YAĞMUR YAĞMIYOR, NEDEN Mİ?
Kurak geçen bir yaz gününde cemaat, Cuma namazı sonrası cami imamı ile beraber kurumaya yüz tutmuş mahsulleri kurtarma ümidiyle bozkıra yağmur duasına gider. Hacet namazları kılınır, dualar edilir, kurbanlar kesilir ama gökyüzünden tek damla yağmur düşmez yine. Cemaat boynu bükük, tekrar kasabaya geri döner, aradan birkaç̧ gün geçer ve bir Allah dostunun yolu kasabaya düşer. Kasaba halkı, Allah dostunun yanına gelerek kendileri için yağmur duasına çıkmasını söyler ancak Allah dostu yağmur duası yerine kasabayı halkla beraber gezmeyi önerir. Halk şaşkınlık ve merakla birlikte Allah dostunun ardına düşer, evleri dolaşmaya başlarlar. 3-5 evi dolaştıktan sonra damı çökük, kapısı kırık bir eve rastlarlar ve Allah dostu kapıdan içeri doğru seslenip ev hanesini dışarı çağırır. İçeriden orta yaşlarda, üzeri yamalı bir kadın ve iki yetim kız çıkar. Allah dostu, hâl hatır sorduktan sonra, evin beyinin kalp krizi geçirip erken yaşta öldüğünü ve kadının da iki yetim kızıyla yalnız başına kaldığını öğrenir. Allah dostu, kadın ile hasbihal ettikten sonra küçük kızlara kendisinden istekleri olup olmadığını sorunca kızlardan birisi çatıları için kiremit diğeri de kendisi için yeni bir ayakkabı ister. Allah dostu, hemen yanındaki cemaatten evin damı için kiremit ve diğer kız için ayakkabı alınmasını ister. Bu arada Allah dostu, küçük kızlara "En çok ne için dua edersiniz, söyleyin bakalım." diye sorar. Kızlardan birisi, "Damımız eski olduğu için, evimiz ıslanmasın diye, Allah'tan yağmur yağdırmamasını isterim hep." der. Diğer kız ise, "Ben de eski ayakkabım delik, ayaklarım yağmurlu havalarda ıslanıyor diye Allah'tan yağmur yağdırmamasını istiyorum hep." demiş̧. Allah dostu, bu sözlerden sonra yanındaki cemaate dönerek, "Sadece Allah'ın kudretinde olan bir duayı etmeden önce kendi kudretinizle birinin duasını yerine getirmediğiniz sürece duanız kabul olmaz ey cemaat." diyerek meseleyi özetlemiş̧. Yani dostlar; bugün yaşadığımız kuraklık için yağmur duasının yanı sıra, o Allah dostunun yaptığını yapmamız da gerekli ve makbuldür vesselam.
Sema KORKMAZ
YazarGeçen gün elime bir antika ütü geçti. Demirden, ağırca döküm bir ütü. Yaklaşık 15 cm derinliğinde, üstü yine demirden kapaklı, kilidi kuş şeklinde, içine kor ateş konarak sıcaklık elde edilen, ahşap s...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Çok sevdiğim bir ağabeyim yayınevi kurmaya karar verdiğinde böyle sürpriz problemlerle karşılaşacağını hiç düşünmemişti şüphesiz.Daha ilk adımda bir çelme ki sormayın.Şöyle oldu:Öğrencilik yıllarından...
Yazar: Sema KORKMAZ
Hacı Baba, evde tesadüfen bulduğu Osmanlıca yazılmış hatıra defterini okuyunca gözyaşlarına boğulur. Ev halkını masanın etrafında toplayıp onlara da okur. Hacı Baba okudukça, masanın etrafındakilerin ...
Yazar: Sema KORKMAZ
Hz. Peygamber (s.a.v.), özel hayatında ihtiyarî fakrı tercih etmiş; daha ziyade Hz. Aişe’nin odasında ashaptan gelen hediyelerin çoğunu yoksullara ve suffe talebelerine aktarmıştır. Bununla beraber O,...
Yazar: Sema KORKMAZ