Ana Başa Tâc İmiş
Ana sevgisi bir başka güzel gelir insana. Ana ile ilgili sözler, şiirler, türküler, masallar insanın içinde ince bir sızı hissettirir her zaman. Bu yazıyı birkaç hafta önce ameliyat olup da henüz yataktan tam olarak kalkamayan annemin yanında yazdığımdan mıdır nedir, gençlerin deyimiyle biraz duygusal takılıyor olabilirim.
Hasta anne ya da babanın yanında bulunurken, incitmekten korkarak hareketlerinde yardımcı olmak, sen onun değil de o senin çocuğunmuş gibi şefkatle hareket etmeye çalışmak, insana değişik duygular yüklüyor. İnsan bir yandan mutlu oluyor böyle bir zamanda yanında bulunduğu için, bir yandan da “Keşke daha çok şey yapabilsem de rahat ettirebilsem.” diye düşünüyor.
Bizim bugün ona yaptığımız, anaya hizmet olarak algılanıyor ama aslında dünyaya getirdikleri andan itibaren, analar çocuklarına bunların kat kat fazlasını doğal bir davranış olarak sergiliyor. Bir filmde anasız bir genç, arkadaşına “Oğlum, annen var ya hayatta bir sıfır öndesin.” demişti.
Bu sözü duyunca anası olmayan çocuklar gelmişti aklıma. En önce de âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz’in çocuk hali... Hazreti Âmine, yanında altı yaşında gözbebeği oğlu Hazreti Muhammed (sav.) ve Ümmü Eymen olduğu halde Medine’den Mekke’ye dönerken Ebva’da aniden hastalanıp dermanı kesilir. O haliyle bile yaratılmışların en kıymetlisi ve güzeli olan biricik oğlunu üzmekten korkarak “İyiyim.” der
Hazreti Âmine ama kısa bir süre sonra vefat eder. Peygamber Efendimiz altı yaşındayken anasını kaybetmenin derin acısını yaşayarak çok ağlar. Ümmü Eymen onu bağrına basarak teselli etmeye çalışır. O, âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber olsa da, o an anne sevgisiyle yüreği yanan bir dürr-i yektadır.
Duhan Suresi’nin 6. ayetinde mealen “Rabb’in seni yetim bulup da barındırmadı mı?” ayetinde işaret ettiği gibi, bundan sonraki hayatında, merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Rabb’imizin eşsiz koruması altında olacaktır. Yıllar sonra, Hicret’in altıncı yılında, Hudeybiye Umresi sırasında, Ebva Vadisi’nden geçerken, annesinin kabri başında durur, gözyaşları içinde dua eder ve mezarının toprağını mübarek elleriyle düzeltir. O ağlayınca ashab-ı kiram da ağlar.
Daha sonra oradan ayrılırken Ashabı neden ağladığını sorduğunda Sevgili Peygamberimiz, “Annemin şefkat ve merhametini hatırladım.” diyecektir. Sözümüzü bir hadis-i şerifle bağlayalım: “Anasına babasına iyilik edene müjdeler olsun. Allah, onun ömrünü uzatır.”
Raziye SAĞLAM
YazarYeni bir öğretim yılı başlarken aileler tatlı bir telaş içindeler. Bizim zamanımızda eve en yakın okul, en çok tercih edilen okuldu ki bunlar da çoğunlukla devlet okulları olurdu. Zaten özel okulların...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Genç adam, babasının vefatından çok, onun bıraktığı arsanın küçüklüğüne yanıyordu. Üstelik de bu arsa, üç kardeşe kalmıştı. Fakat o, erkek çocuk olmasından ötürü burasının kendisine yakıştığına inanıy...
Yazar: Sema KORKMAZ
Ben sekiz yaşındayken, Vefa’dan Fatih’e, otuz altı dairelik büyük bir apartmana taşınmıştık. Komşularımızın çoğu Karadenizli olduğu için, bizim adımız Malatyalılardı. İlk tanışırken, komşumuz Hafız Ha...
Yazar: Raziye SAĞLAM
İçinde bulunduğumuz ayda, 29 Mayıs 1453, İstanbul’un fethini kutluyoruz. İstanbul’un fethi, son zamanlarda bazı çevrelerce basitleştirilmeye çalışılsa da insanlık tarihindeki en önemli olaylardan biri...
Yazar: Raziye SAĞLAM