Dem Bu Demdir
“Derdinle hemdem olmayan bir kimseye, ne gönlün yanışı tesir eder ne de sazın iniltisi.” diyor Yavuz Sultan Selim bir şiirinde.
Kula bir hemdem gerek. Hatta bize güzel demler getirecek bir hemdem gerek. Varsa da hemdemimiz payımıza düşendir şükretmek.
Şu dâr-ı dünyada en büyük talihimiz; durumumuzdan, hâlimizden anlayan bir yâren, bir yol arkadaşı bulabilmektir. Bunun için bizim de halden anlayan bir yâren, bir yol arkadaşı olmamız şarttır tabii ki.
Türk Dil Kurumuna göre “dem” sözcüğü; an, zaman, soluk, nefes anlamlarına gelmektedir. Kökeni bakımından Farsça bir kelimedir. Fakat “dem” kelimesi sesteştir ve bu da yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan kelimeler için söylenir.
Türk Dil Kurumuna göre “dem” kelimesinin yedi farklı anlamı vardır. Bunlardan en bâriz ve en sık kullandığımızın ilki “zaman (an)” ikincisi ise hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu anlamıdır.
Nefes ve vakit anlamına da gelen “dem” kelimesi tasavvufî bir sözcük olarak görülmektedir. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir fakat yazılı olarak tarihte en eski kaynaklara baktığımızda “dem” kelimesi ilk olarak Âşık Paşa’nın Garîb-nâme adlı eserinde kullanılmıştır.
Bir de “hemdem” kelimesi vardır ki o da samimî dost, en yakın arkadaş, canciğer arkadaş anlamlarına gelmektedir. Dilimize Farsçadan geçmiştir. Fârisî lügatinde isim ve sıfattan müteşekkil bir kelimedir. Birlikte manasındaki “hem” kelimesiyle, nefes manasındaki “dem” kelimesinin birleşiminden oluşmuştur.
Bu bağlamda kelime olarak her ânı birlikte olan veya tüm nefesini beraber alan kişi anlamına geliyor. Daha anlaşılır bir ifade ile hemdem; pek samimi, canciğer arkadaş demek oluyor.
“Bir dem gelir, şâdân olur; bir dem gelir, giryân olur.” demiş Yunus Emre. İnsana insan gerek. Nefessiz yaşayamayacağımız gibi, öyle anlarımız var ki çektiğimiz demi anlamlandıran hemdeme ihtiyacımız oluyor.
Bir dem geliyor, giryan (ağlayan, gözyaşı döken) oluyor; bir dem geliyor, şâdân (gülümseyen, sevinen) oluyor. Ne olursa olsun, birlikte nefes aldığımız insan, hemdem, yanımızda bir yıldız gibi parlıyor; yolumuza ışık tutuyor. Yaşama sarılma, dayanma ve şükretme gücü veriyor.
Hatta bazen öyle anlar oluyor ki hemdem olarak gördüğümüz o güzel insan, sıkıntılarımızdan zâhirî olarak haberi olmasa bile yine de derdimizle hemhâl olup yine de bize hemdem oluyor. Bu, çok az rastlanılır güzellik, kalpten kalbe açılan yolla kuruluyor.
Bir beyitlerinde Es Seyyid Osman Hulûsi Efendi şöyle buyurmuştur:
"Bülbül-i şeydâ olana
Gül mü bulunmaz â gönül
Hem-dem olur câna ânın
Kanda ki bir mahremi var"
(Ey gönül! Delicesine seven bülbüle gül mü bulunmaz. Onun nerede bir sırdaşı varsa câna dost olur.)
Bunun tam tersi bir durumu da Hâfız-ı Şirâzî bir yakarışla kaleme almıştır:
“Göğüs ağzına kadar dertle dolu... Yazık, bir merhem olsa bari. Gönül, yalnızlıktan ölüm haline geldi, Yarabbi bir hemdem!”
Alıntılardan da anlaşılacağı üzere hemdem diye bir hakikat vardır ve bu, cana teselli veren en büyük ihtiyaçtır. Gül bitirmek için toprakla, derdini anlamak için insanla hemdem olmak gerekir.
Hemdem varsa yaralarımıza merhem bulabilir, omzumuzdaki yükleri hafifletebiliriz. Hemdem; dost, arkadaş, yâren, sevgili, anne, baba… Tanımına kimi yakıştırıyorsak odur. Hemdem, güz olmuş ömrümüze baharı getirendir…
H. İklil ABBASOĞLU
Yazar
İnsanı insan yapan değerlerin başında edep ve hayâ gelir. Edep, bir insanın hem kendisine hem de başkalarına karşı duyduğu saygı ve nezaketle şekillenen bir erdemdir. Hayâ ise utanma duygusunun inceli...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Gönderdi Hudâ çün bize mihman ramazanıHoş tutmaya niyyet edelim biz dahı anı.Ramazan; biz kullar için yüce Yaradan’ın rahmet ettiği bir aydır. Ramazan, mağfiret ve istiğfar ayıdır. Açlık, susuzluk, di...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
İyiliği yeryüzüneYayan anlar hâlimizi.Her yüreği bir hazîne,Sayan anlar hâlimizi.Gönlünü gülistan eden,Muhabbeti süzer dilden.Sözlerini incitmedenDiyen anlar hâlimizi.Nefse değil vicdanına,Çağın edep ...
Şâir: Ahmet Sami BENLİ
Sultan I. Ahmed’in ilk kızıdır. II. Osman’ın üvey kardeşi, IV. Murad ve I. İbrahim’in ablaları, IV. Mehmed’in de halasıdır. Doğum tarihi 1605 olarak gösteriliyorsa da doğruluğu şüphelidir. Annesinin K...
Yazar: Bengisu HAYAT