Şam’dan Göynük’e Akşemseddîn Hazretleri
Dün olduğu gibi bugün de dünyanın en muhteşem şehirlerinden biri olan İstanbul deyince hepimizin aklına, bu şehri Bizans'tan kurtararak İslâm toprağı yapan II. Mehmed, nâm-ı diğer Fâtih gelir. Fakat her nedense II. Mehmed'i "Fâtih" yapan "Akşemseddîn" pek de bilinmez. Daha doğrusu birçok mühim kişi tarafından fethedilmeye kalkışılan bu güzide şehrin Fâtihinin nasıl bir eğitimden ve terbiyeden geçirildiğini nedense çok da merak etmeyiz.
İstanbul'un maddeden fâtihi II. Mehmed olsa da, bu şehrin mânevî fâtihi Sultan II. Mehmed'in kıymetli hocası Akşemseddîn Hazretleri'dir. Çünkü o, İstanbul'u fetheden başkomutanın rûhunun hamurunu gönül teknesinde abdestle, ihlâsla ve imanla yoğurmuştur.
O, fetih rûhunu ve düşüncesini, çağ açıp çağ kapayan II. Mehmed'in gönlüne yerleştirmiştir. Bunun ötesinde fetihle ilgili olarak onu cesaretlendirmiştir. Bu nedenledir ki Fâtih Sultan Mehmed'in mânevî komutanı olan Akşemseddîn, İstanbul'un fethinde çok önemli bir rol oynamıştır. Onun Anadolu'nun İslâmlaşmasındaki rolü de fevkalâde büyüktür.
Akşemseddîn deyip de geçmemek lâzım. Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza olan Akşemseddîn hem mutasavvıftı hem büyük bir âlimdi hem tabipti hem de şairdi. Akşemseddîn, büyük İslâm âlimi Sühreverdî’nin torunlarındandır. Nesebi Hz. Ebû Bekir’e kadar uzanır.
Onun asıl adı Muhammed, lakabı ise Şemseddin’dir. "Akşemseddîn" olarak meşhur olmuştur. Bir diğer lakabı da Akşeyh’tir. Zira o bembeyaz elbiseler giymekten hoşlandığı için, hocası Hacı Bayram Velî onu bu sıfatla nitelendirmişti, onun için de çevresinde "Akşeyh" olarak tanınmış, geniş kitlelerce böyle bilinir olmuştu.
Rivayetlere göre yedi yaşlarında babasıyla birlikte Anadolu'ya, o zamanlar Amasya'ya bağlı olan Kavak'a gelmişlerdir. Son yıllarını Göynük’te geçiren gönüller sultanı Akşemseddîn'in yedi oğlu ve beş kızı dünyaya gelmiş, bunlardan Fazlullah babasının postuna oturarak tarîkatı devam ettirmiştir.
Etrafına ışık saçan Akşemseddîn Hazretleri, İstanbul'umuza mânevî mührünü vuran bir âbide şahsiyettir. Fetihten sonra Ayasofya'da kılınan cuma namazında ilk hutbeyi o okumuştur. Uzun yıllar Osmanlı medreselerinde çalışarak yüzlerce talebe yetiştirmiştir.
Akşemseddîn Hazretleri, ilköğrenimini ilim ehlinden biri olan babasından almıştır. Öte yandan çocuk yaşta Kur'ân-ı Kerim'i ezberleyerek hâfız olmuştur. İyi bir dinî eğitim gördükten sonra da Osmancık Medresesi'nde müderris/profesör olarak görevlendirilmiştir.
O, dinî eğitimle yetinmemiş, aynı zamanda iyi de bir tıp tahsili görmüştür. Araştırmaya ve öğrenmeye daima ilgi duymuştur. Akşemseddîn dinî ve tasavvufî yönüyle tanınsa da mikrobu Pasteur’den dört yüzyıl yıl evvel bulmuştur. Bu konuda en önemli eseri Maddetü’l-Hayat’tır.
Hayata Gönül Gözüyle Bakan Akşemseddîn'in, Talebesi Fâtih Sultan Mehmet'e Mektubu
Hayata gönül gözüyle bakan Akşemseddîn Hazretleri, Fâtih'in hocası olmasaydı belki de İstanbul'un fethi gerçekleşmeyecekti. Bilge bir insan olan Akşemseddîn'in, talebesi Fâtih Sultan Mehmet’e yazmış olduğu mektubu, bugün de okunması ve ibret alınması gereken tarihî bir vesikadır.
Zira o sıkıntılı zamanlarda Fâtih'in yanındakilerden bazıları, o zamanki adıyla Konstantinopolis'in fethinin zamanlamasının doğru olmadığını, bunun büyük hezimetlere yol açacağını, kuşatmanın derhal kaldırılması gerektiğini yüksek sesle dile getiriyorlar ve genç Mehmed'in aklını çelmeye çalışıyorlardı. Akşemseddîn bu çetin zamanlarda talebesine gönderdiği bir mektupta II. Mehmed'e hitâben şöyle söylüyordu:
"Şimdi yumuşaklık ve merhamet gerekmez. Bu hususta kusuru görülenler, fethe muhâlif olanlar tespit edilip, bunlar görevden azil dâhil, gereken en şiddetli ceza ile cezalandırılmalıdır. Eğer bunlar yapılmazsa kaleye yeni bir hücuma kalkışıldığında, hendeklerin doldurulmasına karar verildiğinde gevşeklik gösterilecektir. Bilirsiniz, bunlar yasaktan/zordan anlayan Müslümanlardır. Allah için canını, başını ortaya koyan azdır. Meğer bir ganimet göreler, canlarını dünya için ateşe atarlar.
Şimdi sizin yapmanız gereken bütün gücünüzle, fiilen, emirle, hükümlerinizle, sözünüzle işe sarılmanız, gayret göstermenizdir. Bu tür görevler, gerektiğinde merhameti ve yumuşaklığı az, şiddet kullanabilecek, zora başvurabilecek kimselere verilmelidir.
Bu, hem geçmişteki uygulamalara, hem de dine uygundur. Allah şöyle buyuruyor: "Ey şanlı Peygamber! Kâfirlerle, münafıklarla sonuna kadar savaş ve onlara karşı sert ol, yumuşak davranma. Onların varacakları yer cehennemdir ki, orası varılacak ne kötü yerdir."
Ankara'nın mânevî güneşi Hacı Bayram Velî'nin sâdık mürididir Akşemseddîn
Akşemseddîn Hazretleri, Hak ve hakîkat yolunda yalpalamadan dosdoğru yürüyebilmek için bir rehbere ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Onun içindir ki kâmil bir mürşîd arayışı içerisindeydi. Bu yüzden o zamanlar Halep'te büyük bir şöhreti olan Zeynüddîn-i Hâfi'ye intisap etmek üzere Halep'e gitmiştir. Fakat gördüğü bir rüya üzerine geri dönmüş ve Ankara'ya gelerek zamanın büyük mürşîdi Hacı Bayram Velî'ye intisap etmiştir.
Ankara'daki mânevî eğitimini ve nefis terbiyesini tamamlayan Akşemseddîn, Hacı Bayram Velî'nin halîfesi mertebesine kadar yükselmiştir. Bir süre Beypazarı ve İskilip'te bulunan Akşemseddîn, daha sonra bugünkü Göynük ilçesine yerleşerek irşat ve tedris faaliyetlerine burada devam etmiştir. Milâdî 1429'da şeyhi ve piri Hacı Bayram'ın vefâtından sonra halîfe olarak irşat postuna oturmuş ve tarikatın Bayramiye kolunu sürdürmüştür.
Aynı zamanda çok kıymetli bir Divan şairidir Akşemseddîn Hazretleri
Dîvân şiiri Osmanlı Devleti zamanında padişahlardan vezirlere, paşalardan münevverlere kadar hemen herkesin ilgi duyduğu bir sanat dalıydı. Osmanlı padişahlarının da şiir yazdıkları, o dönemler hakkında bilgisi olanların malumudur. Fâtih Sultan Mehmed'in "Avnî" mahlasıyla bir dîvân teşkil edecek kadar şiir yazdığı bilinen bir gerçektir.
İşte öyle de Fâtih'in hocası Akşemseddîn Hazretleri de şiire gönül veren Hak ve hakîkat dostlarından biridir. Akşemseddîn, tasavvuf yoluna girdikten sonra şiire ilgi duymuş, dinî ve tasavvufî muhtevalı şiirler yazmıştır. Tasavvuf içerikli şiirlerinde Şems, Şemsî ve Şemseddîn mahlâslarını kullanmıştır.
Onun dinî ve tasavvufî şiirleri geniş kitleler tarafından bilinmese de okunmaya ve üzerinde düşünülmeye değerdir. Akşemseddîn'e ait 38 şiir Prof. Dr. Kemal Eraslan tarafından mecmualardan bulunup çıkarılarak ilgililerin dikkatine sunulmuştur.
Kâinata gönül nazarıyla bakan Akşemseddîn, dünyaya geliş gayesini bilen ve bu minvalde şuurla yaşayan mütekâmil bir insandı. O, mürşîdi Hacı Bayram Velî'yi çok sever ve ona derin bir saygı ve muhabbet duyardı. Hocasına hitâben yazdığı şu anlamlı şiir, vefânın kıymetini bilenler için okunmaya değerdir:
"Âşık oldum sana candan/Pîrim Hacı Bayram Velî/Farıg oldum bu cihandan/Pîrim Hacı Bayram Velî//Irak mıdır yollarımız/Taze midir güllerimiz/Hub söyler bülbüllerimiz/Pirim Hacı Bayram Veli//Al yeşil zeyn olmuş üstü/Server Muhammed’in nesli/Yaratan Allah’ın dostu/Pirim Hacı Bayram Velî//Akşemseddîn der varılır/Azim tevhidler sürülür/Yılda bir çağı bulunur/Pirim Hacı Bayram Veli//Sensin Allah’ın Velîsi/ İki Cihanın dolusu/Evliyaların ulusu/Pirim Hacı Bayram Velî"
Eyüp Sultan Hazretleri'nin kabrinin manevî kâşifi Akşemseddîn'dir
Dünyevî ilimlerle uhrevî ilimleri birleştiren Akşemseddîn Hazretleri, Osmanlı’nın yükselme döneminde yaşamış, İstanbul’un mânevî fâtihi unvanını kazanmış ve Peygamber Efendimiz’in müjdesine nâil olmuş bir Allah dostudur. Akşemseddîn Hazretleri, Peygamber Efendimiz’i yedi ay boyunca misafir eden Eyüp Sultan Hazretleri'nin kabrini keşfeden büyük bir Allah dostudur.
Eğer o bu büyük Allah dostu Eyüp Sultan'ın mezarını tespit etmeseydi bugünkü Eyüp semti bu adla anılmayacaktı. En önemlisi de İstanbul büyük bir değerinin farkında olmadan yaşayacaktı. Bu bile İstanbul'a büyük bir mânevî hizmettir.
Akşemseddîn'in Göynük'teki türbesi, talebesi Sultan Fâtih tarafından yaptırılmıştır
Akşemseddîn Hazretleri, talebesi Fâtih Sultan Mehmed'in çağrısıyla, çağ açıp çağ kapayan İstanbul'un fethine bizzat katılmıştı. Askerlerin ve Fâtih'in moralinin diri tutulmasında çok faydaları olmuştur. Fetihten sonra Göynük'e dönen Akşemseddîn Hazretleri, Hicrî 863/Milâdî 1459 yılında Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Kabri Göynük'tedir.
Fâtih Sultan Mehmed in hocası Akşemseddîn Hazretleri’nin türbesi Fâtih Sultan Mehmed tarafından 1464 yılında Bolu'nun Göynük ilçesinde yaptırılmıştır. II. Mehmed'in hocası Akşemseddîn Hazretleri'nin Türbesi'yle ilgili olarak TDV İslâm Ansiklopedisi'nde şu bilgiler verilir:
"İstanbul'un manevî Fâtihi kabul edilen ve Fâtih Sultan Mehmed'in hocası olan Akşemseddîn'in türbesi Süleyman Paşa Camii yanındadır. Kapı kemeri aynasındaki Arapça kitabesine göre 792'de (1390) dünyaya gelip 863 Rabiülâhir sonlarında (Şubat 1459) vefât eden Şeyh Akşemseddîn için 868(1463-64) yılında yaptırılmıştır.
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi'nin matbû nüshasındaki bir notta türbenin harap olması üzerine hazine-i hassadan masrafı karşılanarak yeni ve güzel bir türbe yapıldığı belirtilmiştir. 1952 yılından itibaren türbenin dış mimarîsi tamir görmüş, bu sırada içindeki sandukaların yerleri değiştirildiği gibi, bir tanesi de anlaşılmayan bir sebepten kaldırılarak yok edilmiştir.
Akşemseddîn Türbesi, çapı 4.80 m. kadar olan bir altıgen biçimindedir ve kesme taştan yapılmıştır. Üstünü kurşun kaplı bir kubbe örter. Her cephesinde altlı üstlü ikişer pencere vardır. Kapı çerçevesi basit, sade ve Osmanlı devri Türk türbe mimarîsinin klâsik çağının mütevazı bir örneğidir.
Son tamirde sandukaların yanlara yerleştirilmesi gibi yanlış bir işin niçin yapıldığının izahı mümkün değildir. Türbede Akşemseddîn'den başka iki oğlu da yatmaktadır. Evliyâ Çelebi, Akşemseddîn'in pek çok sayıdaki oğul ve torunlarının adlarını vererek bunların çoğunun onun yanında yattıklarını bildirir.
Şeyhin sandukası Anadolu'da Selçuklu devrinde çok görülen ceviz ağacından işlenmiş sandukaların bir benzeridir. İki yan cephesinde kabartma harflerle bir hikmet ile bir hadis-i şerif yazılmıştır. Baş taraftaki aynasında rûmîlerle bezenmiş yine bir hadis-i şerif, diğer aynada ise bir hâkim sözü görülür. Akşemseddîn'in sandukası. Osmanlı devrinde yapılan ağaç sandukaların sonuncusu olarak özel bir değere sahiptir."
Akşemseddîn Hazretleri'nin Hayat Tecrübelerinin Yansıması Olan Kıymetli Sözler
Ömrü ilim, irfan ve güzellikler peşinde koşmakla geçen Akşemseddîn Hazretleri'nin birbirinden güzel, özlü söz ve nasihatleri mevcuttur. Bu sözler onun hayat tecrübelerinin birer yansıması hükmündedir. Bunlara örnek olarak şu güzel ve anlamlı sözleri verebiliriz:
“Her işe besmele ile başla. Temiz ol, daim iyiliği âdet edin. Tembel olma, namaza önem ver. Nimete şükret, belâya sabret. Dünyanın mutluluğuna mağrur olma. Kimseye kızma, etme cefa. Kimsenin nimetine haset etme. Kimseyi kötüleyip kaht etme/atıp tutma. Senden üstün olan kimsenin önünden yürüme. Çok uyumak kazancın azalmasına sebep olur. Akıllı isen yalnız yolculuğa çıkma.
Gece uyanık ol, seher vakti Kur’ân-ı Kerim oku. Daima Allahu Teâlâ’ya hamd et. Hem cehennem azabından endişeli ol, kork. Gücün yeterse haset kapısını kapat, hasedi terk et. Kendini başkalarına methetme. Nâmahreme bakma, harama bakmak gaflet verir. Kimsenin kalbini kırıp, viran eyleme. Edepli, mütevâzı ve cömert ol."
M.Nihat MALKOÇ
YazarBugünkü Gönül Coğrafyamız Mevcut Coğrafyamızdan Çok Daha GeniştirBugünkü bilinen sınırlarımızdan öte, bizim bir de sınır tanımayan gönül coğrafyamız vardır. Gönül coğrafyamız mevcut coğrafyamızdan çok...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
İnsan, Allah’ın ilâhî rahmetinin bir tezâhürü olarak varlık bulmuştur. Allah, insanı sevmiş ve rahmetinin bir lütfu olarak onu varlık âlemine çıkarmıştır. İbn Arabî’ye göre âlem, büyük âlem olan kâina...
Yazar: Kemal DEMİR
Bize 15 Temmuz gecesi vatan bahşeden aziz şehidim!...15 Temmuz kalkışması bağımsızlığımızı, millî irâdeyi, demokrasiyi, hukuk devletini; nihâyetinde birlik ve beraberliğimizi hedef almıştı. O gece; mi...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Hayatın belli detaylarının üzerinde duran, onu bıkmadan usanmadan yorumlayan, nesneleri ve olguları sürekli sorgulayan, bunu yaparken de hassas teraziler kullanan birisiyseniz, merhûm Üstâd Rasim Özde...
Yazar: Aydın BAŞAR