Hikmet Burcu’ndan Yükselen Ses

Türk edebiyatının son yarım asrında kültür-sanat dergileriyle bir şekilde yolu kesişenler mutlaka Bekir Oğuzbaşaran adıyla karşılaşmışlardır. Çünkü o, ömrünü edebiyata vakfedenlerdendir. Kayserili edebiyat muhipleri için aileden biri sayılır. Kayserilidir. Gençliğini İstanbul’da gurbet burcunda, orta yaşlarını Van’da hasret burcunda geçirdi. Bulunduğu her yerde edebiyatın çiçeklendiği dergiler çıkardı, çıkan dergilere birikimiyle güç kattı.

Epey zamandan beri Kayseri’de inşa ettiği hikmet burcundan dostlarına, öğrencilerine, meslektaşlarına, daha doğrusu her seviyeden okuyucularına şiirle selam göndermektedir. Ben de talihin iltimasıyla yolu Bekir Oğuzbaşaran’la kesişenlerdenim. 1988 yılının temmuzunda Van’da tanıştık. O tarihten beri onun okuyucuları arasında meslektaşı ve dostu olmak ayrıcalığına sahip kişilerdenim. Bu bakımdan Bekir Bey’in Hikmet Burcu’nda topladığı şiirlerini samimiyetle verilmiş bir selam gibi aldım ve onun ömür kırıntılarının ipliğe dizilmiş incileri gibi birer birer gözden geçirdim.

Hikmet Burcu, Bekir Oğuzbaşaran’ın çekirdek ailesinden Türkiye’ye açılan bir penceredir. Bu pencereden hayata sevgiyle bakan şairin bütün ömrü şiirle sarmalanmıştır. Sırf Türk edebiyat üzerine düşünmek, konuşmak ve yazmak üzere bu dünyaya gelmiş gibidir. Yaşlandıkça biraz daha genişleyen şemsiyesi, eksilmeyen enerjisiyle bütün Türk edebiyatını kucaklayan şair, Develili Seyrani’yi de Yunus Emre’yi de Karacoğlan’ı da Fuzuli’yi de Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı da aynı şevk ve heyecanla sever. Kalbinin kapıları her şaire açık olmakla birlikte gönül protokolünde Necip Fazıl Kısakürek ve Arif Nihat Asya gibi yeri değişmeyenler de vardır. Onlardan aldığı sese kendi sesini katarak şiirleştirir. Bunu yaparken de Türk şiir geleneğinin bütün imkânlarından yararlanır. Yeri gelir gazel şeklinde söyler, yeri gelir koşma biçimini tercih eder. Rubailerle, sicillemelerle manzum portreler çizer, kısa hikâyeler anlatır. Hikmet Burcu’ndaki şiirler böylesi bir duyarlık ve birikimin ürünüdür.

Türkçe sevdalısı ve tam manasıyla edebiyat öğretmenidir. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki okullarda, Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde yıllarca ders verdi, öğrenci yetiştirdi. Girdiği dersleri kuru bilgi aktarımının ötesine geçirip edebiyat merakı uyandırmak, muhataplarının gönlünde Türkçe sevgisini çiçeklendirmek için ne kadar çaba sarf ettiğini elbette en iyi takdir edecek kişiler rahle-i tedrisinden geçen öğrencileridir. Fakat onunla tanıştığımız yıllarda genç meslektaşları olarak bizlerden de öğretmenliğini hiç esirgemedi.

Türkçeyi doğru ve güzel kullanma konusundaki hassasiyetini, şiir sevgisini hâlâ yeri geldikçe biraz abartılı biçimde anlatarak kulaklarını çınlatırız. Onu daima iyi bir insan, örnek bir aile reisi, çevresine iyimserlik aşılayan bir dost ve benzeri az bulunur cinsten Türkçe sevdalısı bir öğretmen olarak anarız. Bu meziyetlerinin yanına deneme yazarlığını ve şairliğini de eklediğinizde gözünüzün önünde beliren portre, Bekir Oğuzbaşaran’dır. Şimdi bize Hikmet Burcu’ndan seslenmektedir. Bu ses, diniyle dilini muhabbetle kaynaştıran abasız, postsuz bir şairin samimi selamıdır.