Un Çuvalı
Köy evinin kileri oldukça büyük olmasına rağmen içi tıkış tıkıştı. Bir köşeye un çuvalları, yağ tenekeleri, bir köşeye pirinç, şeker, tuz paketleri dizilmişti. Kilerin duvarındaki raflarda tencereler, un elekleri asılıydı. Büyükçe bir sofra ve hamur tekneleri de kilerin içinde ilk başta göze çarpıyordu.
Tarladan sonbaharda koparılmış büyükçe bir kabak, kurutulmuş meyveler de kilerde yerini almıştı. Evin hanımı iki hamur teknesine un eleyip, su, maya ve tuz ile hamur elde etti. Üstlerini örtüp bahçedeki taş fırını yakmaya gitti. Onun kilerden çıkması ile kilerin içindekiler konuşmaya başladı. Un çuvalları;
- Her zaman bir tekne hamur mayalardı, şimdi ise iki tekne hamur mayaladı. Bu hafta çok misafir mi gelecek acaba?
Kenarda duran kabak;
- On bir ayın sultanı geliyor, Ramazan geliyor. Evin Hanımı beni de Ramazan’da iftarda yeriz diye kenara ayırmıştı. Artık ben de iftar sofrasını süsleyeceğim için çok heyecanlıyım.
Kurutulmuş meyveler de hep bir ağızdan bağırdılar;
- Biz de iftar ve sahur sofralarını süsleyeceğiz. Hoşaf olacağız. Çok mutluyuz çok.
Kilerdeki coşku git gide artıyordu. Yalnız un çuvallarından biri biraz endişeli idi. Kısık sesle;
- Ramazan’da bizi israf etmezler değil mi? İsraf olmaktan korkuyorum.
Sofra söze karıştı;
- Ben bu evin yirmi yıllık sofrasıyım. Bu ailenin hiçbir eşyasını ve yiyeceğini israf ettiğini görmedim. Bu evde meyve sebze kabukları bile zayi olmaz. Sığırlara verilir. Ramazan sebebi ile evin hanımı ekmeği fazla yapıyor. İftara gelecek olan misafirleri olacak. Tek bir lokma ekmekte zayi olmayacak korkmayın.
Hamur dolu tekneler fırına giderken mutluydular. Bir müddet sonra da pişmiş ekmek olarak geri döndüler. Sofranın üstüne itina ile dizildiler. Evin hanımı diğer günlerde erişte makarna kesti, yufka yaptı, tatlılar hazırladı. Un çuvalı içindeki unların azalmasına rağmen mutluydu. Biliyordu ki kendisinden yapılacak olan her yiyecek en iyi şekilde değerlendirilecekti.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarAz gittim uz gittim dere tepe düz gittim. Saygıyı sevgiyi rehber edinip ak satırlara kelimeler beledim. Meledi tavuklar, miyavladı filler. Havladı serçeler. İnanın, inanmayın, sözlerime kanmayın...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Yavru tavşanlar, çayırlıktaki yuvalarında mutluydular. Anne ve babaları onlara yiyecek getirir, küçük oldukları için sık sık dışarıya çıkmalarına izin vermezdi. Anne tavşan her zaman yavrularına nasih...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Gazze'nin dar sokaklarında koşup oynayan Muhsin, yaşıtlarından biraz farklıydı. Kıvırcık saçları ve güler yüzüyle dikkat çekerdi. Ancak savaşın getirdiği bir patlama, onun çocukluk hayallerini yarıda ...
Yazar: Erbay KÜCET
Az gittim uz gittim. Dere tepe düz gittim.Dağları aştım, çölleri geçtim.Neler gördüm neler gördüm. Altın tüylü kuşlar, zümrüt yapraklı çiçekler, mücevher veren ağaçlar.Hayran kaldım her birine. Kuşlar...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ