Esrâr-ı Hakîkatsin Efendim
Şeref Hanım (1808-1861)
Sen gevher-i gencîne-i hikmetsin efendim
Deryâ-yı keremde dür-i kudretsin efendim
Geldi nice peygamber-i zi-şân bu cihâna
Sen cümlesine seyyid ü servetsin efendim
Mahbûb-ı Hudâsın ki olur zâtına teşbîh
Sen mahrem-i esrâr-ı hakîkatsin efendim
Mevcûd idi zâtın yoğiken âlem ü âdem
Sen evvel idin hem de nihâyetsin efendim
Bû Bekr ü Ömer Hazret-i Osmân ve Ali’ye
İzz ü şeref ü devlet ü rif’atsin efendim
Ettiği için hizmetini oldu ser-efrâz
Cebrâil’e sermâye-i izzetsin efendim
İkbâl ü kemâlâtını Hak kıldı dü bâlâ
Kim mazhar-ı Kur’ân ü şerîatsin efendim
Envâr-ı ruhun etti iki âlemi rûşen
Şems ü kamer-i burc-ı nübüvvetsin efendim
Teşrîfin için kıldı müzeyyen o kadar Hak
Âlâyiş ü ârâyiş-i Cennetsin efendim
Feyzinle güşâyiş bulur üşkûfe vü eşcâr
Kûhsâr u çemenzâre tarâvetsin efendim
Hemser olamaz sünbül ü şebbû vü menekşe
Ser-tâ-be-kadem bâğ-ı letâfetsin efendim
Aşkınla gelir bülbül-i dil cûş u hurûşa
Verd-i ter-i gülzâr-ı terâvetsin efendim
Eltâf-ı İlâhî bizi etti sana ümmet
Tâ rûz-ı ezel mefhar-i ümmetsin efendim
Bu ni’met-i uzmâya teşekkür nice kâbil
Mahz-ı kerem ü ayn-ı inâyetsin efendim
Kûh-ı günehim mahvolur afvın ile ferdâ
Emvâc-ı himem kulzüm-i şefkatsin efendim
Mücrim Şeref’i rûz-ı cezâ etme ferâmûş
Şâhinşeh-i iklîm-i şefâatsin efendim
Şeref Hanım, her samîmî Müslüman şair gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e “Efendim” diye hitap ediyor. Bu hitap, Türk milletinin umûmî olarak, Peygamberine sesleniş şeklidir ki bunda büyük bir edep vardır. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.), bütün kâinâtın efendisidir.
İlk beyitte O’nu hikmet hazinesinin cevheri, kerem deryasında kudret incisi gibi sıfatlarla tavsif ediyor. Gerçekten de O, “Vemâ erselnâke illâ rahmete’n-li’l-âlemîn.” âyeti ile şereflenmiş bir peygamberdir. Kâinatın onun hürmetine halk edildiği tasdiklenmiş bir cevherdir.
İkinci beyitte dünyaya birçok şanlı peygamber geldiğini fakat Hz. Muhammed (s.a.v.)'in bütün peygamberlerin efendisi olduğunu ve o peygamberler için de ayrıca bir değer taşıdığına temas ediyor.
Diğer beyitlerde de Hz. Muhammed (s.a.v.)'in, Allah'ın habîbi (Habîbullah) olması, gizli sırların hakîkatine ulaşması, dünya ve Âdem yaratılmazdan önce O’nun rûhunun yaratılmış olması, peygamberlerin sonuncusu olması gibi özellikleri sayılıyor.
Çıhâr Yâr-i Güzîn (dört halife)’e örnek oluşu, onları çeşitli bakımlardan yetiştirmesi gibi hususları dile getiren Şeref Hanım, Cebrâil’in de Miraç hâdisesinde Hz. Muhammed (s.a.v.)'e hizmet ettiği için şerefinin yükseldiğini söylüyor. Burada “yükselmek” fiilini hem mânen hem de madden düşünmemiz mümkündür.
Allah, Hz. Muhammed (s.a.v.)'i dünyada şeref, âhirette de şefaat sahibi kılmıştır. Cennet bile O’nun gideceği için, Allah tarafından süslenmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) gelişiyle dünyaya revnâk verdiği gibi, cennetin de süsleyicisi olacaktır.
Şeref Hanım, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in şemâiline ait özelliklerden de bahsediyor: O, çiçekler içinde, çiçeklerin şâhı olan gül gibidir. Gül lâtiftir. Hiçbir çiçek güle güzellikte rakip olamayacağı gibi, hiçbir yaratılmış da letâfette Hz. Muhammed (s.a.v.)’e rakip olamaz.
Şeref Hanım, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Müslümanlar için bir ihsan olduğunu şöyle dile getiriyor: Allah bize lutfeyleyip sana ümmet eyledi. Sen bize dünyada doğru yolu gösterip mutlu olmamıza vesile olduğun gibi ceza gününde de bize şefaatçi olacaksın. Ümmetin bu yüzden seninle ne kadar iftihâr etse azdır.
Şiirin sonunda Şeref Hanım, Hz. Muhammed (s.a.v.)'den kendisini unutmamasını diliyor; çünkü O, şefaat ikliminin padişahıdır.
Şeref Hanım, Hz. Muhammed (s.a.v.)'i, Allah ile olan konuşması ve Allah'ın ona sırrında olan bazı yerleri (cennet, cehennem…) göstermesi sebebiyle “hakîkat sırlarının mahremi” diye tarif ediyor.
Şairin dünyadaki arzularından biri de hacca gitmekmiş. Fakat maddî gücü olmadığından bir türlü emeline ulaşamamış. Bunun için de bir na’tinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e şöyle niyâz ediyor:
Ziyaret kılmağa sen ver suhûlet yâ Rasûlallah
Fakîrim bende yok billâhi kudret yâ Rasûlallah
Vedat Ali TOK
YazarÂl-i Osman’a kim ki kılıç çekerGönül bağına mihnet dikenin ekerOnların ululuğunu Hak diledi(Hoca Sadettin Efendi)Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Trabzon Rum Krallığı prensesi Despina ile izdivaç ...
Yazar: Resul KESENCELİ
Fetih; topraklar kazanmak, coğrafî hinterlandı genişletmek, güç ve emperyalist emellerle yayılmak değil, kafaları, kalpleri ve müesseseleri açarak toprakların dirilişini sağlamaktır. Fetih; gönülleri ...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Halid bin ZeydDoksanına ramak kalmış,Kalmamış cihaddan geri,Konstantin’i fethe gelmiş,Eyyûb Sultan Hazretleri…Bir hâdise edip rağbet,Bunca çetin yolu katet!Bu ne sabır, ne kerâmet;Eyyûb Sultan hazretl...
Şair: Halil GÖKKAYA
Yahyâ Nazîm (1651-1727)Reh-i aşkında bî-sabr ü şekîbim yâ RasûlallahSeni her kim severse ben rakîbim yâ RasûlallahKabul eyle civâr-ı izzetinde çekmeyim gurbetBilirsin kendi şehrimde garîbim yâ Rasûlal...
Yazar: Vedat Ali TOK