HACERÜ’L-ESVED’İN YERİNE YERLEŞTİRİLMESİ
Kâbe’nin yanında bulunan ‘Hacerü’l-Esved’ değerli bir taştı. Rasûlullah (s.a.v.) onu öpmüştür. Hacda tavafa Hacerü’l-Esved’den başlanır ve yine onunla bitirilir. Tavaf esnasında imkân varsa, diğer Müslümanlara zarar vermeden, onları incitmeden Hacerü’l-Esved öpülür, bu imkân olmadığı takdirde elle dokunulur, bu da mümkün olmazsa uzaktan selamlanır. Kâbe tarih boyunca hep mukaddes sayılmıştı. Onun yanındaki Hacerü’l-Esved de mukaddes sayılmıştı. Bu yüzden Hz. İbrahim (a.s.)’dan sonra geçen yüzyıllar boyunca gelip geçen bütün kuşaklar bu taşı özenle korumuşlardır. Hazreti İbrahim ve oğlu İsmail (a.s.) Kâbe’nin temellerini attılar. Kâbe onlardan sonra birçok milletlerin hâkimiyetine geçti. Birçok defalar tahrip olmuş tekrar tekrar inşa ve imar edilmiştir. Her defasında Hacerü’l-Esved de tabiî ki bu durumların tesiri altında kaldı. Uzun bir süreden sonra Kâbe tekrar Hz. İsmail Peygamber’in torunlarına geçti. Hazreti Peygamber (s.a.v.) henüz peygamber değilken bazı hadiseler olmuştu. O zaman, duvarları alçak olan Kâbe’nin değerli eşyaları çalınmaya başlanmıştı. Bu yüzden Kureyş Kâbe’yi daha korunaklı bir şekle dönüştürmeye karar vermişti. Bu sıralarda Kâbe yangın ve sel felaketleri geçirdi. Tamamen yıkıldı ve yeniden inşa edildi. Yeniden yapılmasından sonra sıra Hacerü’l-Esved’in yerine yerleştirmesine gelmişti. Bu sırada kabileler arasında Hacerü’l-Esved’i yerine koyma hususunda rekabet vardı. Her kabile taşı yerine koyma şerefine kendisi ermek istiyordu. Kabileler bu şerefi başkalarına vermek istemiyorlardı. Mesele büyüdü. Kabileler kılıçlarını kınlarından çıkardı. İş kavgaya varacaktı. Kan dökülecekti. Ancak kabileler kan dökmek istemiyorlardı. Bunun şöyle bir çaresini buldular: “Kâbe’ye gelecek ilk kişi bu işin hakemi olsun.” Kararlaştıkları günün sabahında Kâbe’nin çevresinde beklemeye başladılar. Kâbe’ye “Muhammedü’l-Emin” dedikleri Hz. Peygamber (s.a.v.) girince rahatladılar. Çünkü onu seviyorlar ve ona güveniyorlardı. O henüz peygamber değilken de insanlarını güvenini kazanmıştı. Kabileler Peygamberimiz (s.a.v.)’e durumu anlattılar. O da kendine yakışır bir şekilde hakemlik yaptı. Allah Rasûlü (s.a.v.) sırtındaki hırkasını çıkarttı ve yere serdi. Hacerü’l-Esved’i kendi elleriyle hırkasının üzerine koydu. Her kabileden bir temsilciye hırkanın bir ucundan tutup kaldırmalarını söyledi. Böylece her kabile taşın yerine yerleştirilme şerefinden pay almış olacaktı. Hacerü’l-Esved yerleştirileceği yere getirilmişti. Peygamberimiz taşı yine kendi elleriyle alıp yerine yerleştirdi. Bu durumdan herkes memnun olmuştu. Kabileler hem şerefe ermişler hem de aralarındaki kızgınlık gitmişti. Yaşadıkları şerefin tesiriyle mutlu olup barıştılar. Peygamberimiz böylece peygamber olmadan da adalet ve barış taraftarı olduğunu göstermiştir. Hacerü’l-Esved’in yerleştirilmesinde bu açık açık görülmektedir. Peygamberimiz her güzellikte en başta olduğu gibi adalette de en başta idi.
Mustafa AKGÜN
YazarMalzemeler Temiz şeffaf bir bardak Bir miktar su Bir kâğıdın üzerine çizilmiş veya baskı alınmış farklı yönleri gösteren alt alta iki ok. Şekildeki gibi; Nasıl Yapalım? Üzerinde ...
Yazar: Nisa ERCİYES
“Hazreti Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, muhtaç, zayıf ve fukaraya yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever ve cömert idi....
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Lâle en güzel çiçeklerdendir.Sanki bizim milletimizin millî çiçeğidir.Öyle bir çiçek ki milletimizle haşır neşir oluşmuştur. Edebiyatımızda, güzel sanatlarımızda ve pek çok alanda yer alır.Osman...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Hooo… Hooo… Hooo… Merhaba çocuklar! Beni tanıdınız mı? Önceden tanıştığım arkadaşlarınız var ama içinizde hiç tanımadıklarım da var. Öyleyse tanışalım. Ben Ali’nin gözlüğüyüm. Adım Gözlük Cic...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR