NÂBÎ’DEN OĞLU HAYRİ’YE İLİMLE İLGİLİ ÖĞÜTLER
Nâbî, ilim konusunda çok hassastır. Bu konu ile ilgili henüz yedi yaşındaki oğluna ilerisi için sırasıyla şöyle hedefler gösterir: Faydalı, şerefli ve mukaddes ilimlere gece gündüz çalış. Hayvan gibi cahil kalma ilim öğrenen ol. İlim için çalışmamaktan sakın, dikkat edersen ilim ve çalışmak (sa’y) ikisi birdir. Benim bu iddiama şu söz şahittir: İlim ve sa’yin sayısı (ebced hesabında) eşittir. Çalışmadan ilim elde edilemez, biri gitse diğeri de kaybolur. İlim, Allah’ın sıfatlarındandır, onun için bütün sıfatların en yücesi ilim sıfatıdır. İlim öğrenmeye çalış ve âlim ol. Rasûl-i Ekrem Efendimiz ilim öğrenmenin farz olduğunu söyledi. Yine o ilim sahibi Peygamber dedi ki “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz!” Nur diyarının sultanı ilim hakkında “Rabbi zidnî/Rabbim, ilmimi artır.” isteğine memur oldu. Öyle bir ilim şehrini arayıp bul ki kapısı Peygamber’in damadı Ali olsun. Gelin yüzünün süsleyicisi ilimdir. Var ile yok’u bilme yolu, yine ilimdir. İlim ilâhî bir sofradır, Allah’tan insanlara bir bağış, bir bahşiştir. Kıymet ve yücelik rabıtası ilimdir. Gönül berraklığı ve ağırbaşlılığın sebebi ilimdir. İlim, büyüklük ve mertebenin güvenliği ve koruyucusu; ilim, doğruluğun ve talihin kopmayan bağıdır. İlim, sahili olmayan bir denizdir ki onun içinde âlim geçinenler gerçekte cahildir. Allah, cahillik için “ölüm”, ilim için “hayat”tır dedi. Sen de sakın ölülerle aynı durumda olma. Cahillik ile ebedî hayattan mahrum olma ve iyi ile kötüyü ilim vasıtasıyla birbirinden ayır. Çeşitli ilimler ile kendini donat, zihnini doldur. Belki bir gün ona ihtiyacın olur da kullanman gerekir. Bir şeyi bilmek, sorulduğu zaman “Ben onu bilmiyorum.” demekten daha güzel değil mi? Peygamber Efendimiz’in insanlara telkini “İlim Çin’de de olsa gidip alınız.” sözü olmuştur.
Vedat Ali TOK
Yazar
Yaratılmışların en güzeli ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan insanoğlu peygamberler aracılığıyla gönderilen ilâhî buyruklara uyduğu müddetçe değerlidir. İnsanoğlu değerliliğini zaman zaman taçland...
Yazar: Mustafa KARABACAK
Dört bir tarafı büyük sufilerin türbeleriyle manevî bir zenginlik ve güzellik kazanan İstanbul’dasınız. Yolunuz elbette Vefa semtine düşecektir. Zira burada da kendisini ziyaret edip feyz almanız gere...
Yazar: Mustafa ÖZÇELİK
N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâimKadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-i RusûlünGül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidirBahtîyâ durma yüzün sür kademine o gülün1.Sultan Ahmed Han (1590-1617)“Bahtî” ve ...
Yazar: Vedat Ali TOK
Millî ve manevî değerlerin her geçen gün zayıfladığı toplumumuzda özellikle yaşlılara karşı büyük bir sorumsuzluk yaşanıyor. Huzur evlerine başvuruların daha çok çekirdek ailenin hâkim olduğu batı böl...
Yazar: Ali ÖZKANLI