Vefâlı Bosna Ziyâreti
Vefâ Bir İman Şûbesidir: H. Hamideddin Ateş Efendi’nin Vefâlı Bosna Ziyâreti
“Vefâ, insana yakışan bir asâlet, dostluğun ve sadâkatin en güzel nişânesidir.”
Vefâ, gönül bahçelerinde yetişen bir güldür. Vefâlı insanlar duygu, düşünce ve tasavvurda aynı şeyleri gül güzelliğiyle paylaşan kişilerdir. Kin, nefret ve kıskançlık gibi duygular vefâkâr gönüllerde kendilerine yer bulamaz. O gül ki, sevgi suyuyla beslenir, dalları yeni goncalar açar, güzelliklerle süslenir. Vefâyı şiar edinenler, konuşurken doğru söyler, verdiği sözde durur, ettiği yeminlerde vefâlı olur. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî’deki bir beyitte şöyle dile getiriliyor:
"Doğruluk kârın olsun vefâ şiârın olsun
Sadâkatta vefâda örnek insan ol örnek"
Kur’ân-ı Kerim’de, Yüce Allah (c.c.), kendisinin vefâlı olduğunu dile getirdiği gibi, vefâyı başta peygamberler olmak üzere seçkin kişilerin özelliklerinden ve insanlığın temel iyiliklerinden biri olarak zikreder. Hz. Ebû Bekir’in İslâm tarihindeki vefâ hasleti ve öncülüğünü şiirinde Hassan b. Sabit şu şekilde terennüm etmektedir:
Eğer Sâdık bir dostu anıp üzüleceksen,
Kardeşin Ebû Bekir’i hatırla güzel işleriyle.
O, Peygamberden sonra en iyisiydi yaratıkların,
Ve en âdili, günahtan en sakınan,
O, omuzladığı davaya en vefâkâr,
O Peygamberi doğrulayan ilk insan.
O, en tehlikeli anda Muhammed’e yâr.
Düşmanlar dağı çepeçevre sarıp tırmandığında,
İkinin ikincisiydi, yüksek mağarada.
Ondaki Resûl aşkını görünce bildiler,
Hiç kimse denk olamazdı bu kahramana
İslâm ahlâkının temel taşlarından biri olan vefâ, sadece geçmişi hatırlamak değil, onu yaşatmak, ona sâdık kalmak ve gerektiğinde bunun gereğini yerine getirmektir. Bu sadâkat; kişilere, değerlere, sözlere ve hatıralara karşı bir bağlılık hâlidir. Bu bağlamda vefânın en güzel örneklerinden biri, günümüzün yaşayan tasavvuf büyüklerinden H. Hamideddin Ateş Efendi’nin, Bosnalı Nakşbendî şeyhi Halil Hulûsi Brzina Efendi’nin cenaze namazı için Bosna’ya yaptığı ziyâretle hayat bulmuştur.
Hak Âşıklarına Saygı ve Sadâkat
Şeyh Halil Hulûsi Brzina Efendi, Bosna topraklarında ilim ve irfanı temsil eden, gönülleri feyizle yoğuran bir mürşid-i kâmil idi. Bosna Savaşı yıllarında bir General ve Gazi olarak gençleri ve gönüllü askerleri organize etmiş, Aliya İzzetbegoviç’in yayında yer almıştır.
Onun irfan halkası, sadece Bosna’yı değil, mâneviyat yolculuğunda nice kalbi etkileyen bir silsilenin parçasıydı. H. Hamideddin Ateş Efendi’nin, bu büyük zâtın cenaze namazı için Türkiye’den kalkıp Bosna’ya gitmesi, sadece bir dostluk ziyâreti değil, aynı zamanda İslâm ahlâkında yüce bir değere işaret eden “vefâ”nın müşahhas bir tezahürüydü.
Bu davranış; “Hayatta iken birlikte olunan, yol yürünmüş, muhabbet duyulmuş kimseler vefât ettiklerinde de hatırlanmalı, unutulmamalıdır.” anlayışının ete kemiğe bürünmüş hâlidir. H. Hamideddin Ateş Efendi’nin 19 Temmuz 2025 Cumartesi günü Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Camii’nde düzenlenen cenaze merasimine ve cenaze namazına iştirâki bir vefâ örneğidir.
Modern Zamanda Unutulan Bir Değer: Vefâ
Zaman değişti, hayat hızlandı, dostluklar zayıfladı. Vefâ, modern insanın zihninde romantik bir nostaljiye dönüştü. Oysa İslâm’ın tavsiye ettiği vefâ; mezarı ziyâret etmekten, bir büyüğün hatırasını yaşatmaya, dostlarının evlâtlarına hürmetten, geçmişteki birliktelikleri unutmamaya kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.
Hamideddin Ateş Efendi’nin davranışı, bu anlamda bir hatırlatma, bir uyarı ve bir çağrıdır: Değerlere, hatıralara, gönül bağlarına sırt çevirmeyelim. Vefâ, kalbin asaleti; insanlığın özüdür.
Vefâ Sadece Bir Duygu Değil, Bir Davranıştır
Şeyh Halil Hulûsi Brzina Efendi’nin cenaze namazında saf tutan H. Hamideddin Ateş Efendi’nin bu davranışı, bizlere şunu bir kez daha göstermiştir: Vefâ sadece güzel bir söz değil, eyleme dönüşmesi gereken bir erdemdir. Gönül dünyamızda yeniden bu duyguyu yeşertmeli, dostlukları, hatıraları, geçmişi ve manevi büyüklerimizi unutmamalıyız.
Zira vefâ ise kalbi diriltir, gönülleri birleştirir.
Saraybosna Nakşbendî Tekkesi Şeyhi ve Bosna Hersek’te savaş dönemindeki Aliya İzzetbegoviç ordularının tugay komutanı General Halil Hulûsi Brzina bir konuşmasında kendini şöyle tanıtmaktadır:
“Mostar yakınlarında doğdum. Belgrat’ta üniversiteye gidip iki yüksek lisans yaptım. Şu anda 23 tekke bağlı bulunuyor. Askerî okulu bitirmeden 1992’deki Bosna Savaşı’nda 5 bin kişilik 7. Kolordu’nun komutanlığını yaptım. Tekbirlerle savaşa gidiyorduk. Sonra kurulan 1. Kolordu’nun komutanlığına getirildim. Dayton Antlaşması’ndan sonra Aliya İzzetbegoviç’ten izin alarak ordudan ayrıldım.
Savaş sırasında şeyhlik görevi de devam etti. Perşembe ve Pazar günleri zikir halkaları devam etti. Allah’ın yardımını savaş sırasında yanımızda hissettik. 1992’de Travnik yakınlarında namaz kılarken Sırp milisler tarafından 12 havan mermisi atıldı. Atılan havan mermilerinden hiçbiri patlamadı.
28 Aralık 1992’de Saraybosna ablukasını delmek amacıyla üç koldan saldırıya geçtik. Öncü birlikler Sırpların içine kadar sızdılar. Saraybosna’nın kenar mahallelerine kadar ulaşıldı. Ancak yardım gelmeyince bölgede 14 saat kalabildik. Çetnikler yardımın gelmediğini görünce saldırıya geçtiler.
37 şehit, 68 yaralı verdik. Aldığım yara sonucu omuriliğimde zedelenme oldu. Savaş sırasında 17 yaşında İmam-Hatip Lisesinde okuyan Armin Kovaç şehit düştü. Sırplarla yapılan na’ş değişiminde 40 günlük na’şının mis gibi koktuğunu gördük. Savaş esnasında postta otururken müritlerimin savaşmasını kabul edemezdim.
Onlarla birlikte bulundum. Savaşta ilk şehit düşenler müritlerimdi. Tekkenin bulunduğu yeri biz bulmadık, o yer bizi buldu. Peygamberimiz (s.a.v.)’in Bedir Savaşı’ndan sonra yaptığı gibi savaştan sonra daha büyük şevkle çalışmaya devam ettik. Eğer iyi insan yetiştirmek istiyorsak klâsik eğitim kurumlarının yanında insanın kalbine hitâbeden tekke tarzı eğitim yuvaları da olmak zorundadır.”
Halil Hulûsi Brzina, yine bir sohbetinde şeyhi Hâlid Efendi’nin önceden Halil Brzina olan ismine “Hulûsi” ismini de eklediğini; “Türk dostların olacak.” diye müjdeler verdiğini beyan ederek, “Hâlid Efendi bana Hulûsi ismini vurdu. Allah’a şükür Türkiye’de Orgeneral Hulûsi Akar gibi bir arkadaşım ve Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin mahdûmu Hâmid Hamîdeddin Ateş Efendi gibi bir dostum oldu.” demiştir.
2010 yılındaki Bosna-Hersek ziyâretinde Halil Hulûsi Brzina ile tanışan H. Hamîdeddin Ateş Efendi, 10.08.2011 yılında yazmış olduğu mektubunda şöyle demektedir:
“Dîn-i mübîn-i İslâm’a yardımcı olmak bütün Müslümanların asıl görevleri olmalıdır. Aynı istikâmette hizmet eden insanlar olarak, dinimizin emirlerini yaşamaya çalışırken, bu ilâhî güzelliklerin yüzbinlerce insana tanıtılması için gayret göstermek bir mü’min olarak vazîfemizdir.
Sizler bu vazîfenin bilincinde olarak gerek savaş yıllarında gerekse savaştan sonra özellikle gençleri mânevî bir halkanın etrafında toparlamak için olağanüstü faaliyetler gerçekleştirmişsiniz. Bunu yaparken ihlâsınız ve samîmiyetiniz vesîlesiyle, Allah’ın dinini genç dimağlara aşılayabilmek düşüncenizin sıhhati doğrultusunda, kendinizi Allah yoluna vakfetmişsiniz.
Allah (c.c.) da size yardım etmiş. Özellikle Balkanlar’a unutulmaya yüz tutan, tasavvufî kardeşliği tesis etmek için elinizden geleni yapmaya gayret ettiğiniz bu mânevî yolda çalışmışsınız. Allah’ın nusretiyle her şeye rağmen başarılı da olmuşsunuz. Allah yardımcınız olsun.”
Daha sonra Halil Hulûsi Efendi de Darende’ye ziyârete gelmiştir. Darende ziyâreti sonrasında yazmış olduğu 30.12.2012 tarihli mektubundaki satırlar şu şekildedir:
“Şahsımıza ve arkadaşlarımıza göstermiş olduğunuz ilgi, samîmiyet, sonsuz misafirperverlik ve kardeşçe sevgiden dolayı teşekkür etmek istiyorum. Bu şerefin sadece en sevilenlere bahşedildiğinin de farkındayım. Bu yüzden yüce Allah’a bizlere böyle kardeşler ve dostlar nasip ettiği için hamd ü senâlar ediyor ve dostlukla kardeşliğimizi pekiştirmesini niyâz ediyorum.”
Sonraki yıllarda karşılıkla ziyâretler devam etmiştir. Halil Hulûsi Efendi bu ziyâretlerinin birinde Zenitsa Bölgesi’nde çok sayıda ihvânı olduğunu ve onların Saraybosna’ya uzak olmalarından dolayı bu bölgeye bir dergâh inşâ edilmesini arzuladıklarını Hamîdeddin Efendi’ye belirtmiştir.
Bu doğrultuda Zenitsa’da yaşayan bir gönül dostu bir arazisini bu istikâmette tahsis etmiştir. Proje çizimi yine Halil Hulûsi Efendi’nin ihvanlarından bir mimar tarafından gerçekleştirilmiştir. Vakfımız, inşâatın yapılması ve tamamlanması amacı ile maddî yardımda bulunmuştur.
2014 Ramazan programı kapsamında inşâata gidilmiş ve son hâli hakkında detaylı bilgi alınmıştır. 2015 yılında H. Hamîdeddin Ateş Efendi Hazretleri’nin ziyâretinde inşâat yerinde görülmüş, Hulûsi Efendi Vakfı’nın maddî katkılarıyla inşâat bitirilme aşamasına getirilmiş ve 2018 yılındaki eksiklerin giderilmesiyle tamamlanmış ve açılışı yapılmıştır.
İşte bu dergâh açılışında H. Hamîdeddin Ateş Efendi, Nakşbendî silsilesinin Darende kolunun hüsn-i hatla yazılmış silsilenâmesini Halil Hulûsi Efendi’ye hediye etmiştir. Bu hediyeden memnun olan Halil Hulûsi Efendi kendi silsilelerinin de tasavvufî gelenek üzere hüsn-i hat ile silsilenâme olarak yazılmasını arzu etmeleri üzerine, H. Hamîdeddin Ateş Efendi’nin himmetleriyle Türkiye’de Hattat Emre Özdemir tarafından yazılan silisle Halil Hulûsi Efendi’ye hediye edilmiştir.
Halil Hulûsi Efendi bu ziyâretin birinde H. Hamideddin Ateş Efendi’ye şöyle demiştir: “Efendim, şimdiye kadar Türkiye’de faaliyet gösteren bazı dergâh mensupları buraya geldiler ama âdetâ bizi teslim almak üzere gelmiş gibi bir edâ sergilediler. Sizler ise Osmanlı kardeşliği, Türk vakarı ve İslâm birliği rûhuyla gönümüze bir güzel birlik esintisi, dergâhımıza kardeşlik rûhu, mensuplarımıza da gerektiğinde yardımcı olarak bizler önemli bir rûh getirdiniz. Ramazan ve diğer organizasyonlar vesilesiyle buradaki ihtiyaçlı kardeşlerimize yardımcı oldunuz. Yapılacak hizmetlere maddî ve mânevî destekleriniz oldu. Benim yaşım ilerliyor, içimden geçtiği şekliyle siz değerli büyüğümüze bendeki emânetleri teslim etmek istiyorum.”
Hamid Hamideddin Ateş Efendi ise; “Allah hayırlı ömürler versin. Burada insan yetiştiriyorsunuz. Savaştan sonra gençlerle ilgilenip onlara İslâm ahlâkını benimsetme yolunu seçmişsiniz. Bu samîmî gayretiniz inşâllah semerelerini verecektir. Burada yetiştirdiğiniz gönül ehli kimse sizden sonar hizmetlerinizi ve isminizi devam ettirir. Biz her zaman sizin vefâlı dostunuz kalmaya devam edeceğiz.” der.
Vakıf gönüllüleri bir Ramazan dolayısıyla yardım götürdüklerinde Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin ilâhilerinin okunduğu bir ses kaydını Meytaş Dergâhında Halil Hulûsi Efendi’ye dinletirler. Halil Hulûsi Efendi; “Bu sözleri ben önceden dinlemiştim. Eğer dünya kulağıyla duymadıysam mânâ âleminde bu mübarek sözler bana dinletilmiş. Bu sözlere ben âşinayım, bu kutlu kelâmların yabancısı değilim.” diyerek yakınlık ifadesinde bulunmuştur.
2013 yılında vakfımızın organizesiyle 200 kişilik bir grupla Bosna-Hersek ziyâreti yapılır. Bu ziyâret esnasında Halil Hulûsi Efendi bizzat ilgilenir ve savaş anılarının geçtiği mekânların gezilmesi esnasında eski hatıralardan bahseder. İlgili ziyâretten sonra H. Hamideddin Ateş Efendi şöyle bir mektupla o ziyâretteki duygularını dile getirir:
Darende, 03 Temmuz 2013
17-21 Mayıs 2013 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz Bosna-Hersek ziyâreti bizi ziyâdesiyle memnun etti. Nazik tavırlarınız, samîmî alâkanız ve içten ilginizden dolay teşekkürlerimi bildirir, sizlerin şahsında bütün dostlarımızı en kalbî muhabbetlerimle selâmlarım.
2012 yılının Aralık ayındaki sizin Darende ziyâretinizden sonra bir vefâ ve davete icâbet olarak yaklaşık 200 kişilik grubumuzla Bosna Hersek’te Saraybosna Havaalanındaki karşılamanız sizlerin misafire olan sevginizi gösterecek derecede üst düzeydeydi. Bizim bir talebimiz olmamıştı ancak, Saraybosna Başbakanı’nın makam arabasını bize tashih etmeniz, havaalanında güllerle karşılamanız, gruptaki herkese çiçekler sunmanız bize olan muhabbetinizin bir nişânesiydi. Gönül ancak, gerçekten sevdiğine kavuşunca coşar. Sizin bütün hâlinizde mânevî bir coşkunluk hissediliyordu.
Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç ve aziz şehitlerin kabirlerini ziyâret ederken, Allah için mücâdele edenlerin, o uğurda can verenlerin en yüce mertebelere ulaştığının berraklığını ve beyazlığını gösteren bir manzara ile karşı karşıyaydık. Duâlarla ve Fâtihalarla başta Aliya İzzetbegoviç olmak üzere bütün şehitleri andık. Suyun insan rûhuna olan olumlu etkisinin bir nişânesi olarak Bilge Kral’ın kabri civarında bulunan ay şeklindeki havuz, aslında inanan insanların rûhunun su tabiatlı yumuşak olduğunu anlatıyordu âdeta.
Fatih Sultan Mehmed Han’ın Bosna’nın fethinde otağını kurduğu tepeden Saraybosna’yı temâşâ ettikçe, evleriyle, camileriyle, tekkeleriyle, medreseleriyle, bedestenleriyle şehrin rûhundaki İslâm kokusunu hissettik.
Başçarşı’da birlik duygusunun iman gücünün ve kardeşlik hissiyatının en yücesiyle, grubumuzun geçişi esnasında Bosnalı kardeşlerimizin İslâm’ın ve Müslümanların kuvvetinden güç aldıklarını ifade edişleri, gönül birliğimizin ne kadar mühim olduğunu birbirimiz için ne kadar elzem olduğumuzu hatırlatıyordu.
Fâtih Camii’ndeki Cuma namazında da asılında aynı safta bulunan kardeşler olarak bu birlikteliği yine içtenlikle sergiledik. Sizlerle bu duyguları orada paylaşmıştık ama şimdi sizi özledikçe, yeniden hatırlatıyor, gönüllerin beraber olduğunu biliyor ve kalbî beraberliğimizin devam edeceğine inanıyorum.
Cumhurbaşkanı Bakır İzzetbegoviç ve Reis-ul Ulema Hüseyin Efendi Kavazoviç ile görüşmelerimiz gayet verimli ve samîmîyet içerisinde geçmişti. Her iki devlet büyüğünün de birkaç saat bizi bırakmaması, sohbetin, birlik rûhunun karşılıklı sevgi ve saygının bir numunesi idi.
İlk gün akşam, tekkedeki sohbet ortamı da bizlere farklı âlemler yaşattı.
18 Mayıs 2013 tarihinde Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Hazretleri’nin anıldığı panel de çok anmalıydı. Büyüklerimizin evrensel mesajlarının bütün dünya insanlarına yol gösterecek bir istikâmete olduğunu, Boşnakça konuşan akademisyenler her cümlede, her kelimede haykırıyorlardı.
Gönül coğrafyamızı ihyâ eden büyük zâtlara her devirde ihtiyaç vardır. Onlar kendi zamanlarını diri tutmuş, insanları güzelliğe sevk etmiş, ölmez eserler bırakarak bu dünyadan göçmüşlerdir. Bizler de bu yaşadığımız çağda, onlardan aldığımız mânevî güçle, gayret ediyor, gönüllerin fethi için çalışıyoruz.
Bu gerçek kıyâmete kadar devam edecektir. Önemli olan, Allah’ın yoluna insanları yöneltmek ve istikâmet üzere yaşamaları için nasihatlerde bulunarak, yön göstermektir. İşte Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Hazretleri ve bu necip silsilenin evlâtları daima bu irşad faaliyetlerini Allah rızası için yürütmüşler, gönül hastalıklarına tabib, seven kalplere habib olmuşlardır.
19 Mayıs 2013 günü ise, Sırp Savaşı’nda Allah’ın yardımının tecellisi olarak, zor şartlarda bile mücâdele rûhuyla hareket eden inanan gönüller hayat savaşı verirken, “Yaşam Tüneli”nden geçen erzakla hayatlarını idame ettirmelerinin insanlara kattığı tecrübeleri yerinde bizzat yaşayanlardan dinledik. Demek ki, kahır da lütuf da Yüce Allah’tan olduğuna göre teslimiyetle boyun eğip, ilahi takdire rıza gösterenler daima ilahi nusretle mükâfatlandırılırlar.
Zaten insan hayatında da bazen karanlık tüneller vardır. Önemli olan lâzım olan mânevî gıdaya ulaşabilmek için aydınlık saçan mürşid-i kâmilin ışığından faydalanıp, nefsin karanlıklarından kurtulabilmek için mücâdele etmeyi öğrenmek ve mânevî ışığın yol göstericiliğini hayata tatbik edebilmektir.
Aynı gün İgman Dağı’ndaki sohbet ortamı bizleri çok memnun etti. İgman Dağı’nı iman dağına çeviren tasavvuf kültürünün yıllar boyunca aynı şekilde devam edeceğine kaniyim. Çünkü sizin etrafınızda öbeklenen gönül erleri, askerî disiplinle tasavvufî disiplinin birleşmesiyle çok güzel bir saygı manzarası ortaya koymuş. Askerlerinizin bize olan saygısı, ortamın huzuruna olan katkıları ve bizim grubumuzun rahatı için yapılabilecekleri her türlü fedakârlıkları görünce ‘İşte gerçek kardeşlik bu.’ demiştim.
20 Mayıs 2013 günü Mostar şehrine yaptığımız ziyârette Türkiye’nin katkılarıyla savaş esnasında Sırpların yıktığı Mostar Köprüsü’nün yeniden yapılmış hâlini görünce, gönül köprüleri kurulu olanların her türlü engeli aşabileceklerine şahit olduk. Potiçeli’de tarihî kale Osmanlı’nın izlerini taşırken, doğal parkın tanzimi bir Avrupa şehrinin estetik görüntüsünü sergiliyordu.
Blagay Tekkesi’nde ise, Darende’yi andıran bir güzellikle karşılaştık. Yukarıda söylediğim gibi, Nakşbendî tasavvuf kültüründe suyun insan rûhuyla olan meczinin en güzel örneklerinin biriyle karşı karşıyaydık. Darende’de Somuncu Baba Hazretleri Tohma Nehri kenarında tekkesini kurarken, Saltuk Buğra Han ise, Buna Nehri kıyısında Blagay Tekkesi’ni inşâ etmiş.
600 yılıdır iki tekke de rûhları ihyâ etmekte, kırılan gönülleri inşâ etmekte, tasavvufî neşve ile insanlığa hizmet etmektedir. 1960’lı yıllarda Hulûsi Efendi Hazretleri’nin Somuncu Baba Camii önüne bir havuz inşâ etmesi de aslında bu kültürün bir nişânesidir.
Hâsılı Bosna-Harsak ziyâretimiz dolu dolu ve samîmî bir ortamda gerçekleşti. Zaten sizin Darende’ye ve bizlere olan muhabbetiniz, candan bağlığınız her hâlinizde görünüyordu. Bu vesile ile sizler ve bütün arkadaşlarınıza can u gönülden teşekkür ediyorum.
Sizlerin şahsında bütün arkadaşlarınızın mübarek Ramazan-ı Şerifini tebrik, bütün İslâm âlemine huzur, barış, bereket ve birlik rûhu getirmesini Yüce Rabb’imizden niyaz ederim.
Cenab-ı Allah’a emanet olunuz.
Hamidettin ATEŞ
Mütevelli Heyet Başkanı
17 Temmuz 2025 tarihinde dar-ı bekaya irtihal eden Nakşbendî Şeyhi Halil Hulûsi Brzina Efendi’nin Saraybosna’daki cenaze namazına vakıftan bir heyetle katılan H. Hamideddin Ateş Efendi’nin gönül dostlarına bizzat Bosna’ya giderek ulaştırdığı taziye mesajıyla yazımızı tamamlayalım:
Türkiye / Malatya-Darende’den
Es-Seyyid Hâmid Hamideddin Ateş Efendi’nin Taziye Mesajı
Bosna Hersek Saraybosna Meytaş Tekkesi Mensuplarına
Bosna Hersek savaşındaki önemli mücadelede Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç’in yanında 7. Ordu Komutanı olarak görev yapan; Kıymetli dostum General, Gazi ve Saraybosna Meytaş Tekkesi Şeyhi Halil Hulûsi Brzina Efendi’nin âhirete irtihalini teessürle öğrendim. Merhuma Yüce Allah’tan rahmet, Bosna Hersek halkına, Meytaş Tekkesi mensuplarına, ailesine ve gönül dostlarına sabr-ı cemil temennilerimi bildiririm.
Türk ve Osmanlı dostu Halil Hulûsi Efendi, savaş sırasında Kur’ân ve İslâm birliğinin ilâhî bereketiyle mânevî yardımlara mazhar olmuş bir kahramandır. Gerek savaş esnasında, gerekse savaştan sonra gönüllerin irşadıyla uğraşmış, savaş yıllarında iken aldığı yaralar sonucu Gazilik gibi yüce bir paye ile taltif edilmiştir.
İrşad hizmetlerini Meytaş Tekkesinde yürüterek Perşembe ve Pazar günleri kurduğu zikir halkaları ile Evlâd-ı Fâtihân’ın mânevî yönden gelişmesine çok büyük katkılar sağlamıştır. Yürüttüğü hizmetler ile binlerce gönüle dokunmuş, özellikle gençlerin İslâm ahlâkıyla mücehhez olmasına vesile olmuştur. Tasavvuf kültürünün önemli bir temsilcisi olarak Balkanlarda saygın bir konum elde etmiştir.
Halil Hulûsi Brzina Efendi ile dostluğumuz uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Bosna- Hersek ziyâretimiz esnasında Saraybosna Meytaş Tekkesi’nde birkaç kez kendini ziyâret ettiğimiz gibi kendileri de davetimiz üzerine Türkiye’ye gelmiş, dostlarıyla Darende’de birçok defa misafirimiz olmuşlardır.
Bu görüşmeler esnasında Darende’ye olan muhabbetini Vakıf Kurucumuz Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş Efendi’ye olan sevgisini, kendi ismindeki Hulûsi ibaresiyle bir mânevî bağlılığının olduğunu ifade etmiştir. Şahsımıza göstermiş olduğu teveccüh ve alâka her geçen gün artarak bir Türk dostu olarak kalbi yakınlığımız her daim devam etmiştir.
Bir vefâ borcu olarak Darende Şeyh Hâmid-i Veli Camii’nde ve gönül dostlarımızın meclislerinde Halil Hulûsi Efendi’nin rûhuna hediye olmak üzere Kur’ân-ı Kerim ve kelime-i tevhid hatimleriyle duâlar okunmuştur. Dostumuz Halil Hulûsi Efendi bizler ve bütün sevenleri tarafından daima hayırla anılacaktır.
Bu vesile ile merhum Şeyh Halil Hulûsi Brzina Efendi’ye Cenab-ı Allah’tan rahmet diler, Meytaş Tekkesi mensuplarına, ailesine ve cenaze merasimine iştirak eden dostlara muhabbetlerimi sunar, sağlık ve afiyet temenni ederim.
19.07.2025
Es-Seyyid Hâmid Hamideddin Ateş
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı
Mütevelli Heyet Başkanı
Musa TEKTAŞ
YazarTasavvuf ehli zikri; ruhlar yaratılırken “elest bezmi”nde Allah’a söz verenlerin bu dünyada hatırlanması olarak tarif ederler. Çünkü Cenâb-ı Allah, âyetlerde insanı hatırlamaya davet etmektedir. İnsan...
Yazar: Musa TEKTAŞ
İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, Anadolu’nun yakın tarihinde çeşitli hizmet başlıkları ile derin izler bırakmış bir gönül eridir. İsmail Efendi, Sivas Ulu Cami başta olmak üzere tamirine ve inş...
Yazar: Fatih ÇINAR
1880 yılında Sivas’ta dünyaya gelen İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi, Çifte Minareli Medrese’de eğitim aldıktan sonra askerî rüşdiyeyi bitirmiştir. Şifâiyye Medresesi’nde tahsilini tamamlamış, çeşitli ...
Yazar: Hamit DEMİR
İnsanlık, dünya yaratıldığından beri iyinin ve kötünün mücâdelesine şâhittir. Allahu Teâlâ, insanı en mükemmel şekilde yaratmıştır; ancak insan, zaman zaman en aşağılık duruma düşme eğilimi sergilemek...
Yazar: Musa TEKTAŞ