EDİTÖR'den
Tasavvuf ehli Türk bilgelerinden Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.), büyük bir tekke şairi ve ediptir. Dile çok önem vermiştir. Dîvân/Tekke edebiyatı tarzında yazmış olduğu şiirlerinde, Mektubât'ı ve Hutbeler adlı eserlerinde Türkçeyi çok güzel bir şekilde kullanmıştır. Dilimizin ince zevkleriyle ve edebî sanatlarla nakış nakış dokuduğu beyitler eski şiirimizin tadını dimağlarda hissettiriyor. Baba mirasımız olan Dîvân Edebiyatı’na çağımızda en büyük hizmetlerden birini de Hulûsî Efendi (k.s.) yapmıştır. Kur'an, sünnet ve tasavvuf kaynağından beslenen, mazmunlarla Türkçe'nin güzellik sırlarını Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî'nin her mısraında görmek mümkündür. Unutturulmaya çalışılan Dîvân Edebiyatı’mızın son asırdaki en önemli temsilcilerinden biri olan Hulûsi Efendi, hem kendi dilimize hem de kendi kültürümüze hizmet ederek şiirleriyle, eserleriyle dilimizin yaşamasına büyük katkılar sağlamıştır. Hulûsi Efendi (k.s.)’nin, kendisiyle yapılan ve TRT'de yayınlanan bir röportajda, sunucunun; "Yabancı dil biliyor musunuz?" sorusuna binaen, "Türk’üm, Türkçe konuşurum." cevabını vermesi bizzat kendilerinin konuya olan hassasiyetini ifadeye kâfidir. Ayrıca Mektubât ve Hutbeler adlı eserlerinde, Türkçe'nin ifade inceliğini ve zarafetini her cümlede görebiliriz. Çünkü o millî kültürümüzün unsurlarına gayet bağlı bir vatanseverdi. “Vatan, bir kuru toprak parçasından ibaret değildir. Toprağın vatanlaşması için mukaddesatla mânevîyatla ve tarihle yoğrulmuş olması lazımdır." Onun için uğrunda fedâ-yı can edilmeyen toprak, vatan değildir. Vatan, âbidelerimizi inşâ ettiğimiz, sinesine ölülerimizi teslim ettiğimiz, evimizi barkımızı kurduğumuz, geçmişimizi paylaştığımız, geleceğimizi kucakladığımız kutsal topraktır. "El kadar bir taş geçse elime onu memleketimin istifadesine kullanırım." diyen Hulûsi Efendi (k.s.), her fırsatta aziz vatanımıza, kendi memleketimize hizmet etmiştir. Onun kalbindeki vatan sevgisi her fırsatta kendini gösterebilecek coşkunluk taşımaktadır. Hulûsi Efendi (k.s.), hutbelerini gönüllere hitap edecek bir muhtevada, edîbâne irâd ederken hutbe sonunda yapmış oldukları duada: "Vatan, millet ve ordumuzu mansur ve muzaffer eyle" diye niyazda bulunurdu. Osman Hulûsi Efendi’de vatan-millet sevgisi o kadar gelişmiş ve şümullenmişti ki çevresinde bulunanlar bu özelliğini hayranlıkla izlemekten kendilerini alamazlardı. Hulûsi Efendi’nin mürşidi İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi (k.s.) de bir Hac ziyareti sırasında Türklerle alay eden bir guruba karşı: "Benim bayrağım gibi bayrak, benim devletim gibi devlet yoktur." diyerek, devletine bağlılığını, bayrak sevgisini ve kanunlara saygısını dile getirmiştir. Bu minval üzere, bayrağımıza ve devletimize bağlı bir hayat sürmek dileğiyle…
Editör
YazarOkumayı, araştırmayı bir külfet olarak gören insanımız, hâlâ Kur’an mucizesindeki şifayı alamamış ve tadamamıştır. Sandıklarda en nadide kumaşların içinde veya kitapsız kütüphane raflarının üstünde du...
Yazar: Muammer YILMAZ
Leonardo da Vinci, ‘Son Akşam Yemeği’ isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı. “İyi”yi İsa’nın bedeninde, “kötü”yü de İsa’nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet ...
Yazar: Sema KORKMAZ
Sevgili Peygamberimiz’in mübarek ism-i şeriflerinden biri de “Mûti”dir. İtaat; Allah’a teslim olmayı, saygı göstermeyi, ibadet etmeyi ve O’nun kitabıyla amel etmeyi gerektirir. Kur’an’a göre, bütün âl...
Yazar: Editör
Büyük sahabe Abdullah bin Selam'ın halasıdır. Babası Hâris el-Kaynuka’dır. Medine’deki Yahudi Benî Kaynuka kabilesindendir. Soyu Hz. Yusuf (a.s.)’a dayanır. Resûlullah'a (s.a.v.) bi'set gelmeden ev...
Yazar: N.Nida DURAN