Hayalci Çocuk
Çocuk, az önce bulduğu sandığa bakarken karışık kafasını ve anlamlandıramadığı duygularını düşündü. Duyguları ve duyguların insana neleri kazandırıp neleri kaybettirdiğini...
Sandığı sokağın orta yerinde bulmuştu. İçinde olabilecekleri tahmin ederek eve yürümeye başladı. Tahta bir sandık için oldukça hafif, diye düşünmeden de edemedi.
Eve geldiğinde herkese selam verip odasına gitti. Annesi sandığı görmemişti neyse ki. Görseydi, sokaktan bulduğu şeyleri eve getirme konusunda yeni bir nutuk atmaya başlayacaktı. Neyse ki çocuk bugün şanslı günündeydi...
Sandığın kapağını açtı. Bir anlığına neden bu kadar kolay açıldığını düşündü, aklının ucundan geçmek tam anlamıyla böyle bir şey olsa gerekti.
Fosforlu yeşil defter ilk gözüne çarpan şeydi. Defterin kapağına aynı renkte bir kalem takılıydı. Onları bir kenara bırakıp gazoz kapaklarının olduğu minik torbayı salladı. Her biri farklı renkteydi, eski oldukları her hâllerinden belliydi.
Onları da kenara koyup sandığın en altında bulunan, sulu boyayla yapılmış; denizin, güneşin, zeytin ağacının, gülümseyen bir çocuğun ve yanındaki gülümseyen adamın, buğday yiyen güvercinlerin ve bıyıkları süte bulanmış kedilerin olduğu resmi aldı eline. Bu arada resmin altında kalan küçük müzik kutusunu ilk anda fark etmediğine şaşırdı. Balonlarla süslü bir lunapark vardı üstünde. Kapağını açıp kenarındaki minik kolu çevirmeye başlayınca odaya tatlı bir melodi yayıldı.
Çocuk gözlerini kapatıp müziği dinlerken nasıl bir yolculuğa çıktığının farkında değildi...
Az önce baktığı resmin içindeydi şu an. Bir çocukla babası denizin karşısındaki banka oturdu. Çocuk elindeki torbadan sütü çıkardı. Kedilere paylaştırdı. Sonra güvercinlere buğdaylarını serpiştirdi. Babasının yanına otururken gazozunun kapağını açtı ve bir yudum aldı. Kapağı, diğer kapakların olduğu minik torbaya attı. Torbayı cebine koydu. Sonra çantasından çıkardığı bir şişe suyu bankın arkasındaki zeytin ağacına azar azar dökmeye başladı. Bir yandan ağaçla konuştu bir yandan suyu, tıpkı bir bebeğe verir gibi, ağacın köküne itinayla döktü.
Babası çocuğa bakıp gülümsedi. Cebinden çıkardığı minik müzik kutusunu çocuğun çantasına attı. Ne de olsa çocuklar minik sürprizlere bayılırlardı.
Çocuk gazozundan bir yudum daha aldı. Sonra da yeşil defterine, yeşil kalemiyle olanları yazmaya başladı. “Belki bir gün yaşadıklarımı bir sandığa doldururum. Ve o sandığı birileri bulur, benim yaşadıklarımı tekrar yaşar. İçi huzurla, merhametle ve iyilikle dolar. Belki bir gün...”
Seda BAYRAK DURGUT
YazarKanatlarını açtığında utanıyordu kumru. Gözlerinin küçüklüğünden, kuyruğunun kısalığından. Kendinden utanıyordu...Aslında bulutların sonsuz huzuru arasında süzülmeyi seviyordu. Etrafı seyretmek eşsizd...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Çocuk kutuyu yavaşça açtı. İçindeki kartonları tek tek önüne dizdi. Dört büyük karton ve onlarca minik pulu da kartonlardan büyük olanın üzerine koydu. Arkadaşlarını çağırmadan önce son kontrollerini ...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Kunduzlar dünyanın en büyük ikinci kemirgenidir. Kalın kahverengi kürkleri, pullu kuyrukları ve perdeli arka ayakları vardır. Yetişkinler baştan kuyruğa bir metreden uzun olabilir.Kunduzlar ağaç gövde...
Yazar: Hamidullah HALICI
Sıcak yaz günlerinde hem serinletici hem de çok lezzetli bir meyve olan kavun tatlı mı tatlı, sulu mu sulu; hem tadıyla hem de sağlığımıza olan faydalarıyla meyveler arasında özel bir yere sahiptir. H...
Yazar: Ayşe Gül PINAR