Malazgirt Zaferi ve Birlik Ruhu
Şanlı Türk tarihinde İstanbul’un fethi kadar önemli bir başka dönüm noktası da Malazgirt Zaferi’dir. Bu Zafer neticesinde Anadolu bize vatan olmuştur. İslâm tarihi açısından yönetim sisteminde Müslümanların hâkimiyeti güçlenmiş, yeniden etrafa yayılmış, başka coğrafyalardaki gönülleri İslâm’ın sevgisiyle buluşturmuştur.
Selçukluların bu zaferle bu toprağa ektikleri tohumlar Osmanlı çınarı olarak 600 yıl insanlığa huzur gölgesi olmuştur. Türk milletinin dünya siyasetine yön vermesi adeta Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra gelişmiştir. Vatan ve hâkimiyet kuran bir zafer olması bakımından tarihî önemi büyüktür.
Türk devlet anlayışı, insanlığın refahı ve toplumun huzuru için ırk, mensubiyet ve inanç ayırmadan herkesin güvenini temin eden bir temele dayanır. Bu topraklardaki Hitit ve Roma dâhil yaşanmış bütün medeniyetlerden daha üstün, insanlığın henüz ulaşamadığı parlak bir medeniyet inşa edilmiştir.
Malazgirt Zaferi’nin sahip olduğu geniş kapsam ve kalıcı önemini Bizans tarihçisi Peter Charanis, şu cümlelerle belirgin hâle getirmiştir: “Malazgirt Savaşı, Küçük Asya’nın ve uzun vâdede yüzyıllar boyunca da Yakındoğu’nun kaderini belirleyecekti.”
Selçuklular ilk dönemlerinden itibaren İslâm dünyasında birlik oluşturma hedefiyle gayret göstermişlerdir. Onun içindir ki Malazgirt Savaşı’nın “İslâm birliği ve kardeşliği” bağlamında bizatihî önemi dikkati câliptir. Abbasi Halifesi, İslâm ülkelerinin her tarafına gönderdiği ve bütün mescitlerde “âminler” eşliğinde okunan dua metninden veya savaşa iştirak eden inanmış askerlerin ortak tutumlarından bu birlik ruhunun nüvesinin oluştuğu bilinmektedir.
Bu birlik ruhu takip eden asırlarda İslâm dünyasının sosyal, siyasal ve hatta kültürel tarihinin en muharrik gücü olarak tarihe geçmiştir. Böylece aziz milletimiz her yönde öne çıkmış, rehber olmuş, civar devletler nezdinde kuvvet ve siyaseti genel kabul görmüştür.
Malazgirt Zaferi’nin olumlu neticeleri sadece bunlar değil, İslâm dünyası üzerindeki etkisi hatta ilk ve önemli bir örnek olmasından dolayı hiç kuşkusuz bunlarla ilişkili olarak başka sonuçlarının da varlığı zikredilebilir. Bunları özetleyecek olursak; Selçuklularla birlikte İslâm dünyasının politik zemini haline gelen “Sultan” ve “Halife” ayrımının mutlaklaşmış, “Ümmet’in askerî ve siyasî yönden liderliğinin” Türk milleti tarafından deruhte edilişi genel geçer bir kabul olmuş, İslâm toplumunda siyasi merkez Anadolu’ya geçmiş, orta vadede Bizans’ın Anadolu’nun doğu ve güneydoğu kesimlerinde Müslümanlara karşı kurmuş olduğu direniş hattı çökmüştür.
Ayrıca fetih ve İslâmlaşma süreci bütün Anadolu sathına yayılmaya başlamış, bunun sonucu olarak Anadolu bir Türk-İslâm yurdu hâline gelmiştir. Yine konuya bu açıdan bakıldığında, Müslüman Türklerin Avrupa içlerine kadar ilerleyip Roma’ya kadar gerçekleştirilen fetih faaliyetleriyle İslâm dininin Avrupa içlerine kadar ulaştırmayı başaracak Osmanlı devlet ve medeniyetinin temeli Malazgirt Zaferi’yle atılmıştır. Bu aziz vatanı şimdi canımız pahasına korumak da bizlere düşmektedir. Sefer bizden zafer Allah’tandır.
Kemal DEMİR
Yazar08-13 Haziran 2023 tarihlerinde iki arkadaşımla birlikte Özbekistan’a hareket ettik. Türkiye saatiyle 18.25’te İstanbul’dan Taşkent’e hareket eden Türk Hava Yolları uçağımız dört buçuk saatlik bir uçu...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Bir nevi irfan seyyahı olarak nitelendirebileceğimiz İbnü’l-Arabî’nin Anadolu seyahatini de ilim ve irfan seyahati olarak nitelendirmek mümkündür. Çünkü ömrünü, çeşitli hocalardan ders alıp sürekli ol...
Yazar: Oğuzhan AYDIN
Tasavvufî eğitimin önemli unsurlarından biri müriddir. Mürid, kelime anlamı olarak bir şeyin gerçekleşmesini istemek, arzulamak veya bir amaca yönelmek gibi anlamlara gelir. Tasavvufta ise Allah’a ula...
Yazar: Kemal DEMİR
Hainler vatanın kıymetin bilmez Oysaki kan verdik biz bu toprağa İnandık amenna şehitler ölmez Cephede can verdik biz bu toprağa Yürürken seferde nebi izindeTereddüt görünmez erin gözünde Namımı...
Şair: Hulusi TATAR