GAM KOYMA AYİNENE
Virüs sebebiyle evde kalma, çıktığında sosyal mesafeyi korumaya çalışma, sokağa çıkma yasakları derken evden çıkmamaya alıştık. Bu salgının bütün olumsuz yönleri cümlenin malumu ve hepimiz maddî manevî bir şekilde etkilendik ve bu arada hayatını kaybedenlere de çok üzüldük. Bunların dışında, evde kalmanın (bu sebepten olmasaydı iyiydi ya) çok güzel yönlerinin olduğunun da farkına vardık. Meğerse günün yarısını dışarıda ve işte geçirince, insan hiçbir şey yapmaya vakit bulamıyormuş. Evde kalmaya başlayınca önce, okumak isteyip de vakit bulamadığım kitapları çıkarıp gözümün önüne koydum ve onları okuyabilmenin keyfiyle her gün birini okuyorum. Kur’an-ı Kerim’den her gün en az bir cüz okuma, tefsirini mealini öğrenmeye çalışma, hadis ve sünnetleriyle Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i daha çok öğrenip öğrendikçe de daha çok hayran olma, esmaü’l-hüsnayı ezberleme çalışmaları derken günün nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Vakit olunca, bu konularla ilgili bazı programları da izleme fırsatım oldu. O programlara katılan konukların, hangi konuda olursa olsun, hemen onunla ilgili ayetleri okuyup tefsirini yapmaları, sünnet ve hadisleri anlatmalarını dinlerken, insan ister istemez sorguluyor kendini. Hani derler ya Kur’an-ı Kerim’i esas anlamıyla öğrenirken ya da Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadis ve sünnetlerini ezber ederken, “Bu, aslında kendine olan bir yolculuktur. Öyle ise sen bütün bunların neresindesin?” diye sor kendine. Bakıyorsun, deryada bir zerre bile olmadığını anlıyorsun. Tabii burada üzülmekle beraber, inancımıza ters olan karamsarlığa düşmüyoruz. Çünkü biz, elhamdülillah, ilmin başı olan “La ilahe İllallah Muhammedü’r-Rasûlullah” demişiz ve her zerremizde de bu inancı taşıdığımıza göre, âlemlere rahmet olarak gönderilen en sevgilinin cennet kokan nefesiyle söylediği “Bildiğinle amel et, bilmediklerin sana öğretilir.” hadisine güvenerek gayret ediyoruz. Bu gayretle hareket edince, zamanla önceden zor gelen bazı şeyler daha kolay gelmeye başlıyor. Keza, İslâm âlimlerinin ve padişahlarımızın hayatını incelediğimizde, onlardaki okuma ve öğrenme tutkusu, gerek divan edebiyatında gerek başka ilimlerde çok sayıda kıymetli eserler vermeleri ve her ne yaparlarsa yapsınlar, yollarının Yaradan aşkıyla Hak için halka hizmete çıkması insanı hayran bırakıyor. Bu hayranlıkla hep daha çok gayret gösteresi geliyor insanın. Bilindik hikâyedir; topal bir karıncaya sorarlar: “Nereye gidersin?” Karınca: “Şu dağın ardında şeyhim vardır, onu görmeye giderim.” Gülmüşler: “Ohoo, bu ayaklarla gidemezsin.” Karınca: “Olsun. Gidemesem de yolunda ölürüm ya.” Bu yoldaki aşk devamlı oldukça gayret de gelecektir inşallah. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin dizelerinin verdiği ümitle sözümüzü bağlayalım: Gam koyma ayinene Dost aça yüz didene Taşlar urup sinene Yar ola gel gel, yar ola gel gel
Raziye SAĞLAM
YazarSevgili çocuk dostlarım;Bugünlerde Zeliş’le Ömer çok mutlu. Anne ve babaları İstanbul’dan geldiler ve artık bizim çiftlikte hep birlikte yaşayacağız. Çocukların yılsonu etkinliği çalışmaları sırasında...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Türk insanında vatan, bayrak ve Kur’an sevgisi, yüzyıllar öncesine dayanan bir tarih olgusudur. Millî ve manevî değerlerimizin bir bütünü olan bu üçlü, Türk milletinin gönlünde adeta bütünleşmiştir. K...
Yazar: Muammer YILMAZ
Yüce Allah'ın alçaltan mânâsına gelen el-Hâfıd ismi, insanın mânevî hayatıyla doğrudan ilişkilidir. Yüce Allah, kendisine karşı gelen inançsızları, zorbaları ve zâlimleri dünya ve âhirette alçaltır. N...
Yazar: Editör
Sevgili çocuk dostlarım;Çok hareketli günler içindeyiz. Öğleden sonra, yakınımızdaki ormandan birden alevler yükselmeye başladı. Alevleri görünce Uzun Kulak’la birbirimize baktık ve aynı anda;“Ormanda...
Yazar: Raziye SAĞLAM