Kültürümüzde Bahar ve Çiçek
Kültürümüzde bahar ve çiçek; genellikle yenilik, tazelik, doğanın uyanışı ve hayatın yeniden canlanması gibi temalarla ilişkilendirilir. Bahar, kışın zorluklarından sonra gelen ferahlık ve tazelik anlamına gelir. Bu dönemde doğadaki her şey yeniden yeşerir ve insan ruhunda da bir canlanma hissi yaratır.
Baharın gelişiyle birlikte, doğada yer alan çiçekler de insanların ruh halini olumlu yönde etkiler. Özellikle halk edebiyatında ve şiirlerde bahar ve çiçek -sıkça- sevda, güzellik, umut ve yeni başlangıçlar gibi temalarla işlenir. Bahar, Türk kültüründe aynı zamanda toplumsal hayatın canlanmasını simgeler çünkü kış aylarının zorlu şartları sonrası, insanların daha sosyal hale gelip kutlamalar yapması, baharın müjdelediği neşeyle örtüşür.
Çiçekler, insanların sosyal yaşamında ne kadar önemli bir yer tutuyorsa edebiyat dünyasında da aynı şekilde yer bulmuştur. Türk edebiyatında, özellikle İslamiyet'in kabulünden sonra, çiçeklerin oldukça geniş bir kullanım alanı bulduğu gözlemlenmektedir. Yerleşik hayata geçişle birlikte şairler ve yazarlar, eserlerinde çiçekler ve diğer bitkilerle ilgili tasvirler, imgeler ve hayaller kullanmaya daha çok eğilim göstermiştir.
Ayrıca Türk topraklarında "Gülpınar", "Gültepe", "Güluşağı", "Gülveren", "Gülyazı", "Gülyolu", "Gülyurdu", "Gülyüzü" gibi yerleşim yerlerinin adlarında da çiçeklerin ve özellikle gülün yeri çok büyüktür. Bu, sosyal yaşamda çiçeklerin ne kadar önemli bir rol oynadığını gösterir.
Gül, lale, sümbül, nergis, yasemin gibi çiçekler bu alanda sıkça kullanılan simgelerdir.
Prof. Dr. Yavuz Bayram, yaptığı bir araştırmada, klasik Türk şiiri metinlerinde gülün diğer tüm çiçeklerden daha fazla öne çıktığını tespit etmiştir. Yapılan araştırmaya göre, gül 6 binden fazla örnekte bulunurken en yakın takipçisi lale ise yalnızca 1000 kadar örnekte yer almıştır. Sümbül 700, nergis 500, yasemin ise 350 örnekte bulunmuştur. Gül ve lale gibi çiçeklerin ardından reyhan, süsen, erguvan, karanfil, nilüfer gibi çiçekler yer alır.
Çiçekler, şairlerin duygu ve düşüncelerini dile getirmekte de büyük bir rol oynamaktadır.
Örneğin, şairler sevgilinin yanaklarının güzelliğini anlatırken gül benzetmesi yapar; saçlarının rengini ve kokusunu betimlerken sümbül benzetmesini kullanırlar. Sevgilinin gözlerini anlatırken nergis benzetmesinden yararlanır, dudaklarını ise gonca çiçeğiyle ilişkilendirirler. Sevgilinin yüzü ve yanağı, gül ya da lâle gibi taze ve narin; saçı, sümbül gibi kokulu ve renkli; gözleri, nergis gibi büyüleyici ve etkileyici olarak tanımlanır.
Ayrıca dudaklar gonca gibi taze, kırmızı ve narin bir şekilde betimlenirken sevgilinin sinesi ise yasemin gibi beyaz, temiz ve düzgün olarak dile getirilir. Sevgilinin saçlarının ucundaki ayva tüyleri ise reyhân gibi ince ve güzel kokuludur. Gözler, kirpikler ve dil ise sûsen çiçeği gibi zarif ama keskin ve etkileyici özelliklere sahiptir. Gül güzellikleri sizinle olsun.
Editör
Yazar
Sevgili okurlar;Aile, yeryüzünde kurduğumuz en sıcak yuva, en güvenli limandır. Ancak bu limanın huzur içinde kalabilmesi, aile fertlerinin birbirine karşı gösterdiği anlayış, merhamet ve sabrın varlı...
Yazar: Editör
Mâlikü’l-Mülk: Görünen ve Görünmeyen Bütün Âlemlerin Sahibi ve YöneticisiEl-Mâlik, “mülkün sahibi ya da sahip olduğu mülkünde tasarruf yetkisine sahip olan” demektir. Mülk ise onun emir ve fiiliyle ta...
Yazar: Editör
Çiçeklerin dili vardır,Konuşurlar birbiriyle.Sevdası cilvesi vardır,Buluşurlar birbiriyle.Bahardır dokundukları,Sevgidir okundukları,Ne hoştur bakındıkları,Dolaşırlar birbiriyle.Bahçede lalaler, gülle...
Şair: Rabia BARIŞ
Günümüzde önem vermemiz gereken bir konu da çevreye karşı duyarlı olmaktır. Yüce Rabb’imiz Rûm Sûresi 41. âyetinde, “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ