Edebiyatımızda Ramazan
Gönderdi Hudâ çün bize mihman ramazanı
Hoş tutmaya niyyet edelim biz dahı anı.
Ramazan; biz kullar için yüce Yaradan’ın rahmet ettiği bir aydır. Ramazan, mağfiret ve istiğfar ayıdır. Açlık, susuzluk, dinginlik halidir. Ramazan; on bir ayın sultanı, başka bir hal, başka bir dünya, bambaşka bir zamandır. Her yönüyle insana huzur ve sekinet veren ramazan ayına, edebiyat dünyamız da bigâne kalmamıştır. Edebiyat aşinadır. Bütün güzelliklere…
Sözlükte “günün çok sıcak olması, güneşin kum ve taşları çok ısıtması, kızgın yerde yalınayak yürümekle ayakların yanması” anlamlarındaki “ramad” masdarından veya “güneşin güçlü ısısından çok fazla kızmış yer” mânasındaki “ramdâ” kelimesinden türeyen ramazan, kamerî yılın şabandan sonra, şevvalden önce gelen dokuzuncu ayının adıdır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olsa da yazılı olarak ilk defa 1387 yılında İrşadü'l-Mülûk ve's-Selâtîn adlı eserde kullanılmıştır.
Ramazan en başta “Ramazaniye” isimli özel bir türün doğmasına sebep olmuştur. Ramazaniyeler, genel olarak ramazandan bahseden eserlerin ortak adıdır. Bunlar genellikle manzum olarak ve kaside biçiminde yazılmış eserlerdir.
Halk arasında uzun saatler boyunca aç ve susuz durmak, oruç hâlinde bulunmak bütün zorluğuna rağmen baş üstünde tutulur. Öyle şikâyet yoktur ramazandan, tatlı bir meşakkattir. Ramazaniyeler bu yüzden yazılmıştır. Bu güzel ve mübarek ayın verdiği coşkuyu dile getirmek, ramazan ayının gelişini tebrik etmek ve ramazan ayının faziletleri üzerinde durulan şiirler, ilahiler, kasideler, nesirler yazmaktır maksat.
Ramazanın her anı edebiyatla dile gelecek, oruç duygu diline dönüşecek, ramazan edebiyatla buluşacaktır. Öyle ki bu kavram etrafında atasözleri ve deyimler oluşmuş, fıkralar üretilmiş, hatıra türü büyük bir zenginlik kazanmış, ramazaniyeler, ramazan manileri, ilahiler bu ayda üretilen verimli eserler olmuşlardır. Böylece ramazan, edebiyatımızın her alanında yeni eserlerin doğmasına sebep olmuştur.
Bu tür eserlerde ana konu ramazan, oruç, teravih, kadir gecesi, iftar, sahur, camiler, mahyalar, kandiller ve bayramdır. Hatta bu bütünlük içinde ramazanın tabii bir gerçeği olarak iftar yemekleri, zengin ve yoksul kişilerin hâlleri vs. de bu tür eserlerin işledikleri konular arasına girer.
Açıldı yine mısra-ı dervâze-i gufran
Hak’tan taleb-i mağfirete vakt ü zamandır
Enderunlu Vâsıf burada ramazanın rahmet ve bereket mevsimi olarak gelmesini, bağışlanma kapısının açıldığını, bu ayın Allah’tan af dileme zamanı olduğunu bizlere anlatmıştır.
Dilerim ki; ramazan ayını güzelce karşılar, ihya eder ve uğurlarız ve bu mübarek ayda biz de bağışlananlardan oluruz.
Hoş geldin 11 ayın sultanı! Hoş geldin yâ şehr-i ramazan!
H. İklil ABBASOĞLU
Yazar“Melek” kelimesi, Arapçadaki “malak” kökünden gelir ve “tanrısal varlık, haberci, elçi” anlamlarına sahiptir. Fakat bu kelime, güzel Türkçemizde mecazî olarak da birden çok anlama karşılık gelvermekte...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Edep bir taç imiş nur-ı Hüda’danGiy ol tacı emin ol her beladan.Âlemlerin Rabb’ine ancak edeple güzel kul olur insan.Başta ibadet ve taatler olmak üzere, her yerde ve hâlde edepten ayrılmamak ve güzel...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
İnsanı insan yapan değerlerin başında edep ve hayâ gelir. Edep, bir insanın hem kendisine hem de başkalarına karşı duyduğu saygı ve nezaketle şekillenen bir erdemdir. Hayâ ise utanma duygusunun inceli...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
“Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz.” diyor Mevlâna Hazretleri. Arkasından Hz. Ali’nin tüm insanlığa ders niteliğindeki aydınlık sözü geliyor akıllara; “Kimseden vefa görmesem de vefa göstermey...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU