Osman Hulûsi Efendi’ye Göre İdeal İnsan
İslâm ideali, aslında insan ideali demektir. Zira din, insan için vardır. Bu idealin beslenmesi ise kalbin hareketiyle gerçekleşir. Sevgi eksik olan insanların dindarlıkları, sadece dışsal bir gösteriden ibarettir. Hulûsi Efendi, her türlü faaliyetini Allah için yapmanın çabası içinde olmuştur. Onun için en büyük ideal, Allah ile beraber olmaktır. Hulûsi Efendi, şiiri bir amaç olmaktan öte ideallerine hizmet maksadıyla bir araç vasfında görmüştür.
İnsana, insan oluşundan dolayı değer veren Hulûsi Efendi Hazretleri, sahip olduğu tasavvuf anlayışını da bu doğrultuda geliştirmiştir. Allah’a, Peygamber’e ve Allah’ın yarattıklarına olan sevgi temelinde mânevî bir eğitim metodunu benimsemiştir. Bu eğitime göre, insan, Allah ve Peygamber’in aşkıyla kalbini doldurarak diğerlerine karşı kucaklayıcı bir tutum sergiler, mânevî değerlere bağlı kalır ve nefsinin terbiyesine odaklanır. İnsana sevgi ve şefkatle yaklaşmayı, halka hizmet etmeyi, aslında Allah’a hizmet olarak gören yüce bir varlık olarak görür. Bu ideal insan modelinin gerçekleştirilmesi ise insanın temelden bu mânevî atmosfer içinde yetiştirilmesini gerektirir.
Es-Seyyid Hulûsi Efendi (k.s.)’ye göre, ideal insan büyüklük taslamaktan kaçınmalı, başkalarını küçümsememeli ve onlarla alay etmemelidir. Yalan söylemekten, hainlik yapmaktan, insanların kalplerini kırmaktan, insanlığa zarar vermekten ve kötü alışkanlık hareketlerinden uzak durmalıdır. Tüm dinî yasaklardan kaçınarak, helâl sınırlar içinde Allah’ın emirlerine uygun yaşamalıdır. İnsan, fıtraten temiz bir varlık olarak bu âleme gelir ve bu temizliği korumalı, günah ve kötülüklerle lekelenmemelidir. Gerçek ve ideal insan, sınırlarını bilir ve aşmaz, toplumun yararına çalışır ve hiçbir varlığa zarar vermez.
Saf bir fikre, sağlam bir inanca ve yüce bir inceliğe sahip olmalıdır. Dünyada yaşamın amacı, Allah’ın rızasını kazanmaktır. İdeal insan, yüksek ahlâk kurallarını bozacak basit şeylere yönelmez, dinî kurallara sadık kalarak erdemli bir yaşam sürer, faydalı işlerle meşgul olur ve israftan kaçınır. Orta yolu takip ederek dünya hayatını yaşar ve âhiret için çalışır. Geçici zevkler uğruna mânevî değerlerini harcamaz ve kimseyi incitmeden yaşar. Sonuç olarak, ideal insan, güzel ahlâkın insanı terbiye eden güzellikleriyle donanmış olmalıdır, çünkü güzel ahlâk, olgun davranışların temelidir.
Hulûsi Efendi (k.s.)’nin belirlediği ideal insan tipini anlamak, onu anlamak için önemlidir. Onun ideal insanı, keramet dolu anıları ve yaşamıyla tanımlanır, bu da herkesin genel hatlarıyla bildiği bir kişidir. Özellikle Darende’de ve ona bağlı kişiler üzerindeki otoritesi, İslâm’ın önerdiği ideal insan modeline, yani kâmil insan özelliklerine uygun olduğunu gösterir. Hulûsi Efendi’nin mânevî otoritesinin kaynağı, söyledikleri ile yaptıklarının uyumlu olması, yani bizzat kendisidir. Ancak, “ideal tip” ifadesiyle, ortaya çıkan portrede sevgi, duygular, aşk ve ıstırap gibi unsurlar eksik değildir; bu resim soğuk değildir. Onu eşsiz kılan şey, gerçekten yaşadığı tevazudur. Hiçbir zaman azametle yürümeyen ve davetlere icâbet eden Hulûsi Efendi, çeşitli açılış törenlerinden güreş müsabakalarına kadar her yerde toplum bulunmuştur.
Hulûsi Efendi’nin kadirşinaslığı ve sevgi dolu kişiliği, onun yüce bir vefâ hasletine sahip olduğunu göstermektedir. Hulûsi Efendi’nin hayatındaki her adım ve onun ideal insan modeli olarak şahsiyeti; Kur’ân ve Sünnet’in tarif ettiği ideal insan tipidir. Bütün yaşamını, Yaratıcı’nın istediği gibi bir kul olmaya adamıştır. Bu tecrübenin temeli sadece dinî duygular değil, aynı zamanda tarihî ve toplumsal sorumluluğunu yerine getirmiş bir birey olmasındandır. Çünkü “Yurdumun her taşını Ka’be sayarım.” diyen Hulûsi Efendi’nin liderlik vasıfları, dinî liderlik boyutlarını aşar ve tarih ve toplumsal bilinç önünde belirginlik kazanır.
Oğuzhan AYDIN
Yazar
Anadolu’nun kalbi Sivas, tarih boyunca yalnızca coğrafî bir merkez değil, aynı zamanda mânevî bir menzildir. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyet’e uzanan bu şehir; ilim, irfan ve tasavvufun köklü bir ...
Yazar: Kemal DEMİR
Sûfîler, derin hakîkatleri ifade etmek, bilgeliği ifade etmek için dilin sınırlarını aşmak ve bazı hikmetleri sadece içeriden olanlara saklamak için sembolik dil kullanımına yönelirler. İbnü’l-Arabî’y...
Yazar: Oğuzhan AYDIN
YükselmekMevkî ve makam çok kişinin renkli düşü,Çok can göze almakta bu yüzden dövüşü.Bir tek günün de beyliği beylik, derler;Yükseldiği nispette olurken düşüşü.GüçEy kendini güçlü zanneden ahmak, dur...
Yazar: İsmail Adil ŞAHİN
Türk edebiyatının son yarım asrında kültür-sanat dergileriyle bir şekilde yolu kesişenler mutlaka Bekir Oğuzbaşaran adıyla karşılaşmışlardır. Çünkü o, ömrünü edebiyata vakfedenlerdendir. Kayserili ede...
Yazar: Muhsin MACİT