakmış, doyurmuş, evelallah iyileştirmiş. Biz bunu duyunca bizim eşeğimize bakmış gibi sevinip dua etmiştik kendisine.
Şefkat ve merhamet timsali Sevgili Peygamberimiz de birçok hadisinde hayvanlara eziyet edilmemesi konusunda uyarıyor bizleri. Hatta herkesin bildiği bir kıssa vardır: Peygamberimiz (s.a.v.), on bin kişilik bir orduyla sefere giderken yavrularını emziren bir köpek görürler.
Ordu, köpeği rahatsız etmemek için yolunu değiştirir ve Peygamberimiz, köpek emzirene kadar başkaları da gelip rahatsız etmesin diye sahabe efendilerimizden birini köpeğin başına nöbetçi olarak diker. Son olarak bir hadis ile sözümüzü bitirelim: “Derdini anlatmaktan aciz olan hayvanlara karşı Allah’tan korkunuz.”
Raziye SAĞLAM
YazarSevgili çocuk dostlarım;Kış iyice bastırmadan Hafize Teyze, çocuklar ve çiftliğin kâhyasıyla birlikte hep beraber toptancı pazarına gittik. Hafize Teyze bu alışverişi her sene olduğu gibi, ihtiyacı ol...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Bu sayfadan sizlerle, zaman zaman gerek yurt dışı gerek yurt içinde gezip gördüğüm yerleri paylaşıyorum. Bu yazımda da, eylül sonu ve ekimin ilk haftasında yaptığımız Muğla Datça gezimizden biraz bahs...
Yazar: Raziye SAĞLAM
İçinde bulunduğumuz ayda, 29 Mayıs 1453, İstanbul’un fethini kutluyoruz. İstanbul’un fethi, son zamanlarda bazı çevrelerce basitleştirilmeye çalışılsa da insanlık tarihindeki en önemli olaylardan biri...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin Divan’ını okurken“Geçtik esrar-ı ‘Ene’l-Hak’tan, o Hallâc değiliz.” dizesiyle başlayan bir şiiri çıktı karşıma. Daha önce hiç rastlamadığım bu şiirin dördü...
Yazar: Raziye SAĞLAM