Komşuluk: Unutulan Bir Değer mi?
Bir düşünün; apartmanınızda kaç kişiyi tanıyorsunuz? Kapısını çaldığınız bir komşunuz var mı? Ya da bir gün yardıma ihtiyaç duysanız, kime gideceğinizi biliyor musunuz?
Eskiden komşuluk bambaşkaydı. Kapılar kilitlenmez, sofralar paylaşılırdı. Mahalledeki herkes birbirini tanır, birbirinin hâlini hatırını sorardı. Çocuklar sokakta koşturur, büyükler kapı önünde sohbet ederdi. Komşu; dediğin yalnızca bir kapı ötede yaşayan biri değil, ailenin bir parçası gibi olurdu. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” sözü de işte bu dayanışmanın, bu sıcak bağın önemini vurgular.
Bugünse her şey çok farklı. Yüksek binalar, kalın duvarlar ve yoğun bir şehir hayatı… Tüm bunlar, komşuluk ilişkilerimizi yavaş yavaş unutturdu bizlere. Birçoğumuz hemen yanı başımızdaki insanın yüzünü bile görmeden yıllarca yaşayabiliyoruz. Çoğu zaman, komşularımızın sesinden bile rahatsız oluyoruz. Selam vermek şurada dursun, incir çekirdeğini bile doldurmayacak şeyleri şikâyet ediyoruz. Kırıyoruz, kırılıyoruz.
Ancak komşuluk, sadece bir mesafe meselesi değil; duygusal bir bağdır. Birbirimizi anlamak ve empati kurmakla ilgilidir. Mesela, gece ağlayan bir bebeğin sesi sizi rahatsız edebilir. Ya da sabahları ev içinde koşturan, hoplayan, zıplayan bir çocuğun çıkardığı gürültü sizi sinirlendirebilir. Ama o ağlama sesi, o gürültü bir çocuğun büyüme sürecinin doğal bir parçasıdır. Çocuklar, enerjilerini dışa vurup keşfettikçe büyürler.
Zaman zaman birbirimize tahammülsüz olabiliriz; ancak komşuluk yalnızca sorunları görmekle değil, güzellikleri de fark etmekle ilgilidir. “Ev alma, komşu al.” der atalarımız. Çünkü komşu, hayatımızı kolaylaştıran, zor zamanlarımızda elimizden tutan kişidir. Komşunuz bir gün kapınızı çalar ve size sıcak bir çay eşliğinde hayatından bir kesit sunarsa, belki de o an hayatınıza anlam katacak bir bağ kurulur. Ve belki de bir gün gerçekten yardıma ihtiyacınız olduğunda, en hızlı koşup gelen o komşu olur.
Komşuluk aslında küçük ama değerli adımlarla başlar. Bir selam, bir gülümseme, belki de bir tas çorbayla. Bu küçük adımlar, kalın duvarların arkasındaki hayatlara ulaşmanın yolunu açabilir. Kur’an-ı Kerim’de Nisâ Suresi, 36. aAyette şöyle buyurulur: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya… iyilik edin.” İşte bu ayet, komşuluk bağlarının gücünü ve iyiliğin her ilişkideki yerini açıkça ortaya koyar.
Ve yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cebrail bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki, neredeyse komşuyu mirasçı kılacak sandım.” Bu hadis-i şerif, komşuluğun İslâm’daki değerini gözler önüne serer.
Modern hayat, bizi yalnızlığa doğru sürüklüyor. Unutmayalım ki komşuluk, insanı insan yapan değerlerden biridir. O kapıyı çalmayı ertelemeyelim. Bu dünyayı güzelleştiren, o kapının ardındaki dostluklardır.
Unutulmaya yüz tutmuş eski bir gelenek olmasın. Nesilden nesile aktarılan bir değer olarak hep var olsun.
Rabb’imizin, Peygamberimiz’in ve atalarımızın bu kadar ehemmiyet verdiği bir konuya, yani komşuluk ilişkilerine, biz de gereken önemi vermekle sorumluyuz.
Gülşen CANPOLAT
YazarKur’an-ı Kerim ve hadislerde melek inancı, İslam’ın temel inanç esaslarından biri olarak çok açık bir şekilde belirtilmiştir ve iman şartları arasında ikinci sırada yer alır. Tarih boyunca hemen her t...
Yazar: Editör
Hz. Dıhye, Medineliydi. Asıl ismi “Dıhye bin Halife” idi. Fakat o, “Dıhyetü’l-Kelbî” ismiyle meşhur olmuştu. Sima olarak ashâbın en güzel olanıydı. Cebrail birkaç defa Peygamberimiz’e onun suretinde g...
Yazar: N.Nida DURAN
Mevsimi gelince gülşene döner,Yolları gül kokar memleketimin.Bülbüller ötünce her vakti seher,Dalları gül kokar memleketimin.Öz canıma bedel bildim burayı,Verseler değişmem köşkü, sarayı.Karlar eriyin...
Şâir: Ahmet Sami BENLİ
Filistin toprakları, yalnızca savaş ve siyasetin değil, aynı zamanda ezber bozan kadın portrelerinin de sahnesidir. Tam da bu noktada, kadınlar ikiye ayrılır dersek abartmış olmayız: Filistinli kadınl...
Yazar: Gülşen CANPOLAT