Hulûsi Efendi’nin Nasihatlerinde İdeal İnsanın Hakîkati
Doğu’nun bilgelik metinleri, genellikle “hakîkat” düşüncesinde buluşan ortak duyguları, teknikleri, durumları ve estetik yaklaşımları içerir. Bu metinler, Doğu’nun birikimini estetik ve biçimsel bir görünüme kavuştururken, öncelikle insanları iyiye, güzele ve doğruya çağıran bir iletiyi aktarır.
Didaktik olmayan bir dille okuyucuyu etkilemeyi amaçlar ve insan-ı kâmil olma serüvenini sanatsal bir biçimde anlatır. Doğu metinleri, genellikle mesnevîler ve halk hikâyelerini kapsar. Mesnevîler tam anlamıyla bir şiir türüdür ve halk hikâyeleri de içinde şiirler bulunan hikâyelerdir.
Her iki tür de içinde hikmet barındırır ve insanları temel bir ideale doğru yönlendirir, iyiyi ve güzeli arar. Hikmetli söyleyişlerdeki ideal olarak kabul edilen insan tipi; “insan-ı kâmil”dir. Tasavvuf ehli insan-ı kâmili, “yetkin insan” şeklinde tanımlanırken, Allah’ın yeryüzündeki halîfesi olarak kabul ederler. Onun, Allah’ın tüm isim ve sıfatlarına eriştiği ve varlığın temel mertebelerini bünyesinde topladığı kanaati hâsıl olur.
Şairlerimiz, ideal insanın toplum içindeki rolünü ve nasıl davranması gerektiğini, işledikleri şiirlerinde dile getirmişlerdir. Toplumun her kesimiyle iletişim kurarak temel sorunları gözlemlemiş, bu sorunlara çözüm önerileri sunmuş ve ideal bir toplum için yapılması gerekenleri sıralamışlardır.
Şiirlerinde, sadakat, sabır, tedbir, yetimlerin haklarına sahip çıkmak, yoksullara yardım etmek gibi erdemler üzerinde durmuşlar ve toplumda uyumun ve bütünleşmenin önemine vurgu yapmışlardır. Şairlerimiz, ayrıca insanların anne ve babalarına karşı tutumlarından, dostluk ilişkilerine, emânete sadakatten, mertlikten ve dürüstlükten, ilim ve bilgiye saygıdan, meclis âdâbına kadar birçok konuda öğütler vermişlerdir.
Şiirlerinde, riyâ, para hırsı, içki içme gibi kötü alışkanlıklardan kaçınılması gerektiğini vurgulamışlar ve insanların işlerini zamanında yapmalarını, hesap verme bilincine sahip olmalarını öğütlemişlerdir. Bunların yanı sıra, şairlerimiz işlerinde, işini ehline verme, çalışkanlık, bahâne üretmeme, ince düşüncelilik, görevlerini zamanında tamamlama gibi olumlu davranışları da öne çıkarmışlardır. İdeal insanın topluma katkı sağlaması ve olumlu bir etki bırakması için gereken tutum ve davranışları bu başlıklar altında detaylıca ele almışlardır
Mutasavvıflar, Kur’ân âyetlerini ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadislerini itaat edilmesi ve benimsenmesi gereken ölçüler olarak görmüşler ve sözlerinde buna titizlikle uymuşlardır. Bu nasihatleri genellikle sohbetlerinde dile getirdikleri gibi, şiirlerinde de sıkça ifade etmişlerdir.
Türk edebiyatında bu tarzda birçok eser bulunmaktadır. Bazıları müstakil eserler olarak kaleme alınmışken, bazıları da sûfî şairlerin dîvânlarında ayrı şiirler veya beyitler şeklinde yer almıştır. Örneğin, son asrın büyük sûfîlerinden Osman Hulûsi Efendi’nin Dîvân’ına baktığımızda, bu geleneğe uygun olarak nasihat dolu birçok şiir yazdığını görebiliriz.
İnsanlar, uyarıcı ve yol gösterici sözlere ihtiyaç duyan bir varlık olarak doğar ve yaşarlar. Ancak bu tür rehberlikleri, temel kaynakları ve insan fıtratını iyi bilen manevî önder kabul edilen kişiler yapabilir. Bu kişiler, insanları eğitmeyi ve onları dürüst ve ahlâklı bireyler olmaları konusunda yönlendirmeyi amaçlarlar.
Hulûsi Efendi de örnek şahsiyetlerden biri olarak bu tür rehberlik vazifesi üslenmiştir. Her ne kadar müstakil bir nasihatnâme yazmamış olsa da, Dîvân’ında ve mektuplarında bu tarz ifadelere sıkça rastlanmaktadır. Aslında onun bütün eserlerini, dolaylı ya da doğrudan nasihat veren eserler olarak görmek de mümkündür.
Çünkü mürşid vasfındaki kişilerin amacı sadece şiir yazmak değil, şiirin ifade imkânlarından faydalanarak talebelerine hak ve hakîkat konusunda rehberlik etmektir. Bu anlamda, onun hemen her şiirini nasihat bağlamında değerlendirmek mümkündür.
Hulûsi Efendi, dîvân ve halk şiiri geleneğinin yanı sıra modern şiirin de önemli bir temsilcisi olmuştur. Şiirlerinde Yûnus Emre, Fuzûlî, Ümmî Sinan ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın etkisi hissedilirken, kendi özgün tarzını da ortaya koymuştur. Aruz ve hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde dinî-tasavvufî konuları yanı sıra sosyal temalara da yer vermiştir.
Hulûsi Efendi, şiiri bir ideal olarak değil, idealine ulaşmak için bir araç olarak görmüştür. Bu nedenle Dîvân tarzı şiirlerinde vezin hatalarını pek dikkate almayabilir ve ölçüyü ihmâl etse de mânâyı şekle kurban etmemiştir. Mutasavvıf bir şair olarak Hulûsi Efendi, kendine özgü “Nasihat” şiirinde gösteriş yapma veya sanatını zirveye çıkarma kaygısı taşımamıştır. Şiirin ahenk unsurlarından biri olan kafiyesini bile en basit şekilde kullanarak, okuyucusuna sade ve samimi bir sesle öğütler vermiştir.
Mutasavvıf şairler için şiir, bir amacın değil, bir aracın ifadesidir. Hulûsi Efendi için de bu durum geçerlidir. Şiir, sevgiliye duyulan hisleri ifade etmek için kullanılır. Ancak Hulûsi Efendi’nin edebî kişiliğini değerlendirirken, onun bir şeyh olduğunu ve on binlerce müridin eğitiminden sorumlu olduğunu her zaman göz önünde bulundurmak gerekir.
O, öncelikle müridleri olmak üzere -mürid olsun olmasın- çevresindeki her bireyin eğitimine önem vermiştir. Onları önce Allah’a kul, Peygamber (s.a.v.)’e ümmet, sonra da iyi insanlar olmaya yönlendirmiştir. Şiirlerini de bu yüce hedef için bir araç olarak kullanmıştır.
Yanlış davranışlar karşısında genellikle doğuşlar vesilesiyle şiir yazarak, kusurlu bireylere ve diğer müritlere nasihat ederek bu görevi yerine getirmiştir. Bu bakımdan, onun Dîvân’ı tamamen bir “Nasihat Dîvânı” olarak nitelendirilebilir. Hulûsi Efendi’nin nasihat konulu şiirlerinin fazlalığı ve bu şiirlerdeki sadelik, içten ve samîmi dil göz önüne alındığında, onun bir nasihat şairi olduğu söylenebilir.
Oğuzhan AYDIN
YazarDarende ve Hulûsi Efendi dostu olan kıymetli Miraç Akdoğan vekilimizle beraberiz. - Miraç Bey öncelikle daha gençlik yıllarınızdan itibaren Darende ve Hulûsi Efendi Hazretleri’yle ta...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Ya Rabbi ol nebi, güller aşkınaBir hazan gelirse, soldurma biziŞu nefsin elinden döndük şaşkınaDipsiz kuyulara, doldurma biziŞeytan kılavuzdur cümle şerliğeDinamit kor temelinden birliğeÜmmeti mesrûr ...
Şair: Ramazan PAMUK
İnsanların ilk yerleştiği kıtalardan birisi olarak bilinen Afrika, gündüzleri güneşin kavurduğu, geceleri çöl rüzgârlarının savurduğu bir coğrafya olmasından ötürü müdür “tarihî itibari ile de “kara/k...
Yazar: Oğuzhan AYDIN
Hacı Bayram Velî Hazretleri ile II. Murat arasındaki bir mülâkat şu şekildedir:2.Murad bir sohbet sırasında Hacı Bayram Velî’ye “Şeyhim, aylardır zihnimi bir kurt gibi kemiren bir mesele vardır. İstan...
Yazar: Resul KESENCELİ