Kur’ân Meş’alesiyle Aydınlanıp Aydınlatanlar
Yüce Yaratıcı’nın insanlığa son seslenişi Kur’ân, hayat rehberidir, hayat düsturudur, hayat kitabıdır. O sadece ibâdetlerde okunmak için gelmemiştir. Bunun yanında o, dünya hayatını dizayn ederek insanlığı âhirete hazırlamak için gelmiştir. Onun için onu kutsal kitabı olarak kabul eden her Müslüman, Kur’ân’ı sahiplenmeli, onu okumalı, onu anlama ve yaşama çabası içerisinde olmalıdır.
Zira Kur’ân yalnızca ilim adamlarının okuyup anlayacağı, yalnızca belli yaş yahut belli konumlardaki insanların okuyup anlayacakları bir kitap değildir. O, her Müslümanın hayat yolunu aydınlatacak, hayatını anlamlı hâle getirecek hayat düsturudur.
Kur’ân hayat rehberidir. Nitekim el-Hüdâ ve el-Hâdî onun isimleri arasında sayılmıştır. “Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren (hüdâ) Kitap’tır.”[i]
Onun bir diğer ismi de el-İmâm’dır. “Bir gün bütün insanları imamlarıyla beraber çağırırız.”[ii] Bir anlayışa göre âyetteki imam/önderden kasıt, insanlara verilen kitaplardır. Buna göre Diriliş gününde Tevrat ehli, İncil ehli ve Kur’ân ehli kendilerine indirilen kitaplarla çağrılacaklardır.[iii]
en-Nûr ve el-Münîr de onun güzel isimlerindendir. O, insanları karanlıktan aydınlığa çıkaran, onların yollarını aydınlatan kitaptır. “Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saâdete erenlerdir.”[iv] “Aydınlatıcı (münir) kitap getiren peygamberler.”[v] Kur’ân ile aydınlanan kişi gerçek anlamda münevverdir.
Kur’ân’ın bu aydınlık mesajını insanlığa ulaştırmak için daha Peygamberimizin hayatında iken dünyanın dört bir yanına dağılan Müslümanlar, gittikleri her yerde yaktıkları kandillerle Kur’ân’ın nuruyla aydınlatmaya devam etmişlerdir.
Dünyada Bir Cennet Bahçesi Üsküp!
Bugün başkenti Üsküp olan Makedonya bölgesinde de Müslümanlar aynı yol haritasıyla yollarına devam ettiler. 1389 Kosova Savaşı’ndan sonra Osmanlı hâkimiyetine giren Makedonya, çeşitli savaşlarla el değiştirse de Müslümanlar o bölgede varlıklarını sürdürmektedirler.
Bugün iki milyonluk nüfusun yarısı Müslümandır. Camilerden en meşhurları Üsküp’teki Îsâ Bey Camii, Sultan Murad Camii, Yahyâ Paşa Camii, Alaca İshak Bey Camii, Murad Paşa Camii, Köse Kadı Camii, Mustafa Paşa Camii, Dükkâncık Camii; Üsküp yakınında Hüseyin Şah Camii, Manastır’daki İshakiye Camii, Hasan Baba Camii, Haydar Kadı Camii, Hamza Bey Camii; Kalkandelen’deki Paşa Camii, Pirlepe’deki Çarşı Camii, Ohri’deki Tekye Camii, İştip’teki Hüsameddin Paşa Camii, Köprü’deki Fâzıl Ahmed Paşa Camii’dir. Tekkeler arasında en meşhur olanı Kalkandelen’deki Harâbâtî Baba ve Üsküp’teki Rifâî Tekkesi’dir.[vi]
16.yüzyıl Osmanlı tarihçisi Kemalpaşazâde’nin cennet bahçesine benzeterek “Rumeli’nin Bursa’sı” diye andığı Üsküp’ü Evliyâ Çelebi tam bir Müslüman şehri diye tasvir eder, kırk beş camiden, birçok mescit, mektep, hamam ve tekkeden söz eder.[vii] Bu yapıların her biri yapılışlarıyla, dine hizmetleriyle tarihe not düşen, pek çok tarihî bilgi ve olaya şâhitlik eden yapılardır.
Elbette diğer İslâm merkezlerinde olduğu gibi bu bölge merkezlerinde de külliye ruhuyla yapılan camilerin etrafında kurulan ilim halkalarında pek çok ilim adamı yetişmiştir. Bölgenin siyasî açıdan hareketli olması hasebiyle bu bölgede yetişen pek çok âlim, buradan İstanbul başta olmak üzere çeşitli merkezlere hicret etmiş ve oralarda hizmetlerini sürdürmüşlerdir.
Onların içerisinde Kur’ân ve tefsir ilmine katkı sağlayanlar elbette olmuştur. Kimi yazılı eserler ortaya koymuşlar, kimi de şifâhî olarak Kur’ân ve din hizmetlerini sürdürmüşlerdir. Onların yazılı eserlerinin bir kısmı günümüze intikâl etmiş, bir kısmı siyâsî kargaşalar içerisinde kaybolmuş, birçoğu da yazma olarak hamiyet sahibi araştırmacıların eliyle gün yüzüne çıkarılmayı, tahkikli neşir edilmeyi beklemektedir. Bu eserlerin önemli bir kısmının bazı Kur’ân âyetleri ve tartışmalı bazı konular etrafında yazılan risâleler olduğunu görmekteyiz.
Onlardan birkaç misal verecek olursak:
Manastırlı Kadı Mahmûd b. Ahmed (Terzizâde) (v. 1714): Kadılar zümresinden iken sonradan tezkereci olmuştur. Hicaz’ da vefat eden bu zatın cihadın faziletlerinden bahseden risâlesi, tefsire ait eseri ve “Çelebi” kelimesine dair bir risâlesi vardır.
Manastır Filorunalı Mantıkî Mustafa Efendi (v. l828): Mantık ilminde şöhret bulmuştur. Hayatını eser yazarak ve ders vererek geçirmiştir. Beyzâvî hâşiyesi, Sultan II. Mahmud’ a takdim ettiği Tefsiru İnnellahe ye’muru bi’l adli ve’l-ihsân kitabı eserlerinden bir kaçıdır.
Manastırlı Kâdî Hasan b. Ali: Sultan V. Murad zamanında yaşamış kadılardandır. Adalar, Uzunköprü ve Tire kadılığında bulunmuştur. Eserlerinden bir kaçı şunlardır: Firakname ve Hadis-i Erbaîn Şerhi, es-Süyûtî’nin Mefâtihu’1-Cenneh (Kılıçlar, cennetin anahtarlarıdır) hadisinin şerhi.
Manastırlı Faik Salih Bey (v. 1899): Elfiye-i Seniyye fi’l-Adabi’l-Ahmediyye (Bin Hadis-i Şerif şerhi) eserlerinden biridir.
Manastırlı Rıfat Muhammed Bey (v. 1907): Gazi Ahmet Muhtar Paşa emrinde orduda görev yapmış kılıç ve kalem sahibi bir zattır. Peygamberler tarihî, edebiyat ve askerliğe dair eserleri vardır.
Manastırlı İsmail Hakkı Efendi (v. 1912): Kuvvetli hitâbete sahip olduğundan kürsü şeyhliğine tayin olmuş, bu yolun son merhalesi olan Ayasofya Şeyhliği’ne kadar da yükselmiştir. Sultan Ahmed Camii vâizliği de yapmıştır. Yüksekokulların çoğunda hocalık yapmış ve tefsir, hadis, akâid, kelâm derslerini okutmuştur. Pek çok eseri vardır.
Üsküplü Hasan Fehmi Efendi: Kosova Müftülüğü yapmıştır. 1927 yılına kadar İnegöl Müftülüğü’nde görev yapmış eser sahibi bir zattır.[viii]
Ve daha niceleri. Görüldüğü üzere Müslümanların yaşadığı her bölgede İslâmî ilimlerde şöhret bulmuş ilim adamları yetişmiş, bu güzel insanlar hem yaşadıkları sürece insanları aydınlatmaya devam etmişler, hem de yazdıkları eserleriyle geride kalanları aydınlatmayı hedeflemişlerdir. Mevlâ cümlesinden razı ve hoşnut olsun. İslâm’a hizmet edip âhirete irtihâl edenlere ganî ganî rahmet eylesin.
[i] 2/Bakara, 2.
[ii] 17/İsrâ, 71.
[iii] Bkz. İbnü'l Cevzî, Zâdü'l-Mesîr, V, 64-65.
[iv] 24/Nûr, 157.
[v] 3/Âlu Imrân, 184.
[vi] DİA, “Makedonya” maddesi.
[vii] DİA, “Üsküp” maddesi.
[viii] Bkz. Hüseyin Algül, “Osmanlılar Döneminde Makedonya'da Yetişen Ve Türk Bilim Dünyasına Katkıda Bulunan Alimler”, Diyanet İlmi Dergi, Cilt: 35, Sayı: 3, 1999.
Ali AKPINAR
YazarBir Osmanlı âlimi, Celvetî şeyhi, müfessir ve şair olan İsmâil Hakkı Bursevî, 1653’de bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Aydos’ta doğdu. Ömrünün büyük bir kısmını, hizmetlerinden çoğunu Bursa’...
Yazar: Ali AKPINAR
2008 yılınca Mehmet Nuri Yardım Bey ve arkadaşları tarafından Eskader kurulmuş ve derneğe bağlı sanatalemi diye de bir site açılmıştı. Arkadaşım Umut Bulut derneğin Cağaloğlu’nda Timaş’ın karşısındaki...
Yazar: Aydın BAŞAR
Bu başlık, bizim yıllar önce yaptığımız bir kitap çalışmasının başlığıdır. Bu çalışmamızda biz kültür dünyamıza damgasına vurmuş dinî motifleri ve bunların başında da Kur’ân izlerini tesbit etmeye çal...
Yazar: Ali AKPINAR
Tasavvuf denilince¸ mürşid ve derviş kelimeleri hemen akla gelen kavramlardır. İslâm'ı daha iyi yaşamak¸ maddenin esiri olmaktan kurtulup¸ elde ettiğimiz dünyevî varlıklarımızı Hak yolunda ve meşru al...
Yazar: Resul KESENCELİ