Sahabe Albümü: Dımâd Bin Sa’lebe
Mekke’de hidayete yol bulanlar Hz. Peygamberimiz’in etrafında toplanıyordu. Müşrikler ise bu gidişten endişeleniyorlardı.
Bir gün Mekke’de bir sokak başında müşriklerin ileri gelenleri Muhammed (s.a.v.)’in nurunu nasıl söndüreceklerini konuşuyorlardı. Bu işin başında Ebû Cehil, Utbe bin Rebia ve Ümeyye bin Halef gibi meşhur İslâm düşmanları bulunuyordu. Ebû Cehil;
“Bu adam, birliğimizi parçaladı. Ölenlerimizi dalalette olmakla suçladı. İlahlarımızı kınayıp tahkir etti.” dedi. Ümeyye ise; “Bu adam gerçekten delidir!” dedi.
Meşhur cinci Dımâd oradan geçerken konuşulanları duydu. Ümeyye’nin “Delidir.” demesi onda Peygamberimiz’e karşı bir acıma hissi uyandırmıştı.
Dımâd, Peygamberimiz’i bulup onu iyileştirmeye karar verdi ama o gün bulamadı. Mekke’nin yegâne ruh doktoru o idi. Ertesi gün onu Kâbe’de namaz kılarken buldu. Namazını bitince yanına yaklaştı. Tedbirli bir tavırla ona yürüdü ve;
“Ey Abdülmuttâlib’in torunu, bana dön bakalım!” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) yönünü döndü ve ”Ne istiyorsun?” dedi.
“Ruh hastalıklarını tedavi ederim. İstersen senin derdine de bir çare bulayım. Senden daha ağır hasta olanları iyileştirdim. Kavmin sendeki birtakım kötü hasletlerden bahsediyor. Onları sapıklıkla itham etmişsin, ilahlarını kınamışsın… Bunları ancak cinnet getiren bir kimse yapar!” dedi.
Rasûlullah (s.a.v.), Dımâd’ı sükûnetle dinledi. Çünkü o, önce konuşanı dinler; sonra nasıl davranılması gerekiyorsa en güzelini yapardı. Henüz putların inancını taşıyan Dımâd’a da şöyle buyurdu:
“Hamd Allah’a mahsustur. Yalnız O’nu metheder ve O’ndan yardım isterim. Allah kime hidayet ederse, kimse onu saptıramaz. Kimi de saptırırsa, onu kimse hidayete erdiremez. Tek olup hiçbir ortağı olmayan Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim.” diye sözlerine başladı ve kendisine isnat edilenlere cevap verdi.
Dımâd şaşırmıştı. Çünkü dinlediği sözler, dünyanın en akıllı insanının dahi söyleyemeyeceği kadar veciz ve güzeldi. Nasıl olur da Kureyşiler onu “delilikle” itham edebilirlerdi? Peygamberimiz’in sözlerini çok mükemmel görüyordu. Dayanamadı:
“N’olur, bu söylediklerini bir kere daha tekrar et!” dedi.
Aynısını bir daha tekrar etti. Dımâd şöyle haykırdı: “Ben kâhinlerin, şairlerin sözlerini işittim. Vallahi bu sözlerin benzerini hiç duymadım! Bu sözlerin sahibi bir mecnun olamaz. Haydi, uzat elini; sana biat edeyim.” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) elini uzattı. Dımâd, çevresinde itibar gören birisiydi. Rasûlullah (s.a.v.), biat elini uzatırken, ”Bu anlaşma, aynı zamanda kavmin adına da olsun mu?” buyurdu. O da tereddütsüz, “Evet, kavmim adına da olsun.” cevabını verdi.
Rasûlullah (s.a.v.)’ın yanında bir müddet kalıp ondan Kur’an öğrenen Dımâd, sonra mensubu olduğu Ezdu Şenue Kabilesine döndü.
N.Nida DURAN
YazarÇerkez asıllı bir saray görevlisidir. Ne zaman, nerede doğduğu ve geçmiş hayatı hakkında ne yazık ki bilgi mevcut değildir. Cariye olarak Osmanlı Sarayı’na alınmış, zamanla kalfalıktan ustalığa kadar ...
Yazar: Bengisu HAYAT
Hazreti Ömer (r.a.)’ın oğlu Hz. Abdullah, babası Müslüman olduğunda beş yaşlarında bir çocuktu. Bu sebeple hiç puta tapmamıştı. İslâmiyet’i anlayabilecek bir yaşa geldiğinde hemen Müslüman oldu. Daha ...
Yazar: N.Nida DURAN
El-Müntakim: Suçluları Hak Ettikleri Şekilde CezalandıranEl-Müntakim, Yüce Allah'ın güzel isimlerinden biridir ve "suçluları hak ettikleri şekilde cezalandıran" anlamına gelir. Bu isim, Allah'ın adale...
Yazar: Editör
Hz. Cüleybib (r.a.) ensardandı, bekârdı. Hazreti Peygamber (s.a.v.) Efendimiz; onu evlendirmek, bir yuva sahibi olması için ensardan birinin kızına talip oldu. Sahabi, “Ya Rasûlallah, annesiyle bir ko...
Yazar: N.Nida DURAN