Serhattan Sırra: Edirne ve Hasan Sezâî Hazretleri
Bir şehir düşünün ki, Osmanlı’nın yükselişine tanıklık etmiş, sultanların hayallerine mekân olmuş, fetihlerden önce mânevî hazırlıkların yapıldığı kutlu bir durak… Evet, bahsettiğimiz şehir Edirne’dir. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu serhat şehri, Osmanlı’nın hem siyâsî hem de kültürel anlamda derin izler bıraktığı nâdide merkezlerden biridir. Edirne, 1361 yılında Sultan I. Murad tarafından fethedilmiş ve 1453’te İstanbul’un fethine kadar yaklaşık 92 yıl boyunca Osmanlı’ya başkentlik yapmıştır. Bu yönüyle Edirne, sadece bir şehir değil aynı zamanda Osmanlı’nın kurumsallaştığı, imparatorluk kimliğini kazandığı bir payitahttır. İstanbul’un fethine uzanan büyük yürüyüşün en mühim hazırlıkları işte burada yapılmıştır.
Sarayları, köprüleri, külliyeleri ve en başta da camileriyle Edirne, âdeta Osmanlı'nın mimarî ve kültürel birikiminin taşla, tuğlayla, nakışla somutlaştığı bir açık hava müzesidir. Özellikle camiler, bu şehrin rûhunu yansıtan başyapıtlardır.
Her biri birer sanat âbidesi olan camiler içinde zirvede elbette ki Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii vardır. 1575 yılında II. Selim’in emriyle inşâ edilen bu mâbet, sadece mimarî açıdan değil, aynı zamanda Osmanlı’nın sanata ve mâneviyata bakışının da sembolüdür. Göğe uzanan minareleriyle, kubbesindeki denge ve iç mekânındaki huzurla Selimiye, Edirne’nin kalbinde atan bir rûh gibidir.
Edirne; mimarîde, mûsikide, edebiyatta ve gönül dünyasında iz bırakmış bir şehirdir. Her taşında tarih, her sokağında mâneviyat saklıdır Edirne’nin. Bu müstesnâ şehrin rûhunu şekillendiren isimlerden biri de hiç şüphesiz Hasan Sezâî Hazretleri’dir.
Hasan Sezâî Hazretleri, “zâhirî ilimle bâtınî hikmeti meczeden” bir anlayışın temsilcisidir. İlmiyle âlim, hâliyle ârif bir mürşit… Edirne’de kurduğu dergâh, sadece zikir halkalarının kurulduğu bir mekân değil; aynı zamanda irfanın mayalandığı, nefis terbiyesinin işlendiği bir mekteptir. Onun mânevî önderliği, sadece kendi döneminde değil, yüzyıllar boyunca Anadolu ve Balkan coğrafyasında etkisini sürdürmüş, gönüllerde iz bırakmıştır.
Hasan Sezâî Hazretleri’nin, Mevlânâ’nın aşkı, Yûnus’un sadeliği, Hacı Bayram-ı Velî’nin içtenliği ile yoğrulmuş bir irfanı vardır. "Mâsivâdan geçmeden Hakk’a varılmaz." düstûruyla dünyaya değil, Hakk’a yönelmiş; insanları da bu kutlu yolda yürümeye davet etmiştir.
Bugün Edirne’nin sokaklarında gezerken sadece taş duvarları, tarihî camileri görmeyiz; aynı zamanda gönüllerde yankılanan bir irfan mirasını da hissederiz. Hasan Sezâî Hazretleri’nin öğretileri, hâlâ dervişlerin dilinde, gönül ehlinin amelindedir.
Bu sayımızda, Edirne'nin tasavvufî derinliğini, Hasan Sezâî Hazretleri’nin izinde takip ediyoruz. Sadece bir tarih yolculuğu değil, aynı zamanda bir kalp seferi bu… Gönül gözüyle bakanlara, onun mânevî mirasında yeniden hayat bulanlara selâm olsun.
İrfanla kalın, gönülle kalın.
Kemal DEMİR
Yazarİstanbul'un fethi, Türk tarihinin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilir. Bu zafer, Malazgirt Meydan Muharebesi'ni dahi geride bırakarak Türk milletinin en şerefli hâdiselerinden biri olarak ...
Yazar: Kemal DEMİR
İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi (k.s.), mânevî terbiyesini Mustafa Hâkî Efendi (k.s.) ve Mustafa Takî Efendi (k.s.) gibi büyük Allah dostlarının huzurunda tamamlamış, onların âhirete göçmesiyle birlik...
Yazar: Kemal DEMİR
Tasavvufî eğitimin önemli unsurlarından biri müriddir. Mürid, kelime anlamı olarak bir şeyin gerçekleşmesini istemek, arzulamak veya bir amaca yönelmek gibi anlamlara gelir. Tasavvufta ise Allah’a ula...
Yazar: Kemal DEMİR
Gülşeniyye-i Rûşeniyye-i Halvetiyye’nin alt kolu Sezâiyye Tarîkatı’nın piri olarak kabul edilen Hasan Sezâî, 1080/1669 tarihinde Mora Yarımadası’nın kuzeydoğusunda yer alan Gördüs kasabasında doğdu.[1...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE