Yaylada Çiçek Düzü
Ali ve Burak yayladaki ormanda dolaşıyorlardı. Ali daha önce bu Güllü Yayla’ya defalarca gelip gitmişti. Kendi yaylalarıydı. Dolayısıyla çevreyi iyi biliyordu. Burak ise ilk defa geliyordu.
Bir ara önlerine bir düzlük çıkıverdi. Ali düzlüğü görünce şaşırdı.
“Heeeyyy!...Buraaakk!... Yolumuz bir düzlüğe çıktı. Ormanın içinde genişçe bir düzlük.”
“Ben seni bilhassa bu düzlüğe getirmek istiyordum Ali.”
“Ne özelliği var buranın?”
Burak eliyle yukarıyı işaret etti.
“Biraz ileri bakarsan görürsün.”
Ali başını kaldırıp ilerilere doğru baktı.
“Çok geniş bir çiçek bahçesi görüyorum.” dedi. “Etrafı kesilmiş ağaç dallarıyla çit şeklinde çevrilmiş.”
“Evet. Biz buraya Çiçek Düzü deriz.”
Beraberce çiçekliğin yanına kadar geldiler. Birbirinden güzel pek çok çiçek vardı çiçeklikte. Ali çiçeklerin güzelliğine hayran kalmıştı.
“Hiç görmediğim çiçek çeşitleri var burada!... Kırmızılı, pembeli, beyazlı, mavili, sarılı… Rengârenk çiçekler!... Her birinin ayrı bir güzelliği var.”
“Öyle. Söylediğin gibi bu çiçeklerin birçoğunu görmemiş olabilirsin.”
“Tabiî ki görmedim. Zaten çiçek isimlerini de çok bilmem.”
“Çünkü bu çiçeklerin çoğu sadece bizim yaylamıza has çiçeklerdir. Şehirlerdeki bahçelerde pek olmazlar.”
“Öyle mi?”
“Elbette.”
“Ne kadar da çok çiçek var burada.”
“Evet, hem de çok.”
“Toprak nemli. Çiçeklerin yapraklarında su damlacıkları olduğuna göre yeni sulanmış olmalı.”
“Öyle galiba. Her halde Yunus Dede sulamış olmalı.”
Ali merak etti:
“Bu çiçekliği kim yapıyor böyle?”
“Bütün köylü yardımcı olur bu iş için. Ama asıl işi yapan Yunus Dede’dir.”
“Bu Yunus Dede’yi de pek çok güzel işin yapılmasında ön sıralarda görüyoruz.”
“Öyledir.”
“Ne kadar güzel çiçekler. Bakmaya doyamıyorum.”
“İstediğin kadar bak. Seyret.”
“Ayrıca çok güzel koku geliyor çiçeklikten.”
“Kadife, fesleğen ve kekikler çok güzel kokar. Akşamsefası, yıldız, vapurdumanı çok gösterişlidirler ama pek kokmazlar. Tabiî bu ara sana sorayım; buradaki her çiçeğin ayrı bir güzelliği var amma, en çok sevdiğin hangisi.”
“Dediğin gibi her çiçeğin ayrı bir güzelliği var. Ama benim en çok şu kenardaki kırmızı kırmızı açmış çiçekler hoşuma gidiyor.”
“Güller. Biz onlara yayla gülü deriz. Bu güller şehirdeki güllerden farklı görünümlüdürler. Bu yaylanın gülleri katmersizdir, yalın kattır. Kırmızı kırmızı açarlar. Çok zarif bir görünüşleri vardır.”
“Gerçekten öyle. Çok hoş bir görünüşleri var.”
“Koklandığı zaman kokuları insanı tâ ciğerlerinin derinliğinden sarar.”
“Doğrusu evimizde böyle bir gülümüzün olmasını isterdim.”
“Buranın gülleri gerçekten güzeldir.”
“Güzel de söz mü?”
Burak gülüyordu.
“Nasıl Çiçek Düzüne geldiğimize değdi mi?”
“Hem de nasıl?”
Mustafa AKGÜN
YazarAli Amca bahçedeydi. Çiçeklerle ilgileniyor, yapraklarını okşayıp onlarla konuşuyordu. Mert, onu bir süre izledi ve şaka yapmaya karar verdi. Ali Amca’ya yaklaştı, arkasına sokuldu ve önceden şişirdiğ...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Doğru Ömer ve karısı Doğru Elif tarlalarında bostan çapası yapıyorlardı. Onlar işe dalmış devam ederlerken ilerden birinin kendilerine doğru geldiğini gördüler.Elif gelene dikkatli dikkatli baktı;“Amc...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Zeyd bin Harise (r.a.) büyük sahabelerdendi. Çocukken baskına uğramış köle olmuştu. Mekke’de de köle olarak satılmıştı.Hazreti Hatice’nin yeğeni de köle Zeyd’i halası Hatice için satın almıştı. O da Z...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Taptuk Emre dergâhı Yunus Emre’nin yetiştiği dergâhtır. Dergâhın başında Taptuk Emre bulunmaktadır.Moğolların en azgın oldukları zamandır. Taptuk Emre Dergâhı’na bir gece baskın yaparlar.Ancak dergâht...
Yazar: Mustafa AKGÜN