Ebediyete Doğru Yola Çıkanların Ardından
Her gün fânî dünyadan, bâki âleme taşınan insanlar var. Bu seyrü sefer elbette daimidir. Dünyanın kurulmasıyla Hazret-i Âdem (a.s.) ile başlamış, kıyâmete kadar da devam edecektir. Yeryüzündeki muvakkat misafirhânede ömrünü tamamlayanlar bizimle bazen vedalaşarak bazen de buna fırsat bulamayarak Cenâb-ı Hakk’ın “İrcii/Bana dönünüz.” emrine uyarak son nefeslerini veriyor ve âhiret yurduna göç ediyorlar. Bilhassa ilim, kültür, sanat, edebiyat, tefekkür ve tasavvuf dünyamızdan bazı sîmaların ömürlerini tamamlamaları ve ebediyete doğru yola çıkmaları esnasında farklı hâllerle karşılaşıyoruz. Kimisinin zıyâı duyuluyor, bu vefâtlardan haberdar oluyoruz. Dolayısıyla aynı şehirde isek dinî görevlerimizi de yapıyor, cenaze namazlarını kılıyor, haklarımızı helâl ediyor, kabristanlarda defin işlemlerine iştirak ediyoruz. İçimiz buruk, biraz da hüzünle mezarlıklardan dönüyoruz. Kimi ölümler de ne yazık ki sessiz sedasız oluyor ve içimizde bir hicran yarası bırakıyor. Zira aylar sonra hatta bazılarından seneler sonra haberdar olabiliyoruz. Bu yazımda vefât etmiş iki büyüğümüzden bahsedeceğim. Her hayattan ders alınabilir, ibret çıkarılabilir. Ümit edilir ki bu yazı da böyle bir hayra vesile olur. Bizi bir nebze düşünmeye sevk eder.
Bâbıâli’nin Güler Yüzü
Bâbıâli’nin güler yüzü, kitap yayıncılığımızın kıdemli ve emektar büyüğü, Marifet Yayınları’nın kurucusu ve sahibi Ömer Ziya Belviranlı ağabey, dünya sürgününü bitirip Hakk’a yürüdü. Vefât haberini aldığım gün dostum yönetmen Mustafa Nadir Önay ile birlikte hastanede ziyâretine gidecektik. Tarih 4 Ağustos 2025 Pazartesi. Nasip olmadı, ertesi günü Bağlarbaşı’nda İlâhiyat Camii’nde kalabalık bir cemaat ile cenaze namazını kıldık. Haklarımızı “helâl” edip “iyi bildiğimizi” ikrar eyledik. Sonra da ebedî istirahatgâhına teslim etmek üzere yola çıktık. Caminin içi ve avlusu doluydu. Büyük bir kalabalık Ziya Ağabeyi uğurlamaya gelmişti. Genelde bu tür vefâtlarda cami avlusu kalabalık olur ama kabristana defin işlemine katılan çok az olur. Ama bu sefer durum farklıydı. Sahrayı Cedit Mezarlığı’na da çok büyük bir kalabalık geldi. Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle, duâlarla, ilâhilerle ve gözyaşları arasında ebedî istirahatgâhına tevdi edildi büyüğümüz. Cenaze için dostları ve vefalı meslektaşları koşup Bağlarbaşı’na gelmişti. Vefalı ağabeyimiz Dr. Necmettin Turinay ise ta Ankara’dan kalkıp “son görevi”ni yapmak için İstanbul’a gelmişti. Şüphesiz bu, hem İslâmî hem de insanî bir vazifeydi.
Belviranlı Ailesi
Kendisinden önce ağabeyi Ali Kemal Belviranlı’nın kitapları ile tanışmıştım. Okul yıllarında aruz veznini, Osmanlı Türkçesi’ni öğreten kitabını okumuştum. Bir de Ali Ulvi Kurucu’nun Gümüş Tül ve Alevler isimli şiir kitabını yayına hazırlamıştı. İstanbul’a geldiğimde ilk ziyâret ettiklerim arasında Ömer Ziya Belviranlı vardı; Bâbıâli’de, Çatalçeşme Sokağı Defne İşhanı’nda Marifet Yayınları…
Semtin en çok ziyâret edilen, sevilip sayılan ağabeylerindendi. Bugün nesli azalan eski zamanın mefkûre sahibi nâşirlerindendi. Başta merhûm yazarımız Mehmed Niyazi olmak üzere pek çok yazarı, şairi, ilim ve fikir adamını bu mekânda görür, sohbetlerini dinlerdik. Ziya Ağabey yayın camiasında, fikir dünyamızda ve inanç âlemimizde iyi bir şahsiyet olarak gönüllerde taht kurmuştu. Kendisine itimat edilir, istişarede bulunulurdu. Ziyâretçilerini önce sıcak tebessümü karşılardı.
ESKADER’i arkadaşlarla kurduğumuzda ilk ziyâret edip desteğini, teşvikini ve duâsını aldığımız büyüklerimizdendi. Her hayırlı faaliyeti alkışlar, her iyi hizmetin koruyucusu, kollayıcısı hatta takipçisi olurdu. Merhûm “Bilge Tarihçi”miz Ziya Nur Aksun için saygı toplantısı düzenlediğimizde çok sevinmişti. O toplantıda hediye edilmek üzere Dr. Necmettin Turinay ve Ömer Ziya Ağabeyle birlikte bir biyografi kitabı hazırlamıştık. Bu ortak kitap, büyük değer taşıyor.
Eski nesil yayıncılar arasında hiç değişmeyen, ideallerinden asla vazgeçmeyen sağlam bir fikir ve inanç insanıydı Ömer Ziya Bey. Marifet Yayınları’nda pek çok seçkin kitap neşretmişti. Bilhassa İslami neşriyata ağırlık veriyordu. Ali Ulvi Kurucu ve Ali Kemal Belviranlı’nın kitapları da bu neşriyat arasında yer almış, kültür hayatımıza kazandırılmıştı. Çıkardığı musiki ve sanat dergisi Kök unutulamaz. Kök’ün sayfaları, devrin üstatlarına her vakit açıktı.
Gönül kapısı hep aralıktı. Rahmetli yazar Yusuf Özarslan’dan yayıncı Mesut Zeybek’e kadar pek çok dostuna destek olmuş, daraldıklarında onlara sahip çıkmış, yer yurt temin etmişti. Esasen Ömer Ziya Ağabey muvahhit bir kişiliğe sahipti. Yüreğinde Allah, İslâm, Kur’ân, vatan ve bayrak sevgisi taşıyan herkesi çok sever, zinhar grup, hizip, cemaat, tarîkat veya parti ayırımı yapmazdı. Birini kucaklaması için onun mü’min olması kâfiydi. Ölçüsü İlâhi Kelâm Kur’ân-ı Kerim’di; orada “Mü’minler kardeştir.” buyruğu vardı.
Nerede O Eski Bâbıâli?
Bir ara Bâbıâli’nin eski havası bozuldu. Turistik işyerleri Cağaloğlu’nu istilâ edince zar zor geçinen yayıncılara gurbet yolu göründü. Allah’tan fazla uzağa değil, Sirkeci’ye inmiş, bir handaki küçük odaya sığınmıştı. Ama artık yayıncılık yapamıyor ve her zaman yerinde bulunamıyordu. Marifet Yayınları, ‘nebâti bir hayat’ sürecine girmişti; yeni kitaplar çıkarılamıyordu. Sonra yayınevinin bir naşire devredildiğini duydum. İnşallah Marifet markası, hep devam eder.
1946 yılında Konya’da başlayan ömür, 4 Ağustos 2025 tarihinde tamamlandı. Temel eğitimden sonra Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun olmuştu. Zekai Konrapa, Nihad Sâmi Banarlı, Ali Nihad Tarlan, Üsküdarlı Ali Hoca, Halil Can ve Ömer Nasuhi Bilmen gibi hocalardan ders almıştı. Yeniden Millî Mücadele Mecmuası’nı çıkaranlar arasında bulunmuştu. Daha sonra merkezi Konya’da olan İstanbul’da şubesi bulunan Nedve Yayınları’nı ardından da Marifet Yayınevi’ni kurmuş, bu iki müesseseden yüzlere kitap çıkarmıştı.
Kâmil Büyüker’in kendisiyle yaptığı mülâkatta “Yayıncılığı bırakmak, evlâdını kaybetmek gibidir.” demişti. Hakîkaten Marifet’i bıraktıktan sonra büyük keder yaşamış ve âdeta bir yakınını kaybetmiş gibi hüzünlenmişti. Hizmetle, mücâdele ile geçen güzel bir ömür sürdü şükür. Bâbıâli’nin ferahlık veren ismi, gülen inançlı yüzüydü. Hakîkî bir mü’min olarak ömrünü hayırla tamamladı, emâneti sahibine teslim etti ve kutlu seferine çıktı. Dostları inşallah hatırasını yaşatacaktır. Aziz Ağabeyime Cenâb-ı Allah rahmet eylesin. Rûhu şad, kabri nur mekânı cennet, menzili mübarek, makamı yüksek olsun. Belviranlı Ailesi’ne, yayın dünyamıza sabır dilerim. Türkiye’nin başı sağ olsun.
Cavit Ersen’in Oğlu
Kıymetli edebiyatçı dostum Muhsin Karabay, aylardan beri Anadolu’yu dolaşıyor, muhtelif şehir ve ilçelerimizde, kasaba ve köylerimizde kültür sanat muhitlerini ziyâret ediyor. Geçenlerde kendisini telefonla aradım. Nerede olduğunu sordum. “Darıca’dayım.” dedi. Buna çok sevindim. Zira İstanbul’a yaklaşmıştı, demek ki yakında dönecekti. Bu arada kendisine, “Hazır Darıca’da iken merhûm yazarımız Cavit Ersen’in mezarını ziyâret etsen çok iyi olur. Duâ eder, Fâtiha okursun.” dedim. Muhsin Hoca zaten kabristanlara meraklı. “Tabii giderim ama yerini bilmiyorum ki.” dedi. Ben de tarif etmeye çalıştım. Yıllar önce romancımızın oğlu Ömer Süreyya Ersen ile Darıca’ya gidip merhumun kabrini ziyâret etmiştik. O sırada çektiğim birkaç fotoğrafı yolladım. Kendisi orada bazı kişilerle görüştü ancak bulamadı. Ben de kendisine buradan yardımcı olmaya çalıştım. Bu arada yol göstermesi için Ömer Süreyya Bey’i aradım Ancak telefonu cevap vermedi. Dönüş bekledim, olmadı. Her ihtimale karşı telefonu Muhsin Bey’e de yolladım.
Bir Yıl Sonra Aldığım Vefât Haberi
Dostum Muhsin Karabay aramış, o da ulaşamayınca internetten bakmış. Aradığımız Ömer Süreyya Ersen’in bir yıl önceki vefât haberini görüp bana gönderdi. TGC, Ömer Süreyya Ersen için 1 Ağustos 2024 tarihinde bir duyuru yayımlamış. İlânda, Ersen’in 31 Temmuz 2024 Çarşamba günü vefât ettiği bildiriliyor ve şöyle deniliyordu: “Uzun yıllar mesleğimize başarıyla hizmet veren üyemiz Ömer Süreyya Ersen’i kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Meslektaşımızın ailesine ve basın topluluğumuza başsağlığı diliyoruz.” Ömer Süreyya Ersen’in cenazesi, 3 Ağustos 2024 Cumartesi günü öğle namazının ardından Ataköy 9. Kısım Yunus Emre Camii’nden alınarak Kilyos Mezarlığı’nda toprağa verilmiş. 1949 yılında Adana’da doğmuş, Adana Erkek Lisesi’nden mezun olmuştu. Bâbıâli’ye 1966 senesinde girmiş, Sabah gazetesinde çalışmaya başlamıştı. Yeni İstanbul, Günaydın, Hürriyet ve Aydınlık gazetelerinde görev almıştı. Evli ve üç çocuk babasıydı. Merhum babası Cavit Ersen hakkında geçmiş yıllarda düzenlediğim toplantılara davet etmiştim kendisini. Memnuniyetle katılmış ve konuşmuştu. Bâbıâli Sohbetleri’nde Kızıl Zindanlar’ın yazarı Cavit Ersen’i anmıştık. Ömer Süreyya Bey baba dostları Üstün İnanç ve Gürbüz Azak ile birlikte bu toplantıda hatıralarını anlatmıştı.
Yönettiğim toplantıda bir konuşmacımız da akademisyen Dr. Erol Ülgen’di. Konuşmacılarımız, kalabalık bir dinleyici kitlesine hitap etmişlerdi. Ayrıca yine romancımıza dair oğluyla, yani Ömer Süreyya Bey ile mülâkat yapmıştım. Cavit Ersen’in bazı romanlarını Mihrabad Yayınları’nda neşrederken sıklıkla görüşüyorduk. Şimdi vefât haberini bir yıl sonra duymanın derin hüznü içindeyim. Eskiden gazeteler böyle vefâtları okuyucularına mutlaka duyururdu. Bırakın oğlu Ömer Süreyya Ersen’i, bir zamanların Türkiye’deki efsane yazarı, romancısı Cavit Ersen’in vefât haberi bile medyada yer almamıştı. Ne diyelim? Allah ikisini de rahmet eylesin. Ruhları şad, kabirleri nur, mekânları cennet, menzilleri mübarek, makamları yüksek olsun inşallah.
İşte değerli okuyucular, gördüğünüz gibi bazı vefâtlar duyuluyor ve insanlar son görevlerini yapıyorlar. Kimi ölümler de var ki sessiz sedasız bir şekilde gerçekleşiyor ve biz bunu çok sonraları öğrenebiliyoruz. Hâlbuki böyle olmamalıydı. En azından babası büyük yazarımız, romancımız Cavit Ersen’in hatırı için dahi olsa Ömer Süreyya Bey’i de dostlarla birlikte uğurlayabilmeliydik. Olmadı, olamadı. Ne diyelim. İki ağabeyimize de gani gani rahmet dileyelim.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarTutuşunca hasret közüGönül ferman dinlemezmiş.Görmez edip gören gözüGönül ferman dinlemezmiş.Hazan olsa yeşil bağlar,Silinmez eski sevdalar.Karşı koysa karlı dağlarGönül ferman dinlemezmiş.Aşk sesini ...
Şâir: Ahmet Sami BENLİ
İlk okunan kitaplar unutulmaz. Tanışılan ilk yazarlar da. İyi bir edebiyat okuyucusu olmak için yazarlarla, şairlerle bizzat görüşmek gerekmiyor tabii ki… Zira kitaplarını okudunuz mu zaten vicâhı bir...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Benim yaşıtlarım iyi hatırlar. Geçmişte bu kadar çok fazla çocuk kitabı yoktu. Hatta bazı kitapçılarda sadece ders ve yardımcı ders kitapları satılırdı ama çocuk kitapları deyince sadece Ömer Seyfetti...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Sûfîler, derin hakîkatleri ifade etmek, bilgeliği ifade etmek için dilin sınırlarını aşmak ve bazı hikmetleri sadece içeriden olanlara saklamak için sembolik dil kullanımına yönelirler. İbnü’l-Arabî’y...
Yazar: Oğuzhan AYDIN