Yegâne Rehber Hazreti Peygamber
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), öğretmenlerin piri sayılır. O, peygamberlik görevini usta bir rehber ve öğretmen olarak yerine getirmiştir. Peygamberimiz herhangi bir eğitim öğretim sürecinden geçmemiş (ümmi) bir insan olsa da Allah onu bizim için özel eğitmiştir. Bir hadis-i şerifinde Peygamberimiz, “Beni Rabb’im terbiye etti ve terbiyemi en güzel yaptı.” buyurmuştur. Peygamberimiz’in öğretmeni Cebrâil (a.s.) idi. Cebrâil de Allah’ın verdiği görevleri yerine getiriyordu.
Peygamberimiz, hayatın her yerinde, her aşamasında, her yaştan ve mizaçtan insanla muhatap olmuş; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırmak suretiyle insanları tatlı bir dil, güler bir yüz ve yapıcı bir metot ile eğitmeye çalışmış, bunda da başarılı olmuştur. Cahiliye Dönemi Arap toplumunun yaşantısına bakıldığında Arapların Peygamberimiz’in rehberliğinde nereden nereye geldiği bariz bir şekilde görülmektedir. Cahiliye toplumu İslâm medeniyetini inşa eden erdemli bir toplum hâline gelmiş, Peygamberimiz’in çağına da “Asr-ı Saadet” denilmiştir.
Peygamber Efendimiz sabah, öğlen, ikindi ve yatsı namazlarından sonra cemaate döner, yarım saate yakın sohbet eder, soruları cevaplandırırdı. O, konuşurken tane tane, veciz bir şekilde, insanların anlayacağı sadelikte konuşurdu. Onun konuşmalarını biri yazmak istese yazabilirdi. Bu sebeple kendisine, veciz konuşan anlamında “cevâmiu’l-kelim” denilmiştir. Gördüğü bir hatayı insanları kıracak şekilde yüzlerine vurmaz, cemaate hitaben “Bana ne oluyor ki içinizden bazılarının şöyle şöyle yaptığını görüyorum.” diyerek uyarılarını umuma yapardı. İnsanların hatalarını düzeltirken ısrarcı olmaması gerektiğini biliyordu. Çünkü Allah kendisine “Sana sadece tebliğ etmek düşer.” demişti.
Eğitimde başarı elde etmede öğrencinin öğretmenini, öğretmenin de öğrencisini sevmesi çok önemlidir. Öğretmenini seven öğrenci onun anlattıklarını dikkatle dinler, tavsiyelerini benimser hatta onu kendisine rol model yapar. Öğrencisini ve işini seven öğretmen de gönül diliyle konuşur, gönüllere dokunur, öğrencilerin zihninde ve kalbinde kalıcı tesirler bırakır. Peygamberimiz de böyle yapmaktaydı. O; insanlara tatlı dil, güler yüz ve sıcak bir kalp ile yaklaşıyordu. Allah, Kur’an’da Peygamberimiz’in bu yönünü Âl-i İmrân Suresi 159. ayetinde şöyle övmüştür. “O vakit, Allah’tan bir rahmet ile sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın hiç şüphesiz etrafındakiler dağılıp giderdi.” Sahabe-i kiramdan her biri Peygamber (s.a.v.)’in en yakın arkadaşı olarak kendisini görmekteydi. Çünkü O, herkese samimi davranmaktaydı. Onun bu yaklaşımı da eğitimdeki etkisini artırmakta idi.
Peygamberimiz, öncelikle güzel ahlakı ile bireysel hayatında ve aile hayatında insanlara örnek oluyordu. Eşleri arasında adaletli davranırdı. Çocuklarını ve torunlarını sever, başını okşardı. Kızsa da sabırlı davranır, insanların duyunca rahatsız olacağı bir söz ve davranışı olmazdı. Çok hadis rivayet eden, uzun ömürlü âlim sahabelerden Enes b. Malik’i annesi henüz çocukken Onun emrine vermişti. Bir ulak vazifesi görür, getir götür işlerini yapardı. Bir seferinde Peygamberimiz, Enes’i birini çağırması için göndermişti. Uzun süre Enes ve beklediği adam gelmeyince onları aramaya çıktı. Bir de ne görsün? Enes kendisine verilen görevi unutmuş, çocuklarla oyuna dalmıştı. Peygamberimiz, Enes’in kulağından acıtmayacak şekilde tutmuş, ona “Ben sana ne söyledim, sen ne yapıyorsun?” demişti.
Peygamberimiz, ömrünün son aylarında hac yolculuğuna çıktığında Medine ile Mekke arasında bir yerde konaklamışlardı. Hz. Ebu Bekir, kendi devesi ile Peygamberimiz’in devesini kölesine emanet etmiş, develere iyi bakmasını tembihlemişti. Develer üzerinde suları, yiyecekleri, yedek elbiseleri vardı. Köle de molada uyumuş, develeri kaybetmişti. Zor durumda kalan Hz. Ebu Bekir, kölesini dövmeye başlamıştı. Peygamberimiz de “Heey, şu ihramlıya bakın; hem ihramlı hem de kölesini dövüyor, olacak iş mi?” diyerek en yakın arkadaşını kızmadan ve kırmadan uyarmıştı. Sonra develer de bulunmuştu.
Peygamberimiz sahabeye ciddi bir uyarı yapacağı zaman hutbeye çıkar, önce “Elaaa!” diyerek sahabenin dikkatini üzerine toplar, ondan sonra uyarısını yapardı. Sahabe, Peygamber (s.a.v.) konuşmaya “Elaa!” diyerek başlamışsa önemli bir uyarı yapacağını bilirdi. Konuşurken jest ve mimiklerini de etkili bir şekilde kullanırdı. Önem verdiği hususları birkaç defa tekrarlayarak sahabenin konuyu iyice anlamalarını sağlamaya çalışırdı. Bazen de sahabeye bir konuda ne düşündüklerini sorar, onun üzerine kendi düşüncesini beyan ederdi.
Peygamberimiz ailesinde örnek bir koca ve baba, yaşadığı mahallede iyi bir komşu, sahabe arasında arkadaş, risalet görevini yaparken peygamber, savaş yapmak zorunda kaldığında ise iyi bir komutan idi. Hangi işi üstlenirse bihakkın yapar ve işin doğrusunu yanındakilere öğretirdi. Her konuda olduğu gibi öğretmenlerin de metot olarak ondan öğreneceği birçok husus bulunmaktadır.
Emine Büşra YÜKSEL
Yazar
Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır. İnsan, Allah’ın en güzel eseri olması bakımından değerlidir. Allah’ın sıfatlarından olan “el-Kerim”, değerli ve cömert anlamlarına gelmektedir. Kur’an’da “ke...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Bazı meslekler vardır, saatle ölçülmez.Bir dersin, bir bakışın, bir kelimenin ömrü insan ömründen uzun olur.Öğretmenlik işte öyle bir meslek.Günü gelince değil, her anında öğreten; sınıfın kapısından ...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Kıymetli okuyucularımız,İnsanoğlunun yaratılışından beri arayışı hiç bitmemiştir: “Ben kimim, neden varım, doğru yol nedir?”Bu soruların cevabı ilimdedir; yani bilmekte, anlamakta ve öğrenmekte.Kur’an...
Yazar: Editör
Medeniyet; bir milletin ya da milletlerin, kendi bilgi ve kültürleri yanında diğer milletlerin bilgi ve kültürlerinden de istifade ederek, bilgi ve düşüncede, hayatın her alanında, sanat, edebiyat, za...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL