Sahabe Albümü: Ebû Akîl
Hazreti Ebû Akîl’in önceki ismi, “Abdüluzza” idi. Sevgili Peygamberimiz, “Abdüluzza”yı “Abdurrahman” olarak değiştirdi. Hz. Ebû Akîl, Peygamberimiz’le birlikte bütün savaşlara katıldı.
İslâm’ın yayılması için Peygamberimiz bir konuşmasında sahabilerini Allah için sadaka vermeye teşvik etti. Sahabiler, sahip oldukları varlıklardan bir miktar getirmeye başladılar.
Hz. Abdurrahman bin Avf bütün sermayesi ve serveti olan 8000 dirhemin 4000 dirhemini Rasûlullah’a getirdi. Onun peşinden Âsım bin Adiyy de 100 vesak (yaklaşık 20 ton) hurma getirip teslim etti. Peygamberimiz, getirenlere duada bulundu.
Münafıklar, bu güzel davranışa bir kulp taktılar, “Bunların yaptığı, gösterişten başka bir şey değildir.” dediler. Ebû Akîl oradaydı. Eve gitti, bir miktar hurmayla döndü. “Yâ Rasûlallah, akşam ücret karşılığı çalışarak İki sa’ (ölçek) hurma kazandım. Yarısını aileme, diğer yarısını da Allah yolunda harcamanız için size getirdim.” dedi. Peygamberimiz, yığının üzerine dökmesini söyledi.
Ebû Akîl’in bu hareketini gözetleyen münafıklar alay ile “Ebû Akîl, diğer zenginlerle birlikte anılmak için bir sa’ hurma getirdi. Allah, onun getirdiği hurmaya muhtaç mıdır ki?!” dediler. Bunu duyan Ebû Akîl üzüntü içindeyken Hz. Cebrail geldi:
“İçlerinden gelerek sadaka veren mü’minleri ve güçlerinin yettiğinden fazla veremeyenleri ayıplayanları ve onlarla alay edenleri Allah maskaraya çevirir. Onlar için can yakıcı bir azap vardır!” ayeti nazil oldu. Cenâb-ı Hak, bu ayetle, münafıkları mahcup ve perişan ediyordu.
Peygamberimiz’in irtihalinden sonra yalancı peygamber Müseylime ortaya çıktı. Hz. Ebû Bekir, vakit geçirmeden, büyük bir kuvveti Müseylime’nin üzerine gönderdi. Yemâme Savaşı’na katılan çok sahabi vardı. Ebû Akîl de ordunun içindeydi.
İlk hücumda Ebû Akîl’in sol tarafını bir ok felç etti. Kendisini de çadıra çektiler. Bu arada düşman baskın gelerek İslâm askerini dağıtmaya çalışıyordu. Ebû Akîl, yerinden kalkamıyordu. Müslümanların ordusu dağılmak üzereydi. Bu duruma tahammül edemeyen Hz Ebû Akîl, onlara katılmak için ayağa kalkmak istedi. Fakat “Ey Ebû Akîl, ne yapıyorsun? Sen savaşamazsın!” dediler.
Ebû Akîl, ayağa kalktı. Kılıcını sağ eline alıp arkadaşlarının arasına katıldı. Yarasını unutmuştu. Arkadaşlarına şöyle şevk veriyordu: “Ey Ensar! Huneyn günü düşmanın üzerine tekrar dönüp zaferi kazandığınız gibi tekrar dönün, onlara göz açtırmayın!”
Bunun üzerine İslâm ordusu şecaatle hücuma geçti ve hücum zaferle sonuçlandı. Abdullah bin Ömer şöyle anlatıyor:
“Bir ara gözüm Ebû Akîl’e ilişti. Yaralı olan kolu, omuzundan ayrılmış, yere düşmüştü. Yanına vardım, bana, savaşı kimin kazandığını sordu. ‘Müjde sana! Allah düşmanı gebertildi!’ dedim. Bu müjde üzerine parmağını kaldırdı. ’Elhamdülillah!’ diyerek ruhunu teslim etti.
N.Nida DURAN
YazarHazreti Ömer (r.a.)’ın oğlu Hz. Abdullah, babası Müslüman olduğunda beş yaşlarında bir çocuktu. Bu sebeple hiç puta tapmamıştı. İslâmiyet’i anlayabilecek bir yaşa geldiğinde hemen Müslüman oldu. Daha ...
Yazar: N.Nida DURAN
Genç bir çobandı. Bir gün koyunlarının başında iken iki misafir geldi. Misafirler susadıklarını söyleyerek ondan süt rica ettiler. Genç çoban onlara şöyle cevap verdi: “Var, ama veremem! Bu koyunlar b...
Yazar: N.Nida DURAN
Hz. Cebbar (r.a.), Medine-i Münevvereliydi. İkinci Akabe Biatı vuku bulduğunda biat etti. Başta Bedir, Uhud ve Hendek’te olmak üzere, Peygamberimiz (s.a.v.)’le birlikte bütün savaşlara iştirak etti.Ha...
Yazar: N.Nida DURAN
Medine’de İslâm nuruyla şereflenenler günden güne çoğalıyordu. Genç Müslümanlardan birisi de Muaz bin Amr (r.a.) idi. Hazreç Kabilesi’nin Benî Seleme koluna mensuptu. Kendisiyle birlikte, aynı kabiley...
Yazar: N.Nida DURAN