Gönülde Açan Güller
Gönül kelimesi, Türkçenin en eski kelimelerinden biridir. Eski Türkçede “könül” biçiminde kullanılmış, zamanla ses değişimlerine uğrayarak günümüz Türkçesinde “gönül” hâlini almıştır. “Könül” kelimesi, Kaşgarlı Mahmud’un 11. yüzyılda kaleme aldığı Divânü Lügati’t-Türk’te “istek, arzu, kalp, sevgi” anlamlarında geçer. Bu hâliyle yalnızca bir duygu ya da içsel bir hâl değil, aynı zamanda bir yöneliş, bir meyil, bir varoluş hâlidir.
Gönül, yalnızca kalbin karşılığı değildir. Kalp, etten; gönül, sırdandır. Kalp atar, gönül ağlar. Kalp durur, gönül susar ama yok olmaz. Bu yüzden gönül, dilimizde bir yer belirtmekten çok, bir hâli, bir iklimi tarif eder. Onun haritası yoktur ama herkes oraya bir defa uğrar.
Gül, doğanın sırla örtülü dilidir. Binlerce yıldır şairlerin kaleminde açar, âşıkların dudağında titrek bir harf olur. Tasavvufta Allah’ın güzelliğini, halk edilişin sırlarını anlatır. Lirik şiirlerde sevgilinin yanağına benzetilir; aşkın sembolüdür, hem vuslatın hem ayrılığın nişanesi…
Şeyh Galip, Hüsn ü Aşk’ta şöyle der:
Güle sordum dedim; “Ey nazlı çiçek, nedir bu dikenle imtihanın?”
Gül dedi ki; “Aşkın hükmü budur; diken olmadıkça gül sayılmazsın.”
İşte tam da burada gönül ve gül birleşir. Gönül de gül gibi acıyla güzelleşir. Dikenle imtihanı olmayan gönül, derinlik kazanmaz. Aşkın kalbine inmek isteyen her yürek, önce kendini yaralayan bir güle tutunmak zorundadır.
Gönül kelimesi, yalnızca bir kelime değil, Türk edebiyatında bir bakış açısıdır. Halk edebiyatından Divan şiirine, modern edebiyattan çağdaş denemelere kadar uzanan geniş bir alanda gönül; sevginin, sadakatin, sabrın ve teslimiyetin dilidir. Klasik Türk edebiyatı, gül ve gönül arasında ince bir köprü kurar. Gül, çoğu zaman sevgilinin remzi, gönülse âşığın mekânıdır. Gülün açmasıyla gönlün titremesi bir olur.
Yahya Kemal ise “Rindlerin Akşamı” şiirinde şöyle der:
“Gönlümüz şâd idi âteş gibi bir şevkle bu akşam…”
“Kırdılar rûhumuzu her rengiyle gülzârın gülleri…”
Yahya Kemal’in “gülzârı” yani gül bahçesi, bir düş iklimidir. Ancak o güzellik içinde bile bir hüzün gizlidir. Gül, ne kadar taze olursa olsun solmaya mecburdur; tıpkı gönlün de her mutluluğu bir hüzne bağlaması gibi…
Gönül bir bahçedir; gül ise onun içindeki en nadide çiçektir. Her bir şairin dizelerinde, her bir halk türküsünde gönül ve gül birlikte salınır.
O hâlde gönlümüzde bir gül açsın istiyorsak, önce kendimizi o gönlün bahçıvanı bilmeliyiz. Aksi hâlde gül de solar; gönül de.
H. İklil ABBASOĞLU
Yazar“Kul” kelimesi, Türkçe’nin derin köklerinden gelen bir ifade olup tarih boyunca farklı anlam katmanlarıyla işlenmiştir. Türk Dil Kurumu’na göre “kul”, Allah’a bağlılık ve itaat içinde olan kişi anlamı...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Hulûsi kalp ile kapına geldim,Hakk’ın has kulusun; inandım, bildim,Ben ki uzaklarda bir garip güldüm,Hulûsi Efendi şeyhim, efendim.Darende’ye doğan aysın, güneşsin,İlim ocağında sevgiye eşsin,Ulaştır ...
Şair: Rabia BARIŞ
Geçtiğimiz nisan ayında ilk umre yolculuğumuzu yaptık. Yakın bir akrabamın bir tur şirketi var. Birden karar verip onu aradık ve sağ olsun, bize biraz da kolaylık göstermesiyle yola çıktık. İlk durağı...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Komşuluk, insan ilişkilerinin en önemli parçalarından biridir. Komşular insanın ailesinden sonra sosyal hayatı en fazla paylaştığı kişilerdir. Hâl böyleyken insan komşusuna gerçek manada kıymet verip ...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU