İhmalkâr Ve Aşırı Özgürlükçü Anne Babalar
İhmalkâr Anne Babalar
İhmal kelimesi, adından da anlaşılacağı üzere, yapılması gereken bir işin yapılmaması ya da gösterilmesi gereken özenin gösterilmemesidir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre ise ihmal, çocuğa bakmakla yükümlü kimsenin çocuğun gelişimi için gerekli ihtiyaçları karşılamaması veya bu ihtiyaçları dikkate almamasıdır. Bu ihtiyaçlar sağlık, eğitim, duygusal gelişim, beslenme, barınma ve güvenli yaşam şartlarıdır.
İhmalkâr tutum içinde olan anne babalar, sanki çocuk evde yokmuş gibi davranırlar. Başka bir ifadeyle çocuk aileyi rahatsız etmediği sürece çocuğa bir müdahalede bulunma ihtiyacı hissetmezler.
Bu çocuklar, genelde anne babaların ayaklarına bir bağ olarak görüldüğü için çocuklara yeterince sevgi gösterisinde bulunulmaz. Gösterilen sevgi de genelde eksi uçtadır. Bunun sonucunda bu çocuklar genelde fiziksel ve duygusal yalnızlık içindedirler. Bu çocuklar anne babasından yeterince sevgi görmediklerinden kendilerini dışlanmış hissederler. Bu da çocukların düşük benlik saygısı geliştirmelerine neden olur.
Çocuğa gösterilen ilgi ve sevgi yapmacıktır. Çocuk anne babaya yaklaşmak istedikçe anne baba ona itici davranır. Böyle anne babalar, çocukları şımarmasın diye, onları kalbinden sevdiğini söyler. Bu anne babalar, görevlerinin sadece çocuklarının karnını doyurmak olduğunu zannederler. Oysa bu çocuklar sevgi ister, ilgi ister, sıcak yuva ister.
Psikoloji kitaplarında bir deney vardır: Araştırmacılar, yavru maymunların bulunduğu kafese iki anne maymun postu koyar. Birinci maymunun tüyleri sivri fakat yavru maymunlara süt verecek şekilde ayarlanır. Diğer maymun ise süt vermeyen fakat tüyleri pamuk gibi yumuşak bir şekilde ayarlanır.
Gözlem sonucunda, yavru maymunların süt içtikleri fakat tüyleri batan maymun postuna sadece karınlarını doyurmak için yaklaştığı, geri kalan zamanlarını ise tüyleri pamuk gibi yumuşak olan maymun postunun yanında geçirdikleri görülür.
Bu Çocukların Özellikleri
Sevgi yetersizliğinden dolayı kendilerini dışlanmış hissedeceklerinden duygu yoğunluğunu fazla yaşarlar.
Kendilerini kontrol etmede yetersiz olduklarından ani öfke patlamaları yaşayabilirler.
Aile ortamında olduğu gibi sosyal ortamlarda da dikkat çekmek için çevresine zarar verebilirler.
Aileden sağlıklı iletişim kurmayı öğrenemediklerinden sosyal ilişkilerinde zaman zaman saldırganlık davranışı gösterebilirler.
Kendilerine güvenleri olmadığından sorumluluk almaktan korkarlar.
Sosyal ilişkileri yetersiz olduğundan içe dönüktürler. Bunun için de gelecekle ilgili bir planları yoktur. Anlık yaşamaya çalışırlar.
Sosyal ortamlarda istekleri gerçekleşmediği zaman zorbalığa başvurabilirler.
Çocuklarına karşı buzdolabı gibi olan bu anne babalar, çocuklarının olumlu davranışlarını da görmezlikten gelirler. Bu çocuklar çok iyi bir iş yapsalar da o senin görevindir derler. Çocukların hatalarını o kadar büyütürler ki “Allah’ım, neydi günahım da bu çocuğu bana verdin!” diye söylenirler.
Anne babaların çocuklarına karşı ilgisiz ve umursamaz tavırları, onların ileriki hayatlarında diğer insanlarla sıkıntı yaşamalarına ve başkalarına sevgilerini aktarmada zorluk çekmelerine sebep olur.
Sevgisiz büyüyen bu çocuklar, çevrelerine karşı soğuk davranacakları için arkadaşlık kurmada sıkıntı yaşayacaklardır. Bunlar, iletişim kurmak ister; ancak çocukluk döneminde anne babası tarafından reddedildiği için reddedilmekten korkarlar.
Hiçbir şeye ihtiyaçları olmadığı halde, misafirlikte iken komşu çocuğunun oyuncağını, okulda arkadaşının kalemini, silgisini vb. çalarlar.
Büyüdükleri zaman hırsızlık, kapkaççılık, dolandırıcılık vs. yaparak hem kendilerine gösterilmeyen sevginin intikamını alma hem de kendilerini ispatlama gayreti içine gireceklerdir.
Sonuç olarak çocuğu sevmek demek, onunla abartılı ilgilenmek, her dediğini yapmak ve onu sürekli kucaklayıp öpmek demek değildir. Çocuklara yerinde ve zamanında gösterilecek tatlı bir bakış, samimi bir gülüş ve içten bir sarılıştır sevmek. Sevmek demek; ona güven vermek, onu yüreklendirmek ve desteklemektir.
Aşırı Özgürlükçü Anne Babalar
Aşırı özgürlükçü ailelerde anne babaların beklentileri yüksek, çocuklar üzerinde kontrolleri ise düşüktür. Bu aileler, çocuklarına fazlasıyla özgürlük verirler. Çocuktur, çocukluğunu yaşasın; gençtir, gençliğini yaşasın diye hiçbir şekilde kontrol etme ihtiyacı hissetmezler. Hatta ihmale varan hoşgörülü davranışlar sergilerler.
Çocuklarına karşı aşırı sevecen olduklarından aşırı davranış özgürlüğünü sınırlamak yerine desteklerler. Bu çocukların yemek yeme, yatma, televizyon izleme, internete girme konusunda zaman sınırlamaları yoktur. Bütün bunlara çocuk karar verir.
Bu çocuklarda aşırı hareket ve davranış serbestliği vardır. Onun için bu çocuklar, ailenin zaten olmayan kurallarını kendilerine göre yorumlarlar. Hatta anne babanın sınırlarını iyice zorladıkları gibi onları köle gibi kullanmak isterler. Hizmetler aksadığı zaman da kıyameti koparırlar. Bu çocuklar, el bebek gül bebek büyüdükleri için evde herkesin kendisine hizmet etmesini beklerler.
Çocuk merkezli olan bu ailelerde inisiyatif çocuktadır. Aile içinde bir sınırlama görmeyen bu çocuklar, sağlıklı bir kişilik geliştiremezler. Sağlıklı bir kişilik geliştiremeyeceklerinden kendilerini güvensiz hissederler. Çünkü bu çocuklar kendilerine aidiyet duyguları gelişmediğinden ben merkezlidirler. Bu da çocukların en küçük olumsuzluklarda asi ve saldırgan davranışlar sergilemesine neden olur.
Yaşamlarında otokontrol mekanizmaları gelişmediğinden yani kendilerini kontrol edemediklerinden iş birliği gereken işlerde sıkıntı yaşarlar. Bunun sonucunda genellikle sosyal ilişkileri başarısız ve uyumları da düşüktür. En küçük engellerde de sorunla mücadele etmek yerine öfke patlamaları yaşarlar.
Bu çocuklar, kuralları olan ortamlarda -özellikle de okullarda- büyük sıkıntı yaşarlar. Bu çocuklar, okul kurallarına uymakta ve arkadaşlık ilişkilerinde büyük sorun yaşayacaklarından ders başarılarında da büyük sorunlar yaşayacaklardır.
Bu çocuklar, hep almaya alıştıkları için paylaşım duyguları yaşamayacaklarından arkadaş çevresi tarafından da dışlanacaktır. Kanaatkâr olmadıklarından dolayı doyumsuz bir kişilik geliştirdiklerinden arkadaşlarında olan birçok şeyi kıskanacak ve onlara sahip olmak için gerekirse zorbalık yapacaktır. Bencil, sabırsız, anlayışsız oldukları gibi birçok konuda gerekli güveni kazanamadıkları için bağımlıdırlar.
M. Emin KARABACAK
Yazar
Sultan Vahdeddin’in, Başkadınefendi Nazikeda’dan 11 Eylül 1892’de doğan ikinci çocuğudur. Feriye Sahil Sarayı’nda dünyaya gelmiştir. Tam adı, Fatma Ulviye’dir. Sultan Vahdeddin’in Nazikeda Kadınefendi...
Yazar: Bengisu HAYAT
Aşırı koruyucu tutum, adından da anlaşılacağı üzere, anne babaların çocukların üzerine fazla düşmesidir. Başka bir ifadeyle çocuğun üzerine fazla düşmesi ve gereğinden fazla korumaya çalışmasıdır.Aile...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Allah Rasûl’ünün arkadaşlarından bir grup bir keşif anında bir kabile reisini yakalayıp getirir. Allah Rasûlü de hapishane vazifesi de gören mescide başına nöbetçi de koyarak konulmasını ister.Allah R...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Ebû Fukeyhe (r.a.) puta tapan bir putperestin yanında köleydi. Kalbi İslâm’la nurlanmıştı. Fakat efendisi onun İslâm’a girip Müslüman olmasını bir türlü hazmedemiyordu. Çünkü o kendisine bile faydası ...
Yazar: N.Nida DURAN