Muhammed Canların Canı
Yazıcıoğlu Mehmed (?- 1451)
"Cihânun cânı ve cânun Muhammed’dür çü cânânı
Ki kâtı’dur makâlâtı
Ol ola çünki cânânı nice sevmeye cân anı
Ki sâtı’dur delâlâtı
Odur cânân Yaradan cân edindi çün anı cânân
Ki mahbûb etdi zâtına
Sever anı kamu cânân odur bu canlarun cânı
Ki câmi’dür kemâlâtı
Odur bu canlarun cânı odur serverlerün hanı
Çün ol sultân-ı kevneyndür
Odur gevherlerin kânı o bildi buldu sultânı
Ki sâdıkdur risâlâtı
Odur sultân ki zâtından tecellî etdi zâtına
Hüviyyetden hicâb açup
Getürdi ilm-i gaybından zuhûra nûr-ı Sübhân’ı
Ki nâtıkdur celâlâtı
Odur Sübhân kim ol nûru musavver etdi âlemde
Muzaffer fer müeyyed yed
Ki tâ sırr-ı mahabbetden erişe feyz-i Rahmânî
Ki vasl ide hayâlâtı"
Yazıcıoğlu Mehmed, devrin manevî sultanı olarak bilinen Hacı Bayram-ı Veli’ye karşı büyük bir bağlılık içindedir. “Muhammediye”sinde ondan:
"Cihânın kutbu mâhı Hacı Bayram
Cihânın şeyhi şâhı Hacı Bayram"
şeklindeki şitâyişkâr sözlerle bahsediyor. Eserini meydana getirirken ondan aldığı derslerin ve feyzin büyük bir etkisi olmuştur.
Yazıcıoğlu Mehmed, “Muhammediye”sini Gelibolulu âşıkların ve kendisini sevip sayanların yanına gelerek: “Ey dost! Hz. Peygamber (s.a.v.) vasfında bir kitap niçin yazmazsın?” demeleri ve ısrar etmeleri üzerine kaleme alıyor. Bu eserin yazılış sebeplerinden biri de Yazıcıoğlu Mehmed’in, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i rüyasında görmesi ve Peygamber (s.a.v.)’in ona irşad, telkin ve işarette bulunmuş olmasıdır.
Muhammediye isimli eser 9000 beyit civarındadır. Terci-i bent, terkib-i bent nazım şekilleri ağırlıkta olmak üzere, özellikle hikâye kısımlarında mesnevî şekli tercih edilmiştir.
Yazıcıoğlu Mehmed’in aruz veznini başarıyla kullandığı söylenemez. Bu da eserin uzunluğu ve Türkçenin aruza tatbikinde çekilen zorluğuyla izah edilebilir. Zaten şairin de ortaya sanatlı bir eser koyma iddia ve kaygısından uzak, samimi olarak Peygamber aşkını dile getirmek; okuyanlara da bu aşkı tattırmak hevesiyle eserini yazdığını hemen anlayabiliriz.
Eser baştan sona incelendiğinde Yazıcıoğlu Mehmed’in, Mevlânâ’dan, Şeyhî’den ve özellikle Süleyman Çelebi’den etkilendiği görülür. Muhammediye de tıpkı “Mevlid” gibi bestelenmiş ve halk arasında rağbet görmüş dînî-edebî eserlerimizdendir.
Muhammediye’de kullanılan nazım şekillerinden biri de müstezaddır. Yukarıya bir bölümünü aldığımız metnin de nazım şekli budur. Müstezad, bir uzun bir kısa mısradan meydana gelen nazım şeklidir. Şair na’tinde, bu nazım şeklinin akıcılığının yanı sıra kullandığı kelimelerin seçiminde gösterdiği dikkat ve titizliğiyle de şiirde iç âhengi yakalamış denilebilir. Sözgelişi cihân, cân, cânân kelimelerinin başlarındaki “c” sesi ile sonlarındaki “ân” sesleri şiirin iç âhengini sağlayan unsurlardandır.
Bütün cihânın canı ve canların da cânânı Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Yani Hz. Muhammed (s.a.v.) dünyaya can veren bir peygamber, mü’minlerin de sevgilisidir. Sözlerinin hepsi doğru ve kesindir. Cânânı Muhammed olan insan onu çok sevmek ve ona uymak durumundadır; çünkü Onun gösterdiği yol, ululuk, yükseklik yoludur.
Gerçek sevgili O’dur. Çünkü Allah bile Onu cânân (habîb/sevgili) olarak tavsif etmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) iki cihanın sultanıdır. İnsanları hak yolda birleştirici, güzellikler etrafında toplayıcı bir hususiyeti vardır. O, bütün kıymetli cevherlerin üzerinde toplandığı bir madendir.
Şair, medhiyesinde Hz. Muhammed (s.a.v.)’in bütün vasıflarını güzel ve akıcı bir şiir lisanıyla uzun uzun anlatıyor. Fakat Muhammediye’yi şiir ve sanat yönünden ele almaktan ziyade samimi bir şekilde dile getirilmiş Peygamber sevgisinin tezahürü şeklinde değerlendirmek yerinde olacaktır.
Ayrıca eseri önemli kılan bir başka husus da Türk milletince yeni yeni öğrenilmekte olan İslâm’ın bir yönünü ortaya koymasıdır. Zira eserde yer yer âyetler, hadisler ve bunların açıklamaları ile İslâmiyet’in ortaya çıkışı, yayılması gibi hususlar da ele alınmıştır.
Vedat Ali TOK
YazarZelzele salladı gece Maraş’ıDevirdi nice bin toprağı taşıKurumaz sönmeyen gözlerin yaşıSene iki bin yirmi üç idiBu acıyı yazmak ne de güç idiGecenin dördünü on yedi geçeYıktı binaları hep seçe seçeKal...
Şair: Ekrem KAFTAN
İslâm, sorumlulukları önceleyen dindir. Sınav dünyasında önce sorumluluklarımızı bilmeli ve onları yerine getirmeliyiz ki, haklarımızı konuşabilelim. Başka kültürlerde haklar öncelenir, sorumluluklar ...
Yazar: Ali AKPINAR
Bir mü’minin İslâm’la bağını daima güçlü tutan tek ibâdet namazdır. Çünkü namaz her gün kılınır. Gündelik hayatın içine serpiştirilmiş olduğundan, kulun Rabb’ini sürekli hatırlamasını sağlar. Onu kont...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâimKadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-i RusûlünGül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidirBahtîyâ durma yüzün sür kademine o gülün1.Sultan Ahmed Han (1590-1617)“Bahtî” ve ...
Yazar: Vedat Ali TOK