Osmanlı’da İçki Yasağı
Bilindiği gibi içki (hamr), İslâm’da kesin bir hükümle haram kılınmıştır (5/Maide, 90-91). Osmanlı idarecileri ve hukukçuları da İslâm’ın haram kıldığı ve insana zarar veren bu maddeyi, kuruluş yıllarından itibaren kati sûrette yasaklamışlardır. Yasağa uymayanların, şeri hükümlerin öngördüğü “hadd-i şirb” (80 kırbaç/sopa) cezasına çarptırılacağını ilân etmişlerdir.
Osmanlı padişahları, İslâm’ın vaz ettiği yasağa uyulması için gerekli tedbirleri almışlar ve farklı tarihlerde çıkardıkları kanunnâmelerle bunu hukukî zemine dayandırarak itinayla uygulamışlardır.
Sultan II. Bâyezîd’in Yasaknâmesi
Osmanlı’nın velî padişahlarından olan II. Bâyezîd, dinî hükümlere riâyette sergilediği hassasiyeti, İçki Yasağının (Men’-i Müskirât) tatbik edilmesinde de göstermiştir. Neşrettiği yasaknâmede geçen şu esaslar, talimatlar ve aldığı tedbirler bunun açık delilidir:
Şöyle bilesiniz ve alâmet-i şerife itimat edesiniz.”
Kanûnî’nin Getirdiği Yasak
Yaptığı kanunlarla “Kanûnî” unvanını hak eden ve Osmanlı’yı tam manasıyla bir kanun ve hukuk devleti hâline getiren Sultan Süleyman da, İstanbul’da sadece Müslümanlara değil gayrı Müslimlere de içki içmeyi, imal etmeyi, şehre sokmayı ve alıp satmayı 1538 yılındaki fermanıyla yasaklamıştır.
İçki alınıp satılan yerler kapatılmış, gizlice içenlere ise şiddetli cezalar getirilmiştir. Kanûnî, İstanbul’a şarap getiren gemileri, İstanbul ile Galata arasındaki limanda yaktırmıştır. Yasak çerçevesinde belirli bölgelerde yetiştirilen üzümlerden şarap yapılması önlenmiş, sadece yenilmesi ve sularının tüketilmesine izin verilmiştir.
Yasağın tatbik edilmesiyle alakalı Tarihçi Solakzade’nin naklettiği bilgi şöyledir: “İstanbul şehrinde, meyhanelerden birini bırakmayıp, içkici başı def olunmuş idi. Ecele derman için bir katre şarap bulunması mümkün değil idi.” O devre ve uygulamaya tanıklık eden Avusturya Elçisi Busbecg’in aktardığı malûmat da önemlidir:
“Peygamber’in emrine aykırı olarak İstanbul’da şarap içmek pek yaygın bir hâle gelmişti. Bir gün, Sultan’ın fermanıyla şarap içmek, imal ve ithal etmek yasaklanıverdi. Bu yasak, Müslümanlardan başka Yahudi ve Hıristiyanları da kapsıyordu. Ben ve adamlarım sade su içmeye alışık değildik...
Bir de yiyip içme tarzımızı mı değiştirecektik? Belki bu yüzden hastalanabilirdik. Durumumuzun dîvânda görüşülmesini ve eski haklarımızın korunmasını tercümanlarımıza anlattım. Bazı paşalar bizim su ile yetinmemizi, komşuların bize şarap getirildiğini görmelerinin iyi sonuç vermeyeceğini, onlara yasak olan bu içkinin Hıristiyanlara serbest olmasına, kokusunun bütün şehre yayılmasına izin verilemeyeceğini ileri sürdüler...”
‘Yeşilaycı’ Padişah IV. Murad
Osmanlı’nın kudretli padişahlarından IV. Murad, içki yasağı konusunda en fazla titizlenen hükümdarlardan birisi olarak adını tarihe yazdırmıştır. 5 Ağustos 1634 tarihinde çıkardığı fermanla, içkiyi yasaklayarak İstanbul’daki bütün meyhaneleri yıktırmıştır.
Fermanda geçen buyruk aynen şöyleydi: “Bu gece yatsı namazından sonra Eyüb’e kadar ne kadar meyhaneler varsa yıkılmasını bostancılar kethüdâsına emreylemişimdir. Kimseye ifsâ eylemeyesin (duyurmayasın). Sonra tamam oldukta, halk ne der bildiresin ve zinhar olmaya ki şehr içinde meyhane, ona rızam yoktur, onlara tembih edesin, eğer var ise.”
Sultan Murad, sadece alkolü değil, tütünü, kahvehaneler ve meyhaneleri de yasaklamıştır. Çünkü meyhaneler ve kahvehaneler, aynı zamanda yeniçeri isyancıları ve zorbalarının, yanı sıra onlarla işbirliği yapan ayak takımının toplanma mekânlarıydı.
Yasağın ilânıyla birlikte gizlice içki içenlere şiddetli cezalar uygulanmıştır. Bizzat Sultan Murad sık sık tebdil-i kıyafetle gece gündüz sokaklara çıkmış ve yasağa uyulup uyulmadığını denetlemiştir. Gece vakti birçok meyhaneye baskınlar yapmayı âdet hâline getirmiştir.
Meyhaneler yıkıldıktan sonra halk bozahânelere akın etmeye başlayınca padişah, boza üretimine de yasak getirmiştir. Çünkü bozanın fazlaca tahammür edildiğinde (mayalandığında) 2-3 derecelik alkol içerdiği belirlenmiştir.
2.Abdülhamid Dönemindeki Yasak
3.Selim zamanında çıkan bir başka fermanla yine meyhaneler kapatılmış; şarap, rakı ve benzeri tüm içkilerin kullanımı tekrar yasaklanmıştır. Sonraki yıllarda Sultan Abdülmecid ve Sultan II. Abdülhamid dönemlerinde de benzer şekilde alkollü içki tüketimine yasak konmuş ve meyhanelerin çalışması engellenmiştir.
Sultan II. Abdülhamid’in koyduğu yasağa ilişkin, Yıldız Sarayı Başkâtibi Tahsin Paşa imzasıyla 29 Haziran 1905’de neşredilen belgede şunlar ifade edilmiştir:
“Müskirâtın memnû’iyyet-i isti’mâli (içki yasağının uygulanması) hakkında irâde-i şerefsâdıre-i cenâb-ı hilâfetpenâhi mantûk-ı alîsi üzere (padişah ve halife hazretlerinin yüce iradeleri gereğince) vazifedâranca takayyüdât ifâ edilmekte olduğu (görevliler tarafından dikkatlice takip edildiği) hâlde şu sıralarda ol-bâbda müsâmaha vuku’a gelmekte olduğu haber alınmakta ve hatta me’mûrinden bazıları tarafından müskirat resminin (içki vergisinin) Duyûn-ı Umûmiye’ye ait olması cihetiyle bunun memnû’iyyeti istihlâkını (tüketim yasağını) ve dolayısıyla resm-i mezkûrun mikdârını tenkis edeceği (zikri geçen verginin miktarını azaltacağı) yolunda mütâlaâ serd edildiği (değerlendirmeler ortaya konduğu) işitilmekte, bu şeyler zâbıtaya ait vezâiften olmasıyla zabıtâca hüsn-i ifâ’yı vazife edilmesi şeref-sudûr buyurulan irâde-i seniyye-i cenâb-ı hilâfetpenâhi icâb-ı âlîsinden bulunmuş olmağla ol-bâbda emr u fermân hazret-i men-lehü’l-emrindir.”
Hilâl-i Ahdar/Yeşilay Cemiyeti
Osmanlı’nın son döneminde alkollü içkilere karşı mücâdele etmek ve halkı bilinçlendirmek maksadıyla Osmanlı İçki Düşmanları Cemiyeti, Men’i Müskirat Cemiyeti ve Hilâl-i Ahdar (Yeşilay) Cemiyeti gibi bazı sivil toplum cemiyetleri de kurulmaya başlanmıştır. Tıp ilminin alkolün zararlarıyla ilgili yaptığı araştırmaların artması ve insan bedeni üzerindeki tahribatlarının tespit edilmesi, koruyucu faaliyetlerin hız kazanmasını sağlamıştır.
Özellikle Hilâl-i Ahdar/Yeşilay Cemiyeti yürüttüğü önleyici çalışmalarla bu konuda daha fazla öne çıkmış ve etkili olmuştur. Cemiyet, Şeyhülislâm İbrahim Haydarizâde’nin himâyesinde, Dr. Mazhar Osman Uzman ve arkadaşları tarafından Sultan Vahdeddîn’in izniyle 5 Mart 1920’de İstanbul’da “Hilâl-i Ahdar” adıyla kurulmuştur.
Kurucuları arasında Şeyhülislâm Haydarizâde İbrahim Efendi, Said Nursî, Hüseyin Kâzım, Fahrettin Kerim Gökay, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Velid Ebuzziya, Eşref Edip, Süheyl Ünver, İbrahim Alaaddin Gövsa, Tevfik Rüştü Aras, Hakkı Tarık Us, İhsan Şükrü Aksel, Mustafa Şekip Tunç gibi devrin tanınmış âlim, münevver ve idarecileri de bulunmuştur.
Cemiyet, 1925 yılından itibaren kendi adını taşıyan bir mecmua da (günümüzdeki ismiyle Yeşilay dergisi) neşretmeye başlamıştır. Mecmua, 18 Mayıs 1925’deki 8. sayısında payitaht İstanbul’un çeşitli semtlerinde kayıtlara giren içki kurbanlarına ve onların öykülerine yer vermiştir.
Kaynaklar: Halil Cin, Ahmet Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, c.1, İstanbul, 1997; Ahmet Akgündüz, Osmanlı’da Harem, İstanbul, 2012; Solakzade, Solakzade Tarihi, Hazırlayan: Vahid Çubuk, c.2, Ankara, 1989; Ogier Ghiselin de Busbecg, Türkiye’yi Böyle Gördüm, Haz: Aysel Kurutluoğlu, İstanbul (tarihsiz), Tercüman 1001 Temel Eser; Metin And, 16. Yüzyılda İstanbul Kent-Saray-Günlük Hayat, YKY, İstanbul, 2011; Kâtip Çelebi, Fezleke II, İstanbul, 1286, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, No: 2168, 244b; Nâimâ, Nâimâ Tarihi, Hazırlayan: Zuhuri Danışman, c.2, İstanbul, 1968; Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, Hazırlayanlar: M. Çevik, E. Kılıç, c.5, İstanbul, 1990; Çağatay Uluçay, “IV. Murad ve Tütün Yasağı”, Tarih Dünyası, 1952, Sayı: 4/35; Nermin Taylan, Osmanlı’da Yasaklar, İstanbul, 2014; Hilal-i Ahdar mecmuası, 18 Mayıs 1925, Sayı: 8.
İsmail ÇOLAK
Yazar1870’lerden itibaren Avrupa ve Amerika’da, sözde ‘uygar’ insanları eğlendirmek amacıyla fuarlar ve hayvanat bahçeleri gibi yerlerde kolonilerden getirilen farklı renkten ve ırktan insanlar teşhîr edil...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Üst üste 15 defa dünya şampiyonu olmuş Türk güreşçisidir. Türk güreş tarihinin en iri ve heybetli güreşçisi olarak kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti zamanında yaşamıştır. Asıl ismi, Ali Nurullah ...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Hacı Bayram Velî Hazretleri ile II. Murat arasındaki bir mülâkat şu şekildedir:2.Murad bir sohbet sırasında Hacı Bayram Velî’ye “Şeyhim, aylardır zihnimi bir kurt gibi kemiren bir mesele vardır. İstan...
Yazar: Resul KESENCELİ
Hacı Bayram Velî’nin (833/1430) halîfesi ve Fâtih’in hocası olması, tabipliği, eserleri ve yetiştirdiği talebeleri ile ilim ve irfân tarihimizde derin bir iz bırakan Akşemseddîn (öl. 863/1459), aynı z...
Yazar: Fatih ÇINAR