Mücavir
Komşuluk, insan ilişkilerinin en önemli parçalarından biridir. Komşular insanın ailesinden sonra sosyal hayatı en fazla paylaştığı kişilerdir. Hâl böyleyken insan komşusuna gerçek manada kıymet verip evinde pişen yemekten bir tas ona ayırdığı gibi derdini, tasasını, elemini, kederini ve pek tabii neşesini dahi bilerek ona her manada destek olmalı, vefalı davranmalıdır.
Türk Dil Kurumu’na göre, ‘komşu’ kelimesi birbirine bitişik ya da yakın konutlarda oturan kimselerin birbirlerine göre aldıkları ad olarak tanımlanmaktadır. Kelimenin kökenine inecek olursak eski Türkçede ‘kon’, "konaklamak, ikamet etmek"; ‘konış’, "karşılıklı konaklamak" anlamlarına gelen kelimelerin türetilmesiyle oluşmuştur. Yine bu sözcük Eski Türkçe konşı sözcüğünden evrilmiştir. Komşu kelimesi -tarihte bilinen en eski kaynaklara bakıldığında- ilk kez 1000 yılından önce kullanılmıştır.
Bir de bunun yanında mücavir kelimesi vardır ki bütün birbirinden bihaber komşuluklara nispeten gönülleri fethedecek niteliktedir. Mücavir kelimesi de komşu anlamına çıkmaktadır fakat kişinin civarında olan manası da vardır. Biliriz ki günümüz dünyasında komşulukların birçoğu yalnızca iki adım ötede olmasıyla sınırlıdır. Ne yazıktır ki aynı apartmanda oturan kişiler komşu olsa da aslına bakarsak mücavir değildir. Yani mecazi olarak komşu kişinin yakınında otursa dahi civarında bulunmamaktadır.
Hasan-ı Basrî (k.s.) şöyle buyurur: "İyi komşuluk, yalnız komşuya eziyet etmemek değil, komşunun eziyetlerine de katlanmak demektir.”
İyi komşu düşüncesi, kişiye göre değişebilmektedir. Aslında tam olarak burada şahsın komşusundan ne istediğine bağlıdır. Elbette ki Müslüman, komşusu açken tok yatmamaya özen gösterendir. Fakat asıl komşu gönül tokluğuna sebebiyet veren, kişiye “Ahirette de komşu olalım.” duasını ettiren mücavirlerdir. Böylesine denk gelen ne şanslıdır ki sadece ev almamış, komşu bulmamış, aslında hem dünya hem ahiretteki yegâne dostunu bulmuş, göz aydınlığını kazanmış demektir.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, bir beyitlerinde şöyle buyurmuştur:
“Dostdan gayrı ki yok dünyaca hiç varım benim”
Yani denilmek istenmiştir ki, benim bu dünyada dosttan başka kimsem yok, tek varlığım dostumdur.
Bu beyitten ileri gelerek diliyorum ki Rabb’im bütün Müslümanlara mücavirlerini, gönül dostlarını versin. Âmin.
H. İklil ABBASOĞLU
YazarZaman, insana bahşedilmiş en kadim sırdır. Günler birbirini takip ederken, bazı aylar vardır ki zamanın içinden sıyrılıp âdeta ruhu olan bir misafir gibi gelir ve insanın kalbine dokunur. İşte Ramazan...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Sultan III. Mustafa’nın, Hibetullah Sultan’dan sonra doğan kızlarındandır. Annesi, Başkadın Efendi Mihrişah Sultan’dır. Sultan III. Selim’in de ablasıdır. 1761 yılı Ramazan-ı Şerif’inin 15. günü dünya...
Yazar: Bengisu HAYAT
Göz, kimi zaman sadece görmek için vardır kimi zaman ise görmekle yetinmez; derinlere işler, ruhu okşar, kalbe dokunur. İşte nergis çiçeği, yalnızca bir çiçek değildir; bir bakış, bir dokunuş, bir çağ...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Sorumluluk, yaşamın her anında ve her alanında bizi şekillendiren derin bir bilinçtir. Bu bilinç, çevremizden ailemize, arkadaşlarımızdan mesleğimize, dünyamızdan kendi özümüze kadar uzanan geniş bir ...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU