Denize Bakan Çocuk
Kayalıklara uzandı çocuk. Yalnız değildi. Her zamanki gibi...
Martılar dizildi yanına. O gün neler yaşadıklarını anlattılar çocuğa. Bazısı denizin pisliğine söylendi bazısı yediği simitlerin küflü olmasına...
Sonra kediler uzandı kucağına. İnsanların sürekli kuyruklarını çekiştirmelerinden şikâyetçilerdi onlar da. Bazıları tekme de yiyorlarmış üstelik. Kedicikler de söylenmekte haklı galiba! Bazı kediler “Uyumaktan sıkıldım, ne yapsam?” diye sorardı çocuğa. Çocuk hepsine sevgiyle bakar, umutla dinler ve okşardı başlarını usulca...
Denize bakardı çocuk. Martılardan ve kedilerden artakalan zamanda... Denize baktığında o gelirdi aklına. Hani, aklından gittiği de yoktu ya! “Denize baktığında kalbini doldururdu onunla!” diyelim iyisi mi buna...
Güneş görevini tamamlamış, gökyüzünde görev değişimi başlamıştı. Martılar ve kediler de gitmişlerdi akşam olunca...
Gözlerini kapattı çocuk. Uyumak istedi dalgaların ninnisiyle. Fakat uyumak istemeyen gözleri vardı. Korkardı bazen, özlerdi, üzülürdü. Yaşarmak isteyen gözleri vardı çocuğun. Yaşardılar biraz. Neyse ki çocuk sırtüstü yatıyordu. Sırtüstü yattığından gözyaşları içine aktı. Kalkmadı çocuk, içi ıslandı. Gökyüzüne baktı. Ay vardı. Dalga seslerini seven birkaç yıldız vardı. Çocuk hepsine bakıp biraz daha içini ıslattı. Sonra gözlerini kapattı. Artık denizin kıyısından çok uzaklardaydı…
“Oğlum, bak bana buradayım.” Annesi bir meşe ağacının arkasından çocuğu çağırıyordu. Çocuk annesini bulamıyordu. “Anne!” dedi koşarak. “Buradayım oğlum tam karşında. Uzattım elimi.” dedi. Çocuk koştu, sarıldı annesine. Annesi saçlarını okşadı çocuğun.
Birlikte koştular sonra. “Sakın korkma, kimse zarar veremez sana, kendini koruyup sınırlarını unutmadıktan sonra!” “Sınırlarımı unutmam anneciğim, meraklanma!” dedi çocuk. Gözleri bulutlara değmeye başladığında annesinin gittiğini fark etti. Yüzüne sıçrayan suyla biraz daha kendine geldi. Büyük bir dalga, kayalıklara vurmuştu. Çocuk beyaz köpüklere baktı.
Yanından hiç ayırmadığı düş defterini çıkardı. Rüyasını yazmaya başladı. “Sınırları unutmamalıyım.” Kediler yine yanına yanaştı. “Kuyruğumuzu çekiştirmekten neden bıkmaz bu insanlar! Bizim sınırlarımız yok mu sanırlar!” diye miyavladılar. Martılar durur mu, onlar da gecikmeden geldiler. “Bıktık bu denizin pisliğinden. Bu insanlar neden sınırlarını bilmezler!” diyerek kanatlarını çırptılar denize doğru. Çocuk, denizi izliyordu...
Dalgalar kayalıklara vuruyordu...
Seda BAYRAK DURGUT
YazarMahremiyet, en temel anlamıyla kişilerin özel alanlarını koruma hakkıdır. Bu kavram, ailede öğrenilir ve toplumda önemli bir yere sahiptir. Aile içinde ve dışında mahremiyeti zedeleyecek davranışlar y...
Yazar: Editör
Bazen okulla ilgili çoktan seçmeli fikirler geçiyor aklımdan. Seçmeli diyorum çünkü seçilebilir şeyler çoğu. Anlatayım da görün...Teneffüsler on dakika. Dersler 40! Ben diyorum ki, şu dersleri 10 daki...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Eşsiz Boğaz’ı ile iki kıtayı birbirine bağlayan, bir çağı kapatıp bir çağın açılmasına neden olan, doğal güzellikleri, tarihî binaları, sarnıçları, çeşmeleri, yalıları, sarayları, kasırları, kiliseler...
Yazar: Erdal KARASU
Ayçiçeği tarlaları ve meyve bahçeleri ile bezeli olan Tekirdağ'da kiraz ve üzüm olukça ünlüdür. Hem Marmara hem de Karadeniz’e kıyısı olan Tekirdağ Türkiye’nin en özel şehirlerinden biridir. Kilometre...
Yazar: Yusuf HALICI