DERTLİ GÖZLÜK CİCİKO
Hooo… Hooo… Hooo… Merhaba çocuklar! Beni tanıdınız mı? Önceden tanıştığım arkadaşlarınız var ama içinizde hiç tanımadıklarım da var. Öyleyse tanışalım. Ben Ali’nin gözlüğüyüm. Adım Gözlük Ciciko. Hıışştt… Sessiz olalım; çünkü Ali uyuyor. Bu günlerde çok dertliyim, çoook… Ah, ah nerelere gideyim, kimlere söyleyeyim derdimi? Bilir misiniz ne kadar zordur gözlük olmak. Soğuk havada camlarım üşür. Sıcak bir odaya girince de ısınır. Isınınca, buhar bir tül gibi camlarımı örter. O zaman da etrafı göremem. Yağmura yakalanmışsam hele, vay halime. Camlarıma ince ince düşen damlalar görüş alanımı daraltır. O zaman durur, düşünürüm. Derim ki kendi kendime “Keşke camlarımın, aynı arabaların camı gibi silecekleri olsaydı.” Arada bir kuzenim Biciko ile dertleşiriz. Biciko güneş gözlüğüdür. Onun derdi de pek büyüktür. Yaz olduğunda güneşin parlak ışıklarından şikâyet eder. Kış geldiğinde ise etrafı beyaza boyayan karın keskin parıltılarından yakınır durur. Göz kamaştıran parlak ışıklar gözleri rahatsız eder. Ben ve Biciko insanların gözlerini korumaya çalışırız. Çoğu zaman insanlar bize dostça davranmazlar. Bize ne mi yaparlar? Açın kulaklarınızı da beni dinleyin: Bazı insanlar, bizi saçlarını geriye doğru iterek başlarının üzerine takarlar. İşte o zaman çok korkarız. Yere düşeceğimizi zannederiz. Düşersek tuz buz olur camlarımız. Çerçevemiz kırılabilir. İnsanlardan bazıları ise bizi kaybeder, koydukları yeri unuturlar. Onlara “Buradayız!” diye sesleniriz ama bizi duymazlar. Bazen de bizleri saplarımızdan gözlük ipine tuttururlar. İpin ucunda boyunlarından aşağıya doğru sallanır dururuz. İşte o zaman yine düşeceğiz korkusu yüreğimizi kaplar. Gerçi bu sefer iki sapımızdan da bağlıyızdır fakat yine de korkarız işte. Ciciko bir konuşuyor, bir gülüyormuş. Bir gülüyor, bir konuşuyormuş. Bazen “Hooo… Hooo… Hooo…” sesleri gökyüzüne erişiyormuş. Kahkahaları pek şenmiş. Gülerken tombul göbeği bir aşağı bir yukarı hopluyormuş. O zaman daha da bir sevimli oluyormuş. İşte bakın yine gülüyor Ciciko “Hooo… Hooo… Hooo…” diye. Hıışştt, sessiz olun da dinleyin bakın neler söylüyor Ciciko bizlere. Bazı çocuklar ise çok acımasız. Geçen gün Ali ile “Dört göz… Dört göz…” diye alay ettiler. Zavallı Ali, çok üzüldü. Sadece Ali’yi üzmediler, beni de çok üzdüler. Kendimi kötü biriymişim gibi hissetmeme neden oldular. Sanırım o çocuklar, arkadaşları ile dalga geçerken ben olmasam onun gözlerinin iyi göremeyeceğini bilmiyorlardı. Bilselerdi herhalde böyle kötü davranmazlardı. Bu arada Ali’nin büyükbabası İsmail Dede’de gazete okurken, bulmaca çözerken gözlük takıyor. Biliyor musunuz çocuklar İsmail Dede’ye çok gülüyorum. Neden mi? Hemen söyleyeyim. Gözlüklerini burnunun ucuna indirip de camların üzerinden bakmıyor mu? O zaman nasıl sevimli oluyor bir görseniz… Ay gülmekten karnıma ağrılar giriyor. “Hooo… Hooo… Hooo…” Ali kıpırdanıyor. Uyandı işte. Şimdi gidiyorum; çünkü Ali’nin bana ihtiyacı var. Siz de söylediklerimi hele bir düşünün ve yaşamınız boyunca hayata pembe gözlüklerle bakın. “Allahaısmarladık çocuklar... Sakın beni unutmayın.”
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarFerda, anne ve babasının tartışma seslerini duymamak için kulaklarını kapattı. Bu sıralar ne kadar çok kavga ediyorlardı. Yoksa artık birbirlerini sevmiyorlar mıydı? Boşanacaklar mıydı? Ya öyle bir şe...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Al bayrağa rengini, Dedem kanıyla vermiş. Şehit olup toprağın Kara bağrına girmiş. Melekler yeryüzüne, İndirmişler hilali; Bayrağıma yansımış, Göğün yaldızlı hâli. Göz açtım on...
Şair: Yusuf DURSUN
GEMİYE BİNEN KÖLE Padişahlardan biri acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, gemi yolculuğunun zahmetini tatmamıştı. Gemiye biner binmez bağırıp çağırmaya başladı, korkusu...
Yazar: Editör
Sibel Unur: Değerli misafirlerimiz “Açıl Susam Açıl” isimli programımıza hoş geldiniz. Bugünkü söyleşi konuğum Yıldız Güzel. Hoş geldin Yıldız.Yıldız Güzel: Hoş buldum.- Önce bize kendini tanıtır mısı...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR